Mehmet DOĞAN
Gül nisan-gül insan...
Nisan ayı girdi, güller açmaya durdu, erguvanlar gülmeye, lâleler göz kırpmaya başladı mı, elinize bir "Gül Muştusu" alın ve okumaya başlayın. Bakın neler duyacak, neler göreceksiniz!
"Kurudu kış kış savaşçısı çekip gitti" diyor şair.
Kış savaşçısı çekip giderse dua gibi loş bir sabah aydınlığında gül yağmurlarıyla yüklü Bahar gelir, yerine.
Bu gelen diriliştir, varlık üzerine meleklerden saçılan, dökülen yeşilliktir.
Sonra:
Gül doğar ay gibi bir gecede.
Şehrin mimarisi değişir:
"Gül yaprağından kubbe
Gül fidanından çatı" yükselir.
Şehrin insanları değişir:
"Gül kokusundan anne
Gül şurubundan aşk sanatı" yürürlüğe girer.
Hayat, yeni bir dirilişe sahne olur:
"Ölülerin üstüne dikilen güller
Onları diriltmeye yeter
Yeter ki insanın canını yeşertecek
Yaratılış baharının soluğu üfürülsün yüceden"
Ufuklar yeni bir diriliş çağrısına ayarlandığı zaman: Göklerden Hızır'ın damlaları boşanıp, içimizde muştuların ırmağı akacaktır.
Bahar yağmurlarına karışan Gül, insana Diriliş şarabı olur. O zaman:
"Ölüp de dirilen çocuklar oluruz biz"
Bu Gül şarabını bahar bardaklarından kana kana içince. (O Gül şarabı ki namazın ta kendisidir. Bu şarabı oruçlar damıtır.)
O vakit, şu diriliş şarkısı hiç düşmez dillerimizden:
"Seni içtik yılan ve akrep yaklaşmaz bize
Güneş yakmaz ay büyülemez bizi
Müneccimlerin yıldızları kaynaşsa da üstümüzde
Kara güne gölgemiz düşse de
Kan kıyamet kopsa da şehirde
Ölmez adam can verse de
Sonsuzluğa ayarlı bir sedirde
Beklenen gül açılacak seherde
Baharla gelen yemyeşil bir seherde"
O ülkede kuzuların doğması nasıl beklenirse, güllerin açması da öyle beklenir, gün doğmadan önce.
Bahar yağmurları böyle güllere gebedir. Gökyüzünden iner bahçelere.
Gül, bir muştu, bir yeni yıl gibi yetişir evlere. Hızır fısıltısıdır. Baharın salâvatıdır. Sabahları yeryüzüne gelerek ve yataklara dökülerek gençlere aşk ezanını okurlar.
Güllerin açılması, bahçeleri aydınlatan bir mevlüd'tür; orada, dağdan ovaya dökülmüş bir kucak dolusu gül gibi kokan kasabada kızlar, en derin bir deniz dibinden gelmiş gibi açık yosun yeşili elleriyle, ipek örtülere bürülü kelimelerle, salâvatlarla gül derer, gül dağıtır, gül satarlar.
O kasabada çocuklar, her baharda birbirlerini güllerle döverler, taş yerine gül fırlatırlar birbirlerine, gülle ıslatırlar birbirlerini, gül sularında yıkarlar saçlarını, leğenlerde gül sularıyla yıkanırlar, okullara kitaplar arasında gül taşırlar. Pencereden uzanan bir gül, imtihanlarda güçlendirir, onları.
Baharı ölünün ellerine dokundurmak için gül gerek. Gül, gök gürültüsünün, şimşeğin, yağmurların, bulanık sellerin, kuzu sıçramalarının, hasat yığınlarının ay titreyişlerinin özüdür. Ölü, öteye en hafif çekişlerle, tekbirlerle, salâvatlarla, acımasız çekip götürülsün diye gereklidir gül; tabut için değil, ölmeden önce insan için.
"Son insan ölmeden önce
Bir ülkü inecek bahçelere
Beton ölümler arasına sıkışmış
Av verimi küçük parklara
Gül tarhları gelecek
Küçük parklara büyük kentlere yeniden
Doğduğum kasabadan
Size bir mutluluk haberi gibi
Gül gelecek
Kıyamet gülün geri gelişi demek
Gül peygamber muştusu peygamber sesi
Doğunun açılan alınyazısı
Yırtılan kalbimin çile çiçeği"
"Bir destan bir çağ ister
Destan şarabını yıllarca
Gül bardaklarından yudumlamakla
Ayağa kalkar bir insan"
Gül şarabı şişesini devirmeden, kırmadan, bozmadan, kutsal bir miras gibi taşıyan baba, bir sabah namazından sonra ilerde bu şarabın sarhoşlarını, gül açılmış bahçelerde apaçık gördü. Ve onlar güllerin açma vakti, kente ağmak için Ashâb-ı Kehf gibi uyandılar. Onlar, her tepeyi tek tek şafaktan aldılar.
Ashâb-ı Kehf gibi uyanır uyanmaz kente koşulacak; ülkülerin iğde ve gül bahçelerine saçıldığında, kerpiç damların içinden, yoksul kadınlar memesinden bir oğul çıkıp gelecektir.
Şair, "gülün muştusunu vermek için
İsa'nın doğumunu yaz gibi
Yahya'nın sesini kış gibi
Zekeriya'nın ürpertisini
İnsanlara
Bir bahar aşısı gibi
Taşımak için
Gülün muştusunu vermek için"
"Kur'an meşalesini
Dikmek için karanlık dağlara
Işık saçmak için dört yana
Zeytine yağ
İncire bal vermek için
Gülün muştusunu vermek için
Dağlara taşlara
Kuşlara balıklara mercana
İnsana"
Bir gülü kılıç gibi kullanarak
Kalb yararak
Ruh sarsarak
Akıl kırarak
Büyük savaşı vermeğe..." gönderilmiştir.
Bütün bu oluşlar için, savaşlar, zaferler için Gül Yardımı gereklidir. Gül'ün yardımı gereklidir. O Gül yardım etmelidir. Bunun için de dua edilmeli, yalvarılmalıdır. Nisan yağmurları gibi bulut bulut gözyaşları dökmelidir.
"Ah yetiş çocukluğunda çobanlık eden
Yetiş uluların imamı
Yetiş kabaran yeni toprağa
Kur'an tohumunu ekmek için
Gül tohumlarını saç bize
Gül bahçesi olan türbenden
Ve komşun Tanrıevi'nden
Ve sevgilin olan ve sevgilisi olduğun
Diri Diriltici olanın
Acımasından bize"
Bütün bu duaların kabul edildiğini duyarsınız, Nisan yağmurlarıyla gülen çiçeklerden, kuşlardan, yeni doğan bebeklerden.
Yeni Şafak
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.