Habip ARTAN
Üretim toplumu olmanın yolunda eğitim ve sanayi işbirliği
Bu hafta sonu cumartesi sabah 08:00’da dışarı çıktığımda şunları gözlemledim: Eskiden üniversiteye hazırlık dershaneleri dediğimiz şimdilerde etüt merkezi denilen kursların önünden geçerken hepsinin tam kapasite dolu olduğunu, önlerinde ortaokul, lise ve hatta ilkokul seviyesinde öğrencilerin bulunduğunu ve teneffüste olduklarını gördüm. Belli ki günün ilk saatlerinden başlayarak akşamın son saatlerine kadar orada kalacaklar. Pazar günü de durum bundan farklı olmayacak. Kurs ve etüt merkezleri hafta sonu ve hafta içi sürekli faaliyet içerisindeler. Hafta içi öğrencilerin bir kısmı 15:30’da okulların son ders zili çaldıktan hemen sonra kurs ve etüt merkezlerine gidiyorlar. Akşamın geç saatlerde 21:00/22:00’a kadar ancak eve kendilerini atabiliyorlar. Tekrar sabah saat 07:30’da okulun yolunu tutuyorlar. Bu yoğunluk ve koşuşturma rutin olarak hazirana kadar bu şekilde devam edecek.
Eğitimde uzun ve yorucu bir maraton
Kurs merkezleri bu yılın eylül ayında başlayıp gelecek yılın haziranına kadar devam edecek. Gençlerin ellerinde sadece temmuz ve ağustos ayı kalacak. O ayların da kurak ve sıcak geçtiğini hesaba katarsanız, gençler dışarı çıkamayarak, dinlenme fırsatı bulmadan, tatil yapmadan, evlere hapsolup internetin sörf dünyasında gezinecekler demektir. Bir yılın yorgunluğunu üzerlerinden daha atmadan senenin hesabını yapacaklar.
Herkesin gözü devlet kapısında
Maalesef gençlerimizin tamamına yakınının durumu bu haldedir. Maddi durumu iyi olan ve olmayan, işçi, memur, esnaf, çiftçi dâhil tüm kesimlerin derdi “evladım üniversite okusun.” Kim esnaf olacak, kim sanatkâr olacak, kim çiftçi olacak, kim üretici olacak diye düşünen ve idrak eden çok az. Özellikle iktisat ve kanaate de riayet edilmediğinden tüketicilerin çoğalmasına paralel olarak üreticiler azalacağından içtimai hayatın çarkını döndüren sanat, ticaret ve ziraat azalacağından dolayı o millet duraklamaya ve gerilemeye mahkûm olacaktır.
Okullarımızda eğitim çift zamanlı olmalıdır
Benim okuduğum dönemlerde, ilk, orta ve lise seviyesi okullarda çift zamanlı eğitim verilirdi. Sabahçı ve öğlenci diye iki kısma ayrılarak öğrencilerin bir kısmı hem okuluna hem de bir ustanın yanında sanat öğrenmeye devam ederlerdi. Ben şahsen bu şekilde ilk ve orta okul dönemlerinde iki meslek öğrendim. Çıraklıktan sonra kısa sürede kalfa olduğumdan kendi ayaklarımın üzerinde durmayı başarmıştım. Bu şekilde cep harçlığımı çıkarmanın yanı sıra ailemin bütçesine de katkıda bulunuyordum. Aynı zamanda notlarım yüksek ve sınıfımın başarılı bir öğrencisiydim. Okullarımızda eğitim yarım gün içinde bitirilmelidir. İnsanlar geri kalan zamanlarını sanat öğrenerek geçirmelidirler. Eğer üniversite okunacaksa ve boş kalma ihtimali de yüksekse bu tarz iki kanatlı olmak zaruridir düşüncesindeyim. Hatta bu sanat öğrenme merkezleri devlet eliyle teşvik edilmelidir. Böylece gençlerin erken ve ergen çağlarında meslek ve sanat öğrenmeleri ile hem üretime katkıları sağlanacak hem de ele ve güne muhtaç olmaktan kurtulmuş olacak, kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenerek teşebbüs ruhu gelişmiş olacaktır.
Esnaf ve sanatkâr kalfa ve usta bulamıyor
Geçenlerde oto tamir sanayinde aracımı bir arıza nedeniyle acilen göstermem gerekti. Usta “bizden randevu almadan gelmeyin, işlerimiz çok yoğun yetişkin elamanımız çok az olduğundan taleplere maalesef cevap veremiyoruz” dedi. Sağlık sektöründe daha kolay randevu alabiliyorsunuz. En azından bir probleminiz olsa bile birkaç gün içinde halloluyor. Özellikle pandemiden sonra ve son yıllarda araç sahipliğinde git gide artış olduğundan esnaf taleplere cevap veremiyor. İstisnasız olarak bir esnafın 200 metrekarelik bir atölyesinde en az 5 araç ameliyat halinde 5 araç kuyrukta, bir o kadar da atölye dışında bekliyor. Tabiatıyla bu kadar yoğunluk içerisinde işinizin doğru dürüst yapılmasından emin bile olamıyorsunuz. Bir nevi her gün canınızı emanet ettiğiniz araçlarınızı iyi bir ustanız yoksa tamir ettirmeniz risk halini almış durumda.
Yüksek sigorta primleri istihdamın önünde engel
Geçenlerde bir PVC ustası arkadaşıma bir iş için uğradığımda yanında çalışanların azaldığını gördüm ve merak ederek sorduğumda: kalfalarının işi terk ederek fabrikalarda vasıfsız işçi olarak çalışmaya başladıklarını ifade etti. Bir sanat erbabını on yıllarca yanınızda yetiştiriyorsunuz ve sonunda maddi nedenlerden dolayı kaçırmak zorunda kalıyorsunuz dedim. Nedeninin ise, bizim gibi küçük ölçekli atölyelerde, işçi sigorta primlerinin yüksek olması ve bunu karşılamanın zorluklarından bahsederek neticede usta ve kalfayı elimizde tutamıyoruz diyerek açıkladı.
Gençler rahat para kazanmanın peşinde
Son zamanlarda borsa, bitcoin, döviz, altın ve buna benzer diğer finansal oluşumlar parası olsun olmasın birçok insanın ilgi alanında. Bunlar gençleri de kendisine çekiyor. Gençlerimizin birçoğu daha şimdiden, üniversite bitirerek iş bulamayacaklarını tahmin ettiklerinden kendilerini borsanın ve sanal paranın kucağına atıyorlar. Bir kısım gençler rahat edeyim düşüncesiyle, yerinde oturarak para kazanmayı tercih ediyor. Halbuki, bu şekilde, çalışmadan paradan para kazanmanın bir nevi vahşi kapitalizme yardım etmek olduğunun farkında bile değiller.
Netice-i kelam
Devlet ve millet olarak bir an evvel yapmamız gereken; toplumu ve özelikle yeni nesil gençlerimizi okullarda eğitirken sanat ve meslek öğrenmelerini de sağlayacak adımlar atalım. Bunu hem üniversitelerimize hem de orta dereceli okullarımızda acilen uygulamaya koyalım. Bu güzel vatanımızı işsizler ve hayatından bıkmış gençler deryasına dönüştürmekten vaz geçelim. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi maddi ve manevi olarak yetişmelerine katkıda bulunalım. Geliniz hep birlikte ele ele verelim, eğitim ve bilim ile sanat ve mesleği buluşturalım. Gençlerimizin üretime katkı vermelerini sağlayarak müreffeh yarınlara emin adımlarla ilerleyelim derim vesselam.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.