Günahların seni ümitsizliğe götürmesin...

Günahların seni ümitsizliğe götürmesin...

Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin!

Hazırlayan: Ali Demirel


Günahların ne kadar büyük olursa olsun, unutma ki Allah'ın af ve merhameti hepsinden daha büyüktür. Sen yeter ki samimi bir kalple O'nun kapısına yönel. Pişmanlık duy, tövbe et. O, kapısına yönelenleri asla eli boş çevirmez.

Tövbe, kişiyi Allah'ın rahmetine ulaştıran bir kurtuluş köprüsüdür. Allah ile yollarını ayıran veya ayrıldığını sananlar bu köprüyü unutup ümitsizliğe düşerler. Hâlbuki bu durum da insanın Allah'a yaklaşmasını hiçbir zaman istemeyen şeytanın oyunlarından birisidir. Önemli olan işlenen günaha karşı kalben pişmanlık duymaktır.

Sahabelerden Hz. Hişâm b. Âs'ın başına gelenler kalbî duanın ne kadar önemli olduğunu açıkça gösterir. Hz. Hişâm, Mekke dönemi boyunca yıllarca müşriklerin inanılmaz işkencelerine sabredip göğüs gerdi. Müslümanlar'ın Medine'ye hicret ettiğini görünce Hz. Ömer ile hicret için sözleşti. Herkes sözleşilen yere vardığı halde o gidemedi. Zira hicret için yola çıktıktan bir süre sonra akrabaları tarafından yakalanıp hapsedildi. Yıllarca işkence gördü. Her geçen gün işkenceler biraz daha ağırlaştı.

Çok pişman olmuştu

Amansız işkencelere daha fazla dayanamayan sahabe kalbi imanla dolu olduğu halde dili ile putlarını kabul edip, Peygamber Efendimiz'i inkâr edince, sevinen akrabaları işkenceyi bıraktı. Sonra yaptıklarından çok pişman oldu ama diyeceğini demişti. Tövbesinin kabul olunmayacağını sanıyordu. Yaşam sevincini kaybetti, hayata ve insanlara küserek içine kapandı. Sürekli kendini kınar:

- Allah'ı tanıyıp ona inandıktan ve Resûlünü tasdik ettikten sonra biraz işkence yapıldı diye dinden döndün! derdi. Bir daha İslâm'a giremeyeceğini sandığı için ümidini tamamen kaybetti. O sırada Mekke'de kalan birçok Müslüman da tıpkı Hz. Hişâm b. Âs gibi düşünüyordu. Bunun üzerine şu ayeti kerime nazil oldu.

"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan ve çok esirgeyendir." (Zümer, 39/53)

Ayeti kerimenin inmesine sevinen Hz. Ömer hemen bir mektup yazıp, Hz. Hişâm'a gönderdi. Allah'ın bu ayeti onun gibiler hakkında indirdiğini bildirdi.

Tövbe kapısı ardına kadar açık

Hz. Hişâm b. Âs, Hz. Ömer'in mektubunu alıp okudu. Ama önceleri bir şey anlamadı. Hz. Ömer bu mektubu ona niçin göndermişti? Ayette Allah'ın dinden dönenleri bağışladığı yazmıyordu ki!

Sakin bir yere gidip uzun uzadıya düşündü. Hâlâ ayetin anlamını çözemiyordu. Boynunu büküp Rabbine sığındı. Gerçekleri göstermesi için yalvardı. Ondan başka kimden yardım isteyebilirdi ki!

Bizzat kendisi o günlerini şöyle anlatıyor:

"Ayette tam olarak ne söylenmek istendiğini bir türlü anlamıyordum. Sonunda:

- Allah'ım bana ayetin manasını anlamamı nasip et, diye dua ettim. Bundan sonra ayetin benim gibiler hakkında nazil olduğunu, Allah'ın bizi affettiğini anladım. Dünyalar benim olmuştu. Sevinçten içim içime sığmıyordu. Hemen deveme bindim. Müşriklerden kaçıp hızla Medine'ye yöneldim. Aynı hızla doğruca Medine'ye gidip, Allah Resûlü'ne (s.a.s.) ulaştım." (Beyhakî, Delâilu'n-Nübüvve, 2/461)

Evet, tövbe kapısı ardına kadar açıktır. İnanmış bir sinenin kitabında ümitsizliğe yer yoktur. Unutmayalım ki, işlenilen günah ne kadar büyük olursa olsun Allah'ın rahmeti ondan daha büyüktür.
Bugün