Günümüz hayat şartlarının gençliğe olumsuz etkileri

Hayata erken atılmak

Birçok gencimiz yetişkinlik döneminde sanat ve meslek sahibi olamayınca düz lise ve ardından üniversiteyi bitirmeyi hedefliyor ve bu istikamette yıllarca kuyrukta bekleyerek en verimli çağlarını heba ediyor, ardından KPSS hazırlığı ve işe yerleşme derken haliyle evlilikler de buna bağlı olarak gecikiyor. Bu nedenle günümüzde gençlerin yuva kurma/evlilik yaşları şahsi gözlemlerime göre erkeklerde 30-35 kızlarda ise 25-30 sınırına dayanmış durumdadır. Buna mukabil, sanat ve meslek erbabı gençlerin genellikle işleri hazır olduğundan iş hayatına atılmaları ve yuva kurmaları daha erken yaşlarda başlamakta ve bir şekilde hayatlarının en verimli çağlarını boşa harcamadıkları görülmektedir.

Çocukları ile birlikte büyümek

Şimdiki nesil genellikle ileri yaşlarda evlendikleri için yeni nesillerin de dünyaya gelmesi haliyle gecikmektedir, biyolojik olarak normal yaştaki evliliklerden sonra doğan nesillerin daha gür ve sağlam olma ihtimalinin yüksek olacağı, doğacak çocuklarda doğum sonrası anormalliklerin ortaya çıkma ihtimalinin çok az olacağı varsayılmaktadır, buna bağlı olarak genç ve sağlam ebeveynlerden doğacak çocukların olumsuz çevre şartlarına dayanıklılığının da artacağı bilinmektedir. Bunun aksine, çocuğunu gecikmiş yaşlarda dünyaya getiren ebeveynler haliyle daha sonraları manen ve maddeten psikolojik olarak çocukla daha iyi ilgilenemeyeceği ihtimalinin yüksek olması nedeniyle çocuk ile ana-baba arasındaki iletişimde zayıflıklar ortaya çıkabilmektedir, bu ise çocuğun ruhsal gelişiminde bir takım aksaklıkların meydana gelmesine sebebiyet verebilecektir. Asıl istenen ideal durum; çocuğun ebeveyni ile birlikte büyümesi, ebeveynin çocukla gereği kadar ilgilenebilmesidir, birçok ebeveynlerde yaş ilerledikçe çocukla ilgilenebilmeleri haliyle azalmaktadır, tabiri yerinde ise insanın “çocuğuyla çocuk olabilmesi” erken yaşlarda biraz daha mümkün olabilmektedir. Bu bakımdan ilerlemiş yaşlarda yapılan evliliklerin haliyle neslin azalmasına ve riskli doğumların çoğalmasına sebebiyet verebileceğini unutmamak gerekir.

Masa başında geçen uzun yıllar

Gençlerin üniversite bitirdikten sonra en büyük problemlerinden biri işe hayatına atılabilmeleridir.  Üniversiteden sonra yıllarca KPSS sınavlarına hazırlanan gençleri çevremizde görmekteyiz. Gençlerimizin birçoğu sınav hazırlığı derken yıllarca masa ve sandalyeye bağlı kalarak fazla kilo problemi ile karşı karşıya kalmaktadırlar.

Yüksek tahsil yapayım derken

Yüksek tahsil birçok gencin isteyeceği bir durumdur, gençlerin yüksek tahsil yapayım derken genç yaşta mesleki okullardan uzaklaşmaları, mezun olduktan sonra iş bulamamasına sebep olabilmektedir, hal bu ki bazı gençler kendi fıtratlarına uygun meslekleri lise ve ön lisans aşamasında tercih etmiş olsalar daha erken iş hayatına atılabilmeleri muhtemel olabilecekti, ancak mutlaka lisans yapayım derken hem zaman kaybına hem de mesleksiz kalabileceklerinin farkında bile olamadan bir bakıyorsunuz yıllar gelip geçerek uçmuş oluyor.

Meslek seçiminde çevrenin baskısı

Bazen oluyor ki; gençlerimizin bir kısmı istediği okula giremeyince maalesef hoşlanmadığı veya ileride başarılı olup olamayacağını tahmin edemeyeceği bölümleri tercih etmek zorunda kalabilmektedirler, bu ise daha çok, çocuklarımızın ideallerini gerçekleştirememesine sebebiyet vererek ileride bitireceği alanda başarısız olabileceğine işarettir. Günümüzde birçok gencimize, ebeveynlerinin veya mahalle baskısı ile tıbbiyeyi bitirip doktor olması ve neticede daha çok para kazanması ve rahat etmesi telkin edilmektedir, haliyle bu tavsiye ve baskılar arasında sıkışan gencimiz eğer alt yapısı iyi olan bir eğitim almış ise bir veya iki yılda bu hedefine kavuşabilmekte, yoksa gençlerimiz sırf bu ve benzeri telkinler ve ihtiraslar uğruna üç veya dört yıl ekstradan bu sınavlara hazırlanarak ancak tıp fakültesinden birini kazanabilmektedir, bu da gençlerimizin verimli çağlarının ellerinde uçup gitmesine neden olabilmektedir.

Hırs bir nevi zarara sebeptir

Zaman zaman ebeveynlerimiz matematiği biraz iyi olan çocukları sırf maddi durum ve rahatı için olsa gerek tıbbiye okumaya zorlamaktadırlar, ne kadar matematik bilinirse bilinsin fıtratı tıbbiye ve sağlık sektörüne müsait olmayan çocuklarımız zorlamamalıyız, bize verilen bu kısacık hayat ve ömür sadece bu dünyada rahat edeyim veya zengin olayım diye verilmemiştir, bu hedefi kendisine amaç edinen ebeveynler çocuklarına bazen fayda yerine zarar verebildiğinin farkındalar mı acaba, istemeyerek tıbbiyeyi okuyan bir genç acaba mesleğinde başarılı olabilecek midir, başarılı olamayacaksa meslek hayatı boyunca kaş yapayım derken göz çıkarırcasına kendisine emanet edilen kaç hastanın vebalini taşıyabilecektir, bunu hesap edebiliyor muyuz acaba? Örneğin; bir inşaat mühendisi veya bir mimar bina statik projesini yaparken aradan elli yıl bile geçse bir hatasından veya bir problemden dolayı sorgulanmıyor mu? Tabi ki yanlışı varsa sorgulanacak, ama mesleki kusuru olabilecek bir tabibi ne kadar sorgulayabiliyoruz, bunu evvela kendi kendimize bir soralım. Bu nedenle gençlerin meslek seçimini yaparken paraya, şan ve şöhrete göre değil fıtrat ve temel becerilerine göre okuyacağı okulu veya mesleğini seçmesi daha uygun olacak, böylelikle mesleğinde zirve yapması mümkün olabilecektir.

Eline geçmeyeni çocuğu üzerinde denemeye çalışmak

Maalesef günümüzde bu ve benzeri nedenlerden dolayı öyle bir duruma gelinmiş ki; bazı ebeveynler adeta çocuklarının okuyacağı bölümü ve mesleği sanki kendileri gidiyormuş gibi gurur ve kibir abideleri haline gelmişlerdir. Evet, insan çocuğunu sever ve kendisinden daha iyi yerlere gelmesini fıtraten ister, ama burada sırf kibir ve gurur hesabıyla çocuklarımızın gelecekleri ile oynayarak zaman kaybına neden olmak onlara hem bu dünyada hem de ahirette faydadan çok zarar verebilecektir.

Tek düze eğitim

Mesleğim itibariyle yükseköğrenimde, tıbbiyeden tutun, sosyal bilimlere, mühendislikten, beden eğitimi bölümüne kadar hemen hemen birçok lisans düzeyinde elliye yakın bölümlerinde ders vermiş birisi olarak her bölümden ve meslekten gençler ile muhatap olmuşumdur, tecrübelerimle şunu ifade edebilirim ki; aynı dersi tıp fakültesinde verdiğimde çocukların ders geçme oranı yüzde 40 iken coğrafya veya sosyoloji bölümlerinde bu oran yüzde seksenlere kadar çıkabilmektedir, öğrencilerimin kendi ifadelerine göre, tıbbi okumak isteyen gençlerin her şeyden elini ve ayağını çekerek sadece bu sınava üç/dört yıl hazırlandıkları ve sonuç olarak daha sonraları aldıkları bilişim teknolojileri gibi derslerden habersiz olduklarını söylemektedirler. Ama buna mukabil sosyoloji ve coğrafya gibi bölümde eğitim gören öğrencilerin almış oldukları bu ve benzeri derslerde alt yapılarının sağlam olduğu ve konuyu daha iyi anladıklarını birçok kez müşahede etmişimdir. Haliyle bu şekilde etrafındaki olan bitenden habersiz olan birçok gencimiz maalesef asosyal olarak yetişmekte ve muhakeme kabiliyetleri yeterince gelişim göstermemektedir.

Boşa geçen yıllar

Birçok gencimiz mahalle ve ebeveyn baskısından veya sınav tercih sistemindeki aksaklıklardan dolayı yanlış meslek seçmek zorunda kalarak mezun olmaktadır, maalesef daha sonraları mesleklerini bir şekilde devam ettiremeyenler iş değiştirmekte ve ömrünün bir kısmını ziyan etmektedirler, bu da yetmez gibi eğer birde yanlışlıkla seçip bitirdiği mesleği ile ilgili iş bulamayınca hayatın tuzu biberi olmaktadır. Şunu ifade etmek gerekiyor ki bizim gençliğimizin geçtiği seksenli li ve doksanlı yıllar da dâhil olmak üzere gençlerin yaklaşık beş yılı boşa gitmekte iken bu rakam şimdilerde on yıla çıkabilmektedir.

Zamanı geri getirmek mümkün mü?

Birçok zeki ve gayretli çocuklarımızın hem üniversite kazanabilme aşamasında ve hem de KPSS sınavı hazırlığında adeta yıllarını çalıyoruz, bundan kimsenin haberi bile yok, çocuklarımızı adeta oyalıyoruz. Ülkemizde TUİK verilerine göre son zamanlarda eğitimli ve nitelikli işsiz sayısı git gide daha da artış gösterdiğini ve bu konunun yıllarca önümüzde kronik bir problem olarak durduğu bir gerçektir. Bu nedenle gençlerimizin mümkün mertebe üniversite yıllarında kendi fıtrat ve becerilerine göre yönlendirebilirsek, ayrıca iş kapılarında fazlaca beklemesini ortadan kaldıracak bir takım planlamalar ile önlemler alınacak olunursa gençlerimizden alacağımız beş-on yıllarını geri vermiş oluruz kanaatindeyim.

Bu duygu ve düşünceler içerisinde gençlerimizin iman ve Kur’an istikametinde ahlaki erdemler ile yetişerek, bir an evvel iş hayatına atılmaları ve yuva kurmalarını, rızık ve kısmetlerinin bol olmasını, her iki cihanda mesut ve bahtiyar olmalarını Cenabı-ı Allah’tan temenni ve niyaz ederim.
Allah’a emanet olunuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum