Sabri ALTUN
Hangi rejim?
Bir memleket isterim ufku geniş olsun.
Bir memleket isterim tarihiyle barışık olsun.
Bir memleket isterim, Allah adına verip Allah adına alsın.
Ve bir memleket isterim ilayı kelimetullah bayrağını sırtlasın.
*
Bir memleket düşünün ki, Resulullah tarafından övülmüş, mü’minlerin dikkatini oraya çekmiş.
Bir memleket düşünün ki, yaklaşık bin sene İslam’ın bayraktarlığını yapmış.
Bir memleket düşünün ki, İslam tarihinde ekol olmuş en büyük mutasavvıf ve düşünürler yetiştirmiş.
Bir memleket düşünün ki, evliyalar yatağı olmuş: Ta Ahmet Yeseviden beri veliler diyarı olmuş.
Muhittini Arabi gelmiş, Mevlana gelmiş, Şemsi Tebrizi gelmiş, İbni Arabi gelmiş, Hacı Bektaşi veliler gelmiş, gelmiş, gelmiş… ta Bediüzzaman’a kadar tüm büyüklerin yönü burası olmuş.
Bediüzzaman; "ben Mekke'de de olsaydım Anadolu’ya gelirdim" demiş.
Evet, isterseniz biraz durup düşünelim.
Bu memleket bu kadar önemliyken…
İslam için Kur'an için, maneviyat için bu kadar değerli bir mekân iken...
Öylesine önemli ki, İslam mukadderatı için "ruhani meclisler" bile toplanmış, bu memleketin mağlubiyetlerinin sebeplerini konuşmuş.
Ve bu memleket yenik düşmüş.
100 yıllar süren bir mağlubiyet yaşamış.
Ne kadar garip değil mi?
Daha da garibi nedir biliyor musunuz?
Bediüzzaman mağlubiyetin hikmetini açıklarken:
“inayet-i İlahiyeyle kader mağlubiyetimize fetva verdi" diyor.
Yani yenilgi, yani mağlubiyet Allah'ın inayetiymiş…
Çünkü: ”Eğer galip olsaydık, medeniyet hatırı için çok mukaddesatı feda edecektik.”
Çünkü eğer galip olsaydık, ”medeniyet namıyla âlem-i İslam, hususan Haremeyn-i Şerifeyn gibi mevâki-i mübarekeye, sefih, mütemerrid, gaddar, mânen vahşî bir medeniyetin himayesini Asya'da deruhte edecektik." (Bediüzzaman-Rüyada Hitabe)
Şimdi de isterseniz bu mağlubiyetin sonunda bu memleketin verdiği görüntüye bakalım.
Bu devlet kurulurken Hindistan'daki Müslümanlar gibi birçok Müslüman toplulukları ve evliyalar destek vermiş. Kimisi altın kimisi para göndermiş. Kimiside manevi cephelerde dualar göndermiş.
Fakat bu devlet tamamen yönünü batıya çevirmiş.
Dinden, maneviyattan, mukaddesattan tamamen yoksun bir devlet kurulmuş.
Yeri gelmiş İslam âleminin düşmanlarıyla işbirliği yapmış.
Mısır ve Pakistan’a taraf olacağı yerde İngiliz’e taraf olmuş.
İslam’ın bağrına bir hançer gibi giren terörist devlet olan İsrail’i ilk tanıyan sözde İslam devleti olmuş.
Bununla da kalınmamış, İsrail’le derin ortaklıklar kurulmuş.
Ortak operasyonlar, ortak istihbarat ağları kurulmuş.
Ortadoğu da İsrail’in istekleri doğrultusunda şekillendirmeler yapılırken tüm hamiyetini onlara kullanmış. Hatta göğsünü siper etmiş.
Milyar dolarlık ihaleler onlara verilmiş.
Ve hatta meclisin bile haberi olmayan derin anlaşmalar yapılmış.
Tabi bu hengâmede akli selim insanlar düşünmüş ve sormuşlar:
"Yahu bu ülkenin idarecileri neden bu kadar kör olmuşlar. Dünya bloklaşmaya giderken, dünya birlikler oluşturup söz sahibi olurken, neden bunlar, para, güç, yeraltı zenginliği, çağın yegâne gücü olan enerji kaynakları ve dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip kardeş ülkelerle iş birliğine gitmiyorlar. Oysa bunlarla birlikte hareket ederlerse hem kaybettikleri toprakları kazanacaklar, hem lider olacaklar, hem de dünyanın büyük bir gücü olacaklar. Böyle zeki, belki dahi insanların gözünde bu noktalar neden kaçmış.”
İşte bu soruya Bediüzzaman ise şöyle cevap vermiş:
“Gelen cevap, manevi cânipten geldi. Bana denildi ki: "Sen, yirmi sene evvel manevi suale verdiğin cevap, senin bu sualine aynı cevaptır. Yani, eğer galip tarafı iltizam edilseydi, yine mimsiz medeniyet namına galibâne mümanaat görmeyecek bir tarzda, bu rejimi âlem-i İslama, mevki-i mübarekeye teşmil ve tatbik edilecekti. Üç yüz elli milyon İslamın selameti için bu zahir yanlışı görmediler, kör gibi hareket ettiler."
Şimdi ise bu ülke tamamen farklı bir görüntü sergilemektedir.
"Van münit"le başlayan bir süreç ve bu süreçle birlikte devam eden işbirlikleri ve Arap baharı…
Son olarak İsrail’le yapılan restleşme ve öyle gözüküyor ki bu restleşmenin sonunda tamamen oluşacak bir kopma…
En nihayet İslam âleminde önlenemeyen bir yükselme ve halkın hayranlığı…
Ve işte ben şahsen bu noktada bir tehlike görüyorum.
İslam alemine rejim noktasında sunacağımız, veyahut bizi taklit edecekleri hangi rejimimiz var?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.