Halk, laikliğin yanlış ellerde olduğunu gördü

Halk, laikliğin yanlış ellerde olduğunu gördü

Bardakoğlu'na göre Türkiye'de tartışılan yanlışlara kalkan yapılan laiklik kavramı.

Burcu Bulut'un röportajı

Diyanet İşleri eski Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu'na göre Türkiye'de tartışılan yanlışlara kalkan yapılan laiklik kavramı. Üstelik bu, laiklik yanlıları ve karşıtları ayrışmasına da yol açabiliyor.

TARTIŞILAN LAİKLİK DEĞİL TOTALİTER YAKLAŞIM

- Laiklik tartışmalarına gelelim o zaman...

Laiklik, Türkiye'de tartışma konusu olan bir kavram değil esasında. Ama bazen laiklik adı altında birtakım kısıtlamalar, yanlış yönlendirmeler, rahatsız edici baskılar gündeme düştüğünde; laiklik o yanlışların koruyucu kalkanı yapıldığı için tartışma konusu ve dolayısıyla laiklik yanlıları ve karşıtları ayrışması olabiliyor. Mesela totaliter bir laiklik anlayışına sahipseniz, laiklik her zaman tartışılır. Ama özgürlükçü bir laiklik anlayışı niye tartışılsın ki? Demek ki burada tartışılan aslında laiklik kavramı değil totaliter yaklaşım! Bırakalım artık herkes özgürce kendi tercihini kendisi yapsın!

- Şimdi içinde bulunduğumuz durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye'de laikliğin her tür örneğini yaşadık biz... Ama laikliğe karşı, geniş halk kitlesi genelinde bir büyük soru işareti oluşmadı. İnsanımız arif olduğu için laikliğin yanlış ellerde, yanlış amaçlar için kullanıldığını gördü ve bunu o olaya özgü olarak algıladı.

BÜYÜK İKİYÜZLÜLÜK HANGİ TESTİ ÖNCE KIRILIR BİLEMEYİZ!

- Türban konusunda deniliyor ki 'türban ne şapka ne de Türk kadının geleneksel başörtüsüdür. Türban bir örtü değildir. Cumhuriyete ve ilkelerine karşı olanların simgesidir' Bu konuda ne diyeceksiniz?

Şimdi Türkiye 'bu özgürlüğün önünün açmalı mıyız yoksa kısıtlamalı mıyız' noktasında. İnsanları laiklikle başörtüsünden birini tercihe zorlayıp toplumu ayrıştırmak, ikiyüzlülüğü artırır, toplum huzurunu kökünden sarsar. Laiklikle başörtüsünü karşı karşıya getirmek laikliğe en büyük kötülüktür, körlüktür ve kör bir inatlaşmadır. Laiklikle türbanı karşı karşıya getirdiğimiz vakit hangi testinin daha erken kırılacağını bilemeyiz.

BAŞÖRTÜSÜNÜ TEHLİKE GÖRMEK HASTALIKTIR

- Nasıl bir kırılmadan söz ediyoruz?

Başını örten kızlarımızın demokrasi konusunda çağdaş dünyadan farklı düşündüğünü nereden biliyoruz? Zihin okumalar fevkalade yanlış! Başını açan bir insanın başını açmasını tehlike olarak algılamak da, başörtüsünü bir tehlike olarak görmek de bir hastalıktır, bir paranoyadır. Ayrımcılığın her türlüsüne karşı olmalıyız.

- Günümüzde durum nasıl?

Belli bir yumuşama var ve özgürlükçü laikliğe doğru adımlar atıldığını görüyoruz. Bugün Amerika'da da özgürlükçü laiklik anlayışı öndedir. Onlar da militarist, özgürlükçü ve totaliter laiklik ayrımını hep yapar. Ama unutulmamalı ki, dini yok sayan bir laiklik ve yönetim anlayışı toplumu daha iyi noktalara götürmez. Türkiye'de bir sorun da entelektüellerin durumu.

ENTELEKTÜELLERİN ŞİKAYET HAKKI YOK

- Entelektüelleri hangi açıdan sorun olarak değerlendiriyorsunuz?

Aydınlarımız dini, hep ötekinin dini olarak gördükleri için, din konusunun hep o ötekini hırpalayacak şekilde tartışılmasını istiyorlar. Aydınlarımız, sanayicilerimiz, zenginlerimiz din konusunda elini taşın altına koymadı. Çocuklarının dini eğitim almasına, din bilgini olmasına yanaşmadılar. Hep daha çok para kazanacakları okullara gönderdiler ve bu işleri hep başkalarından beklediler. Bugün şikayet etmeye hakları yok!

- Peki çocukları dini okullara gitseydi daha farklı mı olurdu?

Keşke ilk baştan itibaren aydınlarımız, İslam dininin o aydınlık mesajını en iyi şekilde anlamaya talip olsa ve topluma aktarabilselerdi. Ve keşke bugün Müslümanlığı başka ülkelerde oluşan olumsuz görüntüler ve çağı okumaktan uzak ezbere dayalı sığ görüşler temsil ediyor olmasaydı... Yani bugün Batılıların aklına; İslam ülkesi deyince geri kalmışlık, sefalet, kirlilik, tembellik geliyor, kargaşa ve kavgalar geliyor. Dindarlık anlayışımızı 21. yy'da gözden geçirmemiz lazım! Türkiye olarak daha iyi durumdayız ama buna ne yazık ki sevinemiyoruz.

- Bir yandan da Türkiye olarak İslam dünyasının 'model ülkesi' diye anılıyoruz...

Türkiye'nin başarılı olduğu alanlar var tabii. İslam ülkelerindeki o radikal dini anlayışlar Türkiye'ye nüfuz edemedi. Bunda Türkiye'nin Osmanlı'dan devraldığı dini bilgi mirasının, imam hatip okullarının büyük payı var. Okullar dışlamacı, tekfiri öne çıkaran, sürekli insanları kategorize eden bir din anlayışı yerine; sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü esas alan, geleneği ve modern dünyayı ayrı ayrı önemseyen bir dini anlayışı geliştirdi. Oysa ki imam hatip liselerini konuşurken hep olumsuz yönlerini konuşuruz.

Akşam