Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

Bin Derece Daha Muzır

Bir ve İkinci Lem'alar, çok muhtevalı, derin metinler. Sırası gelip de okurken, günlerimi alır; bir türlü okumayı bitiremeyiz. Üniversiteli gençlerle bir araya geldiğimizde "Hocam nefis ve şeytanımıza karşı müessir bir dua olarak, neyi tavsiye edersiniz?" suallerine Birinci Lem'a'nın mevzu ettiği "Seni her türlü noksanlıklardan tenzih ederiz. Gerçekten kendi nefsine zulmedenlerden olduk." mealindeki Enbiya Suresinin 87. Âyetini tavsiye ederiz. Çünkü bu dua, Yunus Aleyhisselam tarafından tecrübe edilmiş ve Onun necatına vesile olmuştu.

Burada, âyette geçen "kendi nefsine zulmetmek" kısmını epey zaman anlamakta güçlük çekmişimdir. "Bir insan, günah işlemekle, ibadeti terk etmekle, hak ve hukuka riayet etmemekle, niçin kendi nefsine zulmetmiş olsun ki?"derdim çoğu zaman. Tâ ki Tabiat Risalesinin hatimesini okuyuncaya kadar.

Birinci Lem'a'da, Yunus Aleyhisselam'ın kurtuluşunun sebepler tahtındaki imkansızlığını anlatan "Esbap bil- külliye sukut etti." cümlesi de çok dikkatimi çeker. Bu cümleyi, yine nurlardan okuduğumuz derslerle "Esbap nerede bil-külliye sukut etmemiş ki?" cümlesi ile tamamlamaya çalışırız.

Gerçekten öyle değil mi? En güçlü ve akıllı sayılan sebep, mesela insan, ne göz yapabiliyor ne de güneşi. Ne tırnağının uzamasına engel olabiliyor, ne de saçının. Ne böbreğinin yerini bilebiliyor ne de hafıza kartının büyüklüğünü. Başkalarının yardımıyla hayatını sürdürebildiği gibi, hurdebini bir mikrobun esiri olabiliyor. Neticede aylarca evinden bile çıkamıyor.

Her neyse, anlatacağım husus bu değildi. Konuyu Birinci Lem'a'da geçen "Bizim heva-yı nefsimiz hutumuzdur. Hayat-ı ebediyemizi sıkıp mahvına çalışıyor." cümlesine getirmek istiyorum. Zaten Yunus Aleyhisselam da nefsin bu dehşetli halinden dua ile Allah'a sığınıyor ve nefsin insanı sıkması yönüyle de nefsi, balıktan daha tehlikeli görüyor.

Nefis balığa benzetilmiş. Ne isabetli bir benzetme değil mi? Biraz düşünelim, bakalım. Kendimizi, nefsimizi mütalaa edelim, öyle olduğunu görüyoruz gerçekten. Hani, balığın karnına düştüğümüzü düşünelim. Hareket etmek, nefes alarak mümkün mü? Daha doğrusu, büyük bir inayet olmadan kurtulabilir miyiz? Kurtulamayız değil mi? İşte, nefsin eline düşmek de aynı. Balık gibi yuttu mu seni, sana hareket kabiliyeti bırakmıyor, bırakmaz.

Nefsi serbest bıraktığın zaman, her yöne döner, her necise bulaştırır seni. Her kılığa girer. Bir yönüyle cahil ve ahmaktır; diğer bir yönüyle zalim ve haindir. En ummadığın yerde seni vurur, indirir. Öyle günahlara seni bulaştırır ve buluşturur ki bunları ancak cehennem ateşi temizler.

Nefis insanı daha çok, insanın "şehvet, gadap ve enaniyet" gibi en zayıf noktalarından vurur. Çünkü insanın en zayıf noktaları, en imtihan edildiği noktadır. Nefse hiç güvenilmez. Bazen güveniyoruz maalesef. Hemencecik de tokatını yiyoruz. Çok duyduklarımız, gördüklerimiz, kısmen yaşadıklarımız var bu konuda. İhtiyat önemli. Çünkü nefis pislik torbası gibidir. Deşmeye gelmez. Ona yanaşmaya, yaklaşmaya, gülümsemeye gelmez. Bedeli ağır olur sonra.

Yazıyı yazarken aklıma geldi. Nefis en çok, yalnız olduğumuz zamanlar bizi yoklar. Bize değişik şekillerde yaklaşır ve bizi batırmaya, günahlara bulaştırmaya çalışır. Şahsî tecrübemizle sabittir ki dershanelerde kaldığımız dönemlerde, özellikle tatil zamanlarında, yalnız kalan arkadaşların devamları olmadı, olamadı. Yalnızlık onların helaketinin başlangıcı oldu. Demek ki tenhalar tekin yerler değilmiş. Bu yönüyle yalnızlığımız en dehşetli imtihanımızdır. Yiğitliğimizin en anlaşıldığı zemin ve zamanlardır, diyebiliriz.

Bazen de nefsin tam terbiye edildiğini zannederiz. Yanılırız çoğu zaman. Kelbin kuyruğu, kırk sene preste kalsa da serbest bırakıldığında yine dikleştiği gibi, nefis de aslî özelliğini kaybetmiyor. Daima uyanıklık ister, boş bırakmaya ve güvenmeye gelmez. Yılan gibi, senin zaaflarını ele geçirir ve seni parçalar ve paralar. Ona muhalefette, ivmeyi kaybetmemek önemli. Belki de maneviyat yollarında ona muhalefet ilk adımdır. Nefsin pazarı sefih yerler, gıdası da medih olduğu için, bunlara dikkat önemli.

Evet dostlar, nefis kolay kolay teslim olmaz. Ancak musibet, hastalık, derin tefekkür ile bir derecede ıslah olabilir. Bunda da muvaffak olmak da onu tanımakla mümkün herhalde. Kırılan hassasiyetlerimizin uyanması, ölen latifelerimizin dirilmesi uzun sürer. Onları hassas ve diri tutmak için, bir ömür uyanık ve idmanlı olmamız gerekir. Aman, tefekkür ve tezekkürü bırakmayalım. Teşekkür ve tevekkülümüzü ihmal etmeyelim.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum