Geçmişten günümüze yardım anlayışı

Sosyal devlet anlayışı Anayasa ve kanunlar ile teminat altına alınmıştır. Bu amaçla devletimiz sosyal yardımlar ve yoksulluk ile mücadelede Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından kapsamlı bir şekilde çalışma yürütmektedir. Aşağıda sayacağımız yardım yapıları İslam geleneğinde ve sosyal devlet anlayışımızda vardır. Devletimiz insanlık adına bu çalışmaları yaparak üzerine düşeni yerine getirmektedir. Ancak bazen oluyor ki veren elde de, alan elde de ihlas kaçabiliyor. Yapılan yardımın Allah rızası için yapılması anlayışı olmazsa bir işte ihlas kaçar, ihlası kaçan bir amelin ise ne bir hayrı ne de bereketi kalır. Her Cuma hutbesi bittiğinde, ‘Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor’ [Nahl,16/90] ayeti hatırlatılır. Bir adam Hz. Peygamber’e (s.a.v.), ‘Ey Allah’ın Resulü, hangi sadaka en faziletlidir?’ diye sordu. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: ‘Sağlıklı olup, fakirlik endişesi ve zengin olma hırsı ile hareket ederken tasaddukta bulunabilmendir. Sadaka vermeyi can boğaza gelip de son nefesini yaşadığın ana kadar erteleme’ [Buhari, Vesâtâ] buyurmuşlardır.

Zekât toplumun gönül köprüsüdür

Beşerin hayat-ı içtimaisinde bütün ahlaksızlığın ve bütün ihtilalatın menşei iki kelimedir:

Birisi: ‘Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne?’ İkincisi: ‘Sen çalış, ben yiyeyim.’ Bu iki kelimeyi de idame eden, cereyan-ı riba (faiz) ve terk-i zekâttır. Bu iki müthiş maraz-ı içtimaiyi tedavi edecek tek çare, zekâtın bir düstur-u umumî suretinde icrasıyla, vücub-u zekât ve hurmet-i ribadır (faizin haram olması). Umum nev-i beşerin saadet-i hayatı için en mühim bir rükün, belki devam-ı hayat-ı insaniye için en mühim bir direk, zekâttır. Çünkü beşerde, havas ve avam, iki tabaka var. Havastan avama merhamet ve ihsan; ve avamdan havassa karşı hürmet ve itaati temin edecek, zekâttır. Yoksa yukarıdan avamın başına zulüm ve tahakküm iner; avamdan zenginlere karşı kin ve isyan çıkar. İki tabaka-i beşer, daimi bir mücadele-i maneviyede, bir keşmekeş-i ihtilafta bulunur. Gele gele, ta Rusya’da olduğu gibi, say ve sermaye mücadelesi suretinde boğuşmaya başlar. [Mektubat]

Sadaka taşları ve İMC

Atalarımızın yardımlaşma geleneğinde sadaka taşları vardır. Sadaka taşları ile bir elin verdiğini öbür el görmezmiş. Zengin olanlar sadaka taşlarına ihtiyaç sahiplerinin alabilmesi için nakit para bırakırlarmış. Bu şekilde muhtaç olanlar ise gerekli kadarını alarak ihtiyaçlarını giderirlermiş. Günümüzde bu uygulama aynen olmasa bile buna benzer yardımlaşma kültürüne rastlamak mümkündür. Ayrıca IMC diye yardımlaşma geleneği hala kırsal kesimlerde uygulanmaktadır.

Vakıflar ve aşevleri

Vakıf geleneği de atalarımızdan kalan bir uygulamadır. Gerek gönüllü kültür kuruluşları ve gerekse devletin sahip olduğu vakıflar aracılığı ile hayır ve sosyal yardım hizmetleri bu kanallar tarafından yapılabilmektedir.

Zimem defteri geleneği

Alan elin veren eli bilmediği, hayırda yarışmanın ve yardımlaşmanın zarif bir usulü olan Zimem defteri Osmanlıdan günümüze kadar hala uygulanmaktadır. Bir bakkalın veresiye defterinde borcu olan fakir ve fukaranın borçlarının bir hayırsever tarafından ödenerek silinmesi yöntemidir.

Yurtdışı yardımları

Devletimiz son yıllarda, özellikle son çeyrek asırda yardımlarını yurtdışında muhtaç olan insanlara da ulaştırmaktadır. Gerek su, gerek ilaç ve gerekse gıda noktasında insanlığın ihtiyacı olan birçok ürünü yerine kadar ulaştırmaktadır.

Zekât, fitre ve kurban

İnsanımız her yıl Ramazan ve Kurban bayramlarında verecekleri zekâtları ve fıtır sadakaları ile kurbanlarını muhtaç olanlara ulaştırmaktadırlar.

Bakıma muhtaç 65 yaş maaşları

Devletimiz, 65 yaşını doldurmuş, emekli maaşı veya herhangi bir geliri olmayan isteyen herkese belirli bir miktarda maaş vererek en azından zaruri ihtiyaçlarını sağlamada yardımcı olmaktadır.

Evde hasta bakım ödemeleri

Yine devletimiz, evde yatan, güç durumda olan, evde bakıma muhtaç hasta ve engelli olan vatandaşa, evde bakım ücreti adı altında, asgari ücretin yaklaşık dörtte birini hastaya, dörtte üçünü ise hasta yakınına vermektedir.

Doğal afetlerde devletin şefkat eli

Her türlü doğal afetlerde devletimiz mağdurun imdadına yetişmiştir. Bu konuda devletin ilgili birimleri teyakkuzda olup hem felaket anında hem de felaket sonrası gerekli tüm yardımları zamanında yerine getirmektedir. Bu konuda ülke olarak son çeyrek asırda daha da hassas davranarak, şefkat elini ihtiyacı olan felaketzedelere ulaştırmada daha çok gayret sarf etmektedir.

Öğrenci bursları

Gerek devletimiz ve gerekse sivil toplum kuruluşları yardıma muhtaç fakir öğrencilere burs vermektedirler. Özellikle Kredi Yurtlar Kurumu tarafından isteyen öğrencilere karşılıklı veya karşılıksız burslar çıkmaktadır. En son alınan bir karar ile KYK kredisi alan öğrencilerin faizlerinin silinmesi ve ödemede sağlanan kolaylıklar tüm gençlerimizi memnun etmiştir. Gönül ister ki KYK bursları ve kredileri gerçek ihtiyaç sahiplerinin daha sıkı bir eleme/seçme anlayışı ile belirlenerek verilmesi yönünde olsun.

Karz-ı hasen

İhtiyacı olana, darda kalana, ev alana, evlenene yardım etmek, borç vermek her zaman iyi bir davranıştır. Yeter ki insanlar kendilerine olan güvenlerini kaybetmesinler. Borç verilen insanlar, borcu verene zamanında borcunu öder, eğer sözünde durursa bu gelenek daha çok uygulanabilir. Ancak ne yazık ki insanlarımızın bir kısmı maalesef sözünde durmadığı için, ayrıca günümüzde enflasyon canavarının da etkisi ile bu gelenek neredeyse toplumdan uzaklaşarak yerini faizli kredilere bırakmıştır.

Dilenmeyen dilenciler

Günümüzde gerçek ihtiyaç sahiplerini aramak istersek bulmak mümkündür. Ne yazıktır ki her zaman olduğu gibi günümüzde de dilencilik bir sektör ve adeta mafya haline gelmiştir. Cami avlularında, trafik ışıklarında, kaldırımlarda ihtiyacı olan/olmayan birçok insan dileniyor. Gerçekten bu bizi derinden yaralamaktadır. Gerçek ihtiyacı olan bir insan zaten dilenmez, yüzsuyunu döktürmez, eğer dileniyorsa bunu kendine meslek edinmiş demektir. Günümüzde dilencilerin network ağlarına rastlamak mümkündür, bunların arkalarında bazen mafya tarzı yapılar olabilmektedir. Devlet ve millet olarak bu konuda üzerimize düşen görevleri daha etkin bir şekilde yerine getirmemiz icap etmektedir.

Sığınmacıların durumu

Ülkemiz son zamanlarda belki yarım yüz yıldır savaşlardan dolayı evlerini, vatanlarını kaybedenlere kucağını açarak yardım elini uzatmıştır. Özellikle komşu ülkelerden gelerek bize sığınanlara kapımızı açarak ekmeğimizi ikiye bölmüş ve kardeşlik hukukunun gereğini yerine getirmişizdir. Ancak sığınmacı insanlarından bir kısmı bu iyiliksever ve son derece samimi duygularımızı art niyetli olarak kötüye kullanması, yan gelip yatması bizleri üzmektedir. Herkesi tabi ki bir kefeye koyacak değiliz, ancak görünen köy kılavuz istemez. Gönül ister ki sığınmacı kardeşlerimizin hepsinin daha çok gayret sarf ederek burada bizimle el ele vererek ülkemizin kalkınmasına ve refahına hep birlikte omuz vermeleridir.

Yardıma muhtaç olana maaş karşılığı iş vermek

En iyi kestirme yol, insana balık tutmasını öğretmektir. Bir insana her gün bir balık verirseniz tembelliğe alışır, bunun yerine ona balık tutmasını öğretirseniz ayakta durmasını öğrenir. Ülkemizde misafir olan gerek sığınmacılara ve gerekse iş bulmakta zorluk çeken vatandaşımıza devlet ve özel sektör olarak iş vermeliyiz, üretime pozitif katkılarını sağlayarak sade tüketici olmaktan kurtarmalıyız.

Yardıma layık olma

Devlet ve STK olarak sosyal yardım anlayışıyla hareket ediyoruz. Ancak bu yardımları gerçek sahibine vermek devlet ve hayırsever olarak bize düşer. Nasıl ki zekât ve fıtır sadakası muhtaç ve layık olana verilir, bu yardımlar da aynen bunun gibi gerçek ihtiyaç sahiplerine verilmelidir.

Şaibeli rapor çıkarma

Allah kimseyi muhtaç etmesin, ancak bazen oluyor ki, falan kişi küçük bir rahatsızlığından dolayı yüzde 50’nin üzerinde rapor alarak devletten engelli maaşı almayı hedefleyerek kurumları yalan ve eksik beyanı ile yanlış yönlendirerek şaibeli rapor alabilmektedirler. Bu şekilde bir kısım art niyetli kişiler hak etmediği halde devletten engelli maaşı almakta, devlet dairesinde maaşlı olarak çalışmakta, vergiden muaf olarak ucuz araç alabilmektedirler. Hakeza evde bakıma muhtaç kişilerin tespitinde aynı yöntemlerin kullanılabilmesi ihtimaller dâhilindedir. Bu bağlamda anlaşmalı boşanmaların çok yakından sıkı bir şekilde takip edilmesi, varsa bir suiistimalin ve sahteciliğin derhal en ağır ceza ile cezalandırılması gerekmektedir.

Konutlara kömür, doğalgaz, elektrik yardımları

İhtiyacı olan ailelere eskiden yakıt olarak kömür yardımı yapılırdı. Şimdilerde doğalgaz ve elektrik yardımı yapılmaktadır. Bu tarz yardımlar eğer yerini bulursa çok iyi, ancak yerini bulamayacaksa, burada bunları tespit etmekle sorumlu olan her kim ise, muhtar olsun, memur olsun vebal altındadır. Kılı kırk yaracak şekilde gerçek muhtaçları tespit etmek devlet olarak onların uhdesine verilmiştir. Bu görevi en iyi şekilde yapacaklarına inancımız tamdır. Bu tarz durumlarda, gerçek muhtaç olanları tespit ederken en çok zorlandığımız durum kayıt dışı mal varlıklarının tespitinde yaşanan zorluklardır. Burada kişinin vicdanı söz konusu ön planda olmakla birlikte, devletin de bunu sıkıca araştırması gerekmektedir. Yalan beyan veren, hülle yapan, hile yapan her türlü yapı ve anlayış affedilmemelidir.

Yardıma alışan toplum çalışmaz

Maalesef diyorum, ama gerçekten yardıma alışan bir toplum tembellik uykusuna dalar. Evet ihtiyar, alil, muhtaç, düşkün insanımız elbette olacaktır. Ama eli ayağı tutan, çalışabilecek durumda olanlara yardım ve sadaka vermek onları tembelliğe atarak tüketici duruma düşürür, başkalarının sırtından geçinerek hayatını sürdürmeye devam eder. En son güncel olarak denk geldiğim bir durum, çocuğuna ameliyat parası tedarik etmek isteyen birisinin, insanların duygularını sömürerek yardım ve bağış toplayıp, sonradan ortadan kaybolması manidar bir durumdur. Mesela toplu taşımada 65 yaş indirimi yerinde kullanılınca güzel bir uygulamadır, ama bakıyorum ki muhtaç olan da olmayan da bu kartı alıyor. Vatandaş diyor ki ben 65 yaşına bastım, bu benim hakkım ve alırım. Kamu da bunu veriyor. Buna ne gerek var, muhtaç değilsen alma kardeşim, bunu layık birisi alsın. Senin ihtiyacın yoksa bunu almamalısın.

Yapılan yardımın hedefi tam olmalıdır

Bazen ayni yardım ettiğiniz insana elbise veya mobilya eşyaları veriyorsunuz, verdiğiniz kişinin bunları bir müddet sonra bir başkasına da vermediği gibi sobada yakarak kül ettiğine şahit olabiliyorsunuz. Çorba evleri açan hayır kurumları her sabah öğrencilere çorba dağıtırken durumu yerinde olan memurların bu çorbadan her gün gelip öğrencilerden daha fazla içmesi manidardır. ‘Nerede beleş oraya yerleş’ anlayışından kurtulmamız gerekir.
Güzel örnekler de var: bazen gördüğünüzde gözleriniz yaşarıyor. Mesela; iki kardeş öğrencime “afiyet olsun, bugün öğle yemekte ne vardı” diye sorunca, “evden annemizin yaptığı yemekleri getirip yiyoruz” dediler. Biraz daha soru sorunca sadece 1250 TL gibi bir burs ile iki kardeşin üniversite okuduğuna şahit oldum. Bunun günlük yol, yemek, kırtasiye, iletişim masraflarını üst üste topladığınızda yetmediğini göreceksiniz. Dolayısı ile 5 liralık günlük yemeği mecburiyetten karşılayamadıklarına şahit oldum. Ayrıca bir başka öğrencim haftada bir gün okulda öğle yemeği yiyebildiğini, sabah ve akşam bununla idare ettiğini ifade etti. Paran biterse ne yaparsın diye sordum: “Bittiğinde kimseden istemem, olduğum yerde esas duruşa geçerek yerimden kıpırdamaz, paramın ailemden gelmesini beklerim” dedi. Gelecek paranın da kendisine yetmeyeceği zaten belli. Esasında bu tarz insanlara ulaşmak ve bunların dertlerine derman olmak, gönül tellerine dokunmak gerek.

Tembel ve çalışmayana daha çok kıymet ve takdir

Maalesef geleneklerimizde ve aile içerisinde ana baba şefkatinin yanlış yönde kullanılmasından dolayı içimizde tembel ve çalışmayana daha fazla kıymet verilerek onlara her türlü yardım yapılmakta ve daha da tembel ve asalak olmalarına sebebiyet verilmektedir. Bazı ana ve babalar buna şefkatlerinden dolayı daha da önem verince elinde ne varsa, yoksa hepsini onun uğrunda harcamaktadırlar. Bu durumda olan ana ve babanın sanki başka çocukları yokmuş gibi bir nevi onlara ayrımcılık yaparak diğer kardeşler arasında gıpta damarını tahrik ederek menfi rekabete sebebiyet verecekleri kaçınılmazdır.

Netice-i Kelam

Esas olan, yapılacak bir yardım varsa, yardım yapacak kişi, kurum veya STK yardıma muhtaç kişinin buna layık olup olmadığını iyice, derinlemesine araştırmalıdır. Yardıma muhtaç olmayanların da kendilerini yalan beyan ile yardıma muhtaçmış gibi göstermesinden kaçınmaları, layık olmadıkları halde her türlü zekât ve yardımı kabul etmemeleri gerekir. İnsanlığın da gereği budur. Asrımızın örnek bir mütefekkiri ve dava adamı olan Bediüzzaman Said Nursi’nin o kadar yardıma muhtaç olmasına rağmen elindeki eserlere ve canı pahasına ortaya koyduğu davasına sırf zarar gelmemesi adına hayatı boyunca hediye ve yardımları kabul etmemesi mükemmel bir davranıştır. Üzerinde kafa yorulması ve düşünülmesi ve insanlığın bundan örnek alacağı bir davranış şekli olarak önümüzde durmaktadır. Ne mutlu örnek alana ve olana. Rabbim bizleri gördüğümüz günlerden geri koymasın, bizleri açlık ve yokluk ile terbiye eylemesin. Rabbim bizleri açgözlü ve hırslı insanların şerrinden korusun. Vatanımızı ve memleketimizi her türlü afat ve belalardan muhafaza eylesin. Emrolunduğumuz gibi dosdoğru yaşamayı bizlere nasip eylesin. Amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum