Göklerden gelen haber

Mahir Duman’ın yazısı

Müjde göklerden geldi. Semadan inen ilahi yardım, Akdeniz bölgemizin yüksek ateşini düşürdü. Rahmet damlaları yanan gönüllere sükûnet getirdi. Kuzeyimizde seller evler, barklar yıktı. Birçok kardeşimizin canları yandı. Onlarca insanımız suda boğularak (inşallah) şehit oldu. Son gelen haberler bir nebze sevindirici. Gazabına şahit olduk, rahmetinle muamele etmeni bekliyoruz Allah’ım. Elhamdülillah.

Zaten hep böyle olmadı mı? Ne zaman insanlık yandı, tutuştuysa ilahi yardım imdada yetişti. Hz. Âdem ve Havva bir hata işlediler. Hemen ellerini açıp yalvardılar: “Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (A’raf: 23) Rabbimiz cemaliyle tecelli etti. Affa mazhar oldular. Elhamdülillah.

Yunus (as) malum zelleyi irtikap etti. O da hemen O’nun dergâhına yöneldi: “Seni her türlü noksanlıktan tenzih ederim. Şüphesiz ben kendine zulmedenlerden oldum.” diye niyaz etti. Balığın karnı Yunus Peygamber için bir denizaltı gemisi oldu. Denizin dalgaları sakinleşti, gece ışıl ışıl oldu. Rabbi onu selamet sahiline çıkardı. O da affedildi. Elhamdülillah.

Eyyüb (as): “Şüphesiz ki ben derde uğradım, Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” (Enbiya: 83) duasıyla hastalıklarından şifa buldu. Elhamdülillah.

Yusuf Peygamber zindana düştüğünde şöyle dua etti: “Ey Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir! Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum.” (Yusuf: 33) İlahi yardım O’na da yetişti. Elhamdülillah.

Yine gönüllerde hüzünler. Kulaklar müjdeli bir haberde. Efendimiz (asm)’ın tazarru ve niyazları: “Allah’ım! Bana yaptığın vaadini yerine getir! Allah’ım! Bu bir avuç Müslüman mücahit helâk olursa, artık sana yeryü­zünde ibadet edecek kimse kalmaz” şeklindeydi. Yine Rabbimizin yardımı, imdada geldi. Müminlerin yüzü zaferle güldü. Elhamdülillah.

Bir ciğeri yanmış, Senin adının yazı olduğu kâğıt parçasını yerden alıp temizledi. Sen de onu temize çıkardın. Tövbesini kabul ettin. Elhamdülillah.

Rabbimiz, biz sana şükretmeyi unuttuk. İki kişi bir araya gelsek, konuşmalarımız genellikle “şikâyet” eksenli oldu. Alabildiğine konforlu evlerde, lüks araçlarımızda açlıktan, geçim sıkıntısından, fakirlikten dem vurduk. Galiba biz senin tedip silleni hak ettik. Pişmanız. Günahlarımızı itiraf ediyoruz. Bizleri bağışla. Şu kıssadaki anlatılan “kul” gibi hamdetmeyi nasip eyle bize.

Gözleri görmeyen üstelik kötürüm biri, tam bir huşu içinde Rabbine dua ediyordu:

- Ey birçok zengine vermediğin nimetleri bana veren Allah’ım! Sana yeryüzündeki ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun.

Oradan geçmekte olan Hz. İsa, görmeyen, yürüyemeyen bu adama sordu:

- Hangi nimete sahipsin ki böyle dua ediyorsun?

Sesten yana dönen adam cevap verdi:

- Allah’ım, bana öyle bir kalp vermiş ki onunla O’nu tanıyorum. Öyle bir dil vermiş ki onunla O’na şükrediyorum. Bundan daha büyük mutluluk olur mu? Nice zenginler var ki bu nimetlerin farkında bile değiller.

Son zamanlarda bize “hamd”i hatırlatan Rabbimiz, Senden gelen her şey hoştur. Biz isyankârlara nimetler verirken de güzelsin, musibetlerle sınarken de… Böylece biz günahkârları temizleyen Allah’ım, Sen bütün hamdlere layıksın. Elhamdülillah, elhamdülillah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum