Güneş avı

"Bismillah", tevhid, teslim ve tevekkül manalarının bütününü birden içerir.
Tevhid, Cenab-ı Hakk'ın zat, sıfat, esma ve fiillerinde tek, bir ve mutlak oluşunu tasdik demektir. Teslim O'na bağlanışı, tevekkül ise O'na güvenişi ifade eder.

Kişi, "Bismillah" dediği anda, derece ve mertebeleri farklı olsa da, bu üç kavramın muhtevasına dehalet etmiş sayılır. İmanının kuvveti nispetinde bu dehalet ve intisaptan istifade eder. Dili, kalbi, ruhu, duyguları "Bismillah" ile nurlanır. Niyetleri, talepleri, istekleri, teşebbüsleri, bir rahmet esintisi olan insiyaki önseziyle ve çoğunlukla yazgısına uygun gerçekleşir. Daha hayırlısıyla tebdil gibi manevi müdahaleler dışında arzularına kavuşmakta hep başarılı olur.

Tevhid, insan "ben"inin, önce kendine bendelikten, sonra diğer bütün bendeliklerden kurtularak "Mutlak Ben"e inkıyat ve boyun eğişiyle taklitten tahkike ulaşır. Otuzuncu Söz'den öğrendiğimiz üzere, "ben", kendi mahiyeti deşifre olduğu ölçüde kainatın gizemini deşifre eden bir anahtar hükmündedir. Aynı şekilde, ilahi isim ve sıfatların gizli hazinelerine girmek, o hazinelerden istifade ediyor olmak da yine "ben"in bilinmesiyle yakından alakalıdır.

"Ben", varlığını hangi seviyede yokluğa ve hiçliğe yaklaştırırsa, onun varlığından hayır adına o derece çok yararlanmak mümkündür. "Ben"in varlık iddiası ne kadar fazlaysa, hayırda faydası o kadar az, şerde etkisi ise o kadar fazladır. "Bismillah", bu noktada "ben" için en önemli, en koruyucu sığınaktır. Çünkü "Bismillah" ona, daha işin başında, bütün hayrın gerçek kaynağını hatırlatmakta, o da bu hatırlatmanın doğruluğunu diliyle tasdik ve haliyle ilan etmektedir. Aynı zamanda bu tasdik ve ilan, hayrın gerçek kaynağına, yani mutlak hayra dehalet manasına da gelmektedir.

Teslim, daha çok nefsi ikna ile gerçekleşen bir olgudur. "Mutmainne" haline gelinceye dek nefsin genel talepleri hep kötülüğe meyillidir. "Mutmainne" ve sonrası dönemlerde bu talepler, giderek artan bir yoğunlukta iyiliğe meyleder. İster "Mutmainne" öncesi dönemde, isterse daha sonraki süreçte, "Bismillah", nefsi terbiyede, nefsi tezkiyede en anlamlı öğreti, en gerçekçi temrindir. Öncesinde, nefsin firavunluğu besmele ile kırılır, ona acizliği, fakirliği besmele ile öğretilir; sonrasında nefsin olumlu talepleri besmele ile karşılanır, arınmış nefse "Bismillah" ile şefkat gösterilir.

Aklın istiğnası, koca bir aldanmışlık, büyük bir yanılgıdır. Ateşböceğinin, kendi cılız ışığının ihtişamına kapılıp karanlığa mahkum olması gibi, böylesi akıl da kendi varlığının dar çeperinde yalnız yaşamaya mahkumdur. Halbuki, aynı aklın dış alemle alakalı sonsuz ilgi ve endişeleri mevcuttur. Ne ilgilerini karşılamaya ne de endişelerinden emin olmaya kendi istidadının imkânları da yeterli değildir. Hali, gemiye bindiği halde, sırf gücüne güvenip yükünü sırtında taşımaya devam eden adamın durumuna da benzemektedir. Veya kendi renginin güzelliğine tutkun sarı çiçek gibi, diğer renklerin güzelliğinden mahrum kalma kaderi, kendine güvenen aklın da kaderidir.

"Bismillah", aklı bu olumsuz hallerin hepsinden kurtaracak yegane vesiledir. O, ateşböceği yalnızlığı çeken aklın yüzünü güneşe yöneltir, ona, zayıflığın paradoksal gücüyle güneş avlamayı öğretir; gemideki adama onu taşıyan geminin, yükünü de taşıyabileceğini gösterir; sarı çiçeğin (Zehre) başına elvan elvan renklerden taçlar takar ve onu, kendi renginin yalnızlığından kurtararak bütün bir bahara katar. Yani, "Bismillah", derununda varlığı kesin sonsuz delillerin ikna gücü ile bütün hallerinde akla "tevekkül" aşılar...

Bugün

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.