Gökten bir su indirip, yeryüzünü ölümünden sonra onunla dirilten kimdir?
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Ankebut Suresi 63-66. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
63 . And olsun ki onlara: “Gökten bir su indirip, yeryüzünü ölümünden sonra onunla dirilten kimdir?” diye sorsan, mutlakā: “Allah!” derler. De ki: “Hamd, Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu (buna) akıl erdirmezler.
64 . Hâlbuki bu dünya hayâtı, bir eğlence ve bir oyundan başka bir şey değildir. Şübhesiz âhiret yurdu ise, elbette asıl hayat odur. (*) Keşke bilselerdi!
65 . Bununla berâber, gemiye bindikleri zaman, dinde O’na (karşı) ihlaslı (samîmî) kimseler olarak Allah’a yalvarırlar. Fakat (Allah) onları karaya (çıkararak) kurtarınca, bir de bakarsın ki onlar (yine O’na) ortak koşuyorlar!
66 . Tâ ki kendilerine verdiğimiz şeylere (ni‘metlere) nankörlük etsinler ve zevke dalsınlar! Fakat (onlar yaptıklarının âkıbetini) ileride bilecekler!
(*) “İnsan bir yolcudur. Sabâvetten (çocukluktan) gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre (dirilmeye), haşirden ebede kadar insanın yolculuğu devâm eder. Her iki hayâtın levâzımâtı, Mâlikü’l-Mülk (mülkün tek sâhibi olan Allah) tarafından verilmiştir. Fakat o levâzımâtı, cehlinden (câhilliğinden) dolayı tamâmen bu hayât-ı fâniyeye sarfediyor. Hâlbuki, o levâzımâttan lâekal (en az) onda birini dünyevî hayâta, dokuzunu hayât-ı bâkîyeye (ebedî âhiret hayâtına) sarf etmek gerektir. Acabâ birkaç memleketi gezmek için hükûmetten yirmi dört lira harcırah alan bir me’mur, ilk dâhil olduğu memlekette yirmi üç lirasını sarf ederse, öteki yerlerde ne yapacaktır? Hükûmete ne cevab verecektir? Böyle yapan bir kimse kendisine akıllı diyebilir mi?” (Mesnevî-i Nûriye, Şemme, 200)