Alaettin TAŞKIN

Alaettin TAŞKIN

Hangisinde..?

İnsanı insan yapan en önemli özellik ve kabiliyetlerinden birisi ve belki de birincisi iradesidir. İnsan, bu dünya hayatında iradesiyle iki tercihten birini seçmek, iki yoldan birinde gitmek konusunda özgür bırakılmıştır. Bu iki tercihi, birini “kendin için yaşamak”; diğerini de “Yaratıcı için yaşamak” olarak ifade edebiliriz.

İşte, insan hayatı boyunca yaşadığı her bir anda ilişki kurduğu her bir varlığa kendi için mi muhatap olacak, yoksa Yaratıcı için mi muhatap olacağının sınavını verir. Daha doğrusu insan için dünya hayatı; -irade serbestliğini sağlamak için- “kendi için yaşama” alternatifine karşı, “Yaratıcı için yaşamayı” tercih edebilmesinin eğitimidir.

İnsanın bütün insani özellik, kabiliyet ve duyguları Yaratıcı için yaşamayı teşvik eder. Aynı zamanda her bir varlığı yüzlerce gayelerle donatılmış olan ve harika düzene ve mükemmel işleyişe sahip olan kâinat da Yaratıcısı için yaşaması gerektiğini dört bir taraftan insana fısıldar.

Bir de insana Yaratıcısının sonsuz sevgisinin eseri olarak, Yaratıcının insanlara yapmış olduğu rehberlik olan Kur’an ve yine Yaratıcının, insanlara “insanlık öğretmeni” olarak görevlendirdiği Hz. Muhammed(a.s.m.)  de insana en gür sesleriyle Yaratıcısı için yaşaması gerektiğini söylerler.

Kâinat ve insaniyet gerçekliğinin gereği olan Yaratıcı için yaşamayı teşvik eden böyle gür seslere karşılık yine insan iradesine bir alternatif olsun diye insana bazı güdüler ve hevesler de verilmiştir.

İnsan yaşatışının temel noktalarında hangi yolu tercih ederse daha mutlu olur? Şeklinde bir soruya cevap olarak insanın yaşantısını beş temel noktada ele alabiliriz: Varoluş, hayat, özgürlük, musibetler ve ölüm. İnsanın yaşantısının temel noktalarından her birini, “Yaratıcı için yaşama” ve “kendin için yaşama” tercihlerine göre analiz etmeye çalışalım.

Varoluş:

Kendisi için yaşamayı tercih ettiğinde, insanın varlığı nasıl anlamlı olabilir? Varlığını Yaratıcıya bağlamadan kendi adına yaşayan biri, kendini ne kadar değerli, huzurlu hissedebilir? Ne kadar mutluluk hissedebilir? Kendisini –haşa- tabiatın eseri, doğanın ürünü görerek; yiyip içip çürümeye gidecek olduğuna inanan bir kişi, kendini ne kadar değerli hissedebilir?

Yaratıcı için yaşamayı tercih ederek varlığını her şeyin yaratıcısı olan ve mutlak ve sonsuz merhametli olan yüce Yaratıcının eseri olarak gören ne kadar da ulvi bir zevk alır. Tüm kâinatı elinde tutan ve her şeyin yaratıcısı olan bir Zat, kendisini bir amaç ve bir gaye için var ettiğini anlayıp hissettiğinde insanın var oluşu ne kadar da güzel ve sevinçli oluyor. Beni var eden, her şeyin yaratıcısı olan Zattır. O, hiçbir şeye muhtaç olmayandır. Beni sırf sevdiği için ve sırf bana iyilik olsun diye beni yarattı. İşte böyle, sırf kendisine iyilik olsun diye var edildiğini anladığında insanın varlığı ne kadar da değerli ve ne kadar da önemli oluyor.

Hayat:

Kendisi için yaşamayı tercih eden, hayattan ne kadar lezzet alabilir? Bu dünyada en güzel şeyleri de yaşasa da sonuçta çürüyeceğine inanan bir kişi için güzellik yaşamak son tahlilde daha büyük bir acı anlamına gelir. Çünkü yaşadığı güzelliklerin ölümle sonsuza dek elinden alınacağına inanan birisi o güzellikleri yaşarken en büyük acıyı, azabı çeker. Dolayısıyla böyle inanan insanların bu dünyada daha çok güzellik yaşaması aslında onların bu dünyada iken azaplarını, acılarını daha da artırır.

Yaratıcı için yaşamayı tercih eden, hayatı Yaratıcı adına yaşadığı için, Yaratıcısını tanımak için yaşadığı için sonsuzluğu bulmuştur. Artık bu kişi, bu dünyayı yaşarken bir eliyle de cennetteki sonsuz mutluluk ağacına tutunmuştur. Bu kişi, yaşadığı her bir güzelliği sonsuz mutluluk ağacına bağlayarak yaşadığı için, sonsuzluğu bu dünyada yaşamaya başlamıştır. Zaten bu dünyada bundan başka, insanı gerçekten mutlu edebilecek bir şey gerçekten yoktur.

Özgürlük:

Kendisi için yaşayan, ne kadar özgür olabilir? Kendisinde daha güçlü ve daha büyük gördüğü varlıklar karşısında gerçekten ‘özgür’ olabilir mi? Yoksa onların ‘ayağını öpmek’ zorunda mı kalır?

Yaratıcıyı tanımak için yaşayan, her şeyi, tüm kâinatı ve bütün varlıkları Yaratıcısının emrinde birer mahlûk olduklarını anladığı için her şeye karşı gerçekten özgür olur. Hiçbir şeyden korkusu olmaz. Yaratıcıya bağlanmak insanı kâinata karşı gerçekten özgür yapar ve insanın kötülüğü isteyen güdü ve heveslerine karşı özgürlüğünü de temin eder. Zaten insan, ancak kâinata karşı ve kendi güdü ve heveslerine karşı özgür olmakla gerçek özgür olur. Bu da ancak Yaratıcıya bağlanmakla mümkün olur. Çünkü insan yaratıcıya bağlanmadan kâinata karşı özgür olamaz. Yine insan, Yaratıcının rehberliği olmadan ve Ona bağlanmadan kötülüğü isteyen güdü ve heveslerine karşı özgür olamaz.

Musibetler:

Kendisi için yaşayan, hayatın zorlukları karşısında nasıl mutlu olur? Hayat her zaman tos pembe değil. Deprem olur, sel olur, hastalıklar olur. Kendisi için yaşayan bu musibetler karşısında nasıl mutlu olabilir? Yoksa için için derin azaplar, sessiz acılar çeker de bu azap ve acıları unutmak ve uyutmak için bir nevi kendinden kaçmak olan alkole, sarhoşluğa mı sığınır?

Yaratıcıyı tanımak için yaşayan, güzellik de yaşasa Ondan bilir, Ona şükreder ve bu güzellikle Onu tanımaya çalışır. Bir musibet, bir sıkıntı da yaşasa yine Ondan bilir, Ona tevekkül eder ve bu musibet ile Onu tanımaya çalışır. Bu kişi sonsuz kudreti ve sonsuz merhameti olan ve her şeyin yaratıcısı olan Rabbine bağlanmakla “Benim için her yer cennet”, der.

Ölüm:

Kendisi için yaşayan, ölüm meselesine karşı ne hissediyor acaba? Ölümün bir gün gelip kendisini ve tüm sevdiklerini çürüteceğine inanan birisi hayattan nasıl zevk alabilir? Kendisinden ve tüm sevdiklerinden o coşkuyla yaşamaya çalıştıkları yaşamın, bir gün ölüm tarafından ellerinden alınacağına inanan bir kişi nasıl olur da çıldırmaz? Böyle inanan bir insan, kendisini bu dünyada cehenneme atmış olmaz mı?

Yaratıcı için ve Onu tanımak için yaşayan, ölse de cennetedir, yaşasa da! Kanser olsa da cennettedir, sapasağlam olsa da! Evinde olsa da cennettedir, toprağın altında olsa da! Dünyada olsa da cennettedir, ahirette olsa da!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.