Mehmet ARSLAN
Hasta ve hastanelerin dersi
Hayat süratle akıp gidiyor. İlahi kanun bütün canlılarda hükmediyor. Yoktan anne rahmine intikal eden bir cenin, daha sonra dünyaya ayak basan bir yavru, zaman içinde gelişerek büyüyen insan, çocuk yaşlarında hiçbir şeyin farkında olmuyor. Hayat toz-pembe olarak görünür. Masum, temiz ruhlu, hangi yöne eğitilirse o tarafa giden günahsız bir kıymettir. Onun için “çocuk İslam fıtratı üzere doğar. Onu ebeveyni Müslüman, Hırıstiyan veya Yahudi yapar” hakikati görülür.
Gençlik bütün heyecanıyla, taşkınlık ve hissiyatıyla insanı cendereye alıyor. Hayat imtihanının en zor yokuşu mu, virajı mı veya sendromu mu? His ve hevesin galeyanda olduğu, kanın deli gibi damarları çatlatırcasına zorladığı, ateşin çağ, en tehlikeli geçiştir.
Bu çağdaki genç insanı talim ve terbiye etmek, ıslah ve istikametle yürüyüp badireyi atlatmaları için başta “Gençlik Rehberi” olmak üzere çok eserler kaleme alınmıştır.
Geniş olan ve keyfe kafi gelen helal dairesinde kalmaya muvaffak olan genç, bilhassa bu dehşetli asırda bunu başaran delikanlılar dünya ve ahiret saadetini kazanmış bahtiyarlardır. Çok kısa bir zaman dilimi olan gençliği lekelememek, günahlara daldırmamak, hisse mağlup ettirmemek için bu asrın en tesirli reçetesi olan Risale-i Nurları hergün düzenli mütalaa etmek gerekmektedir.
Gayr-ı meşru zevkleri acılaştıran ölümü sıkça hatırlamak önemlidir. Hayatın fani olduğu, insanın kabre girip hesap vereceği, kabir azabı ile cehennemin dehşetini hatırlamak günahlara ve kötülüklere gitmeye mani olur.
İmtihan gereği, şahsen çetin, zor, belki de tahammülü güç sıkıntılarla karşılaştım. Hunhar zalimlerin zulümlerine maruz kaldım. Neticesinde gençlere hakim olmak, yeni felaketler kapısını açmamaları için gayret sarfetmek mecburiyetinde kaldım. O süreç devam ediyor.
İmtihanın bir yönü de hep hastanelerde, hastalarla hemhal oldum. Uzun zaman validemle, kardeşimle uğraşırken hastanelerde sıhhatini kaybeden insanların ızdırabıyla yaşadım.
Son iki senedir 46 yaşındaki kardeşimin kanser hastalığı bir hayli dikkatimizi çekti. Sarsıldık, belki de gafil kafaya bir tokat, bir ders veya bir ibretle ikaz olunduk. Hastanede hergün dolup boşalan, ızdırap çekip öbür aleme göçen, bir lokma yemek, bir nefes havaya hasret olan insanlar en iyi nefis terbiyecisi olarak karşımıza çıkıyorlar.
Çenesi alınan, boğazı delinip dışardan nefes alan, saatte bir tıkanan nefes borusunu aspiratör ile açılması sağlanan, göbeğinden midesine bağlanan hortumdan mama ile beslenen, ızdırap içinde kıvranan o insanları gördükçe adeta silkiniyorum.
Kendi kendime diyorum ki; “Dikkat et! Bu vücut makinen mükemmel çalışıyor. Eller, ağız, burun, dil, yemek ve nefes borusu, mide ve bağırsak, kalb ve ciğerler, böbrek, pankreas ve daha nice organlar mükemmel çalışıyorlar. Haberin var mı? Bunları mükemmel, noksansız, hastalıksız çalıştıran var.”
“Gözle görülmeyen bir mikrop o makinenin düzenini bozuyor. Hayatı felç edebiliyor. Öyle ise seni yaratan, makineyi mükemmel dizayn eden ve bütün ihtiyaçlarını yaşam boyu veren Allah’a dayan. O istinad noktası olsun ki, bütün hastalıklardan ve dertlerden kurtulasın. Allah’a tam teslim ol ki, hastalıklı her dakikan bir gün ibadet hükmüne geçsin. Fani dünyanın ızdırapları hafiflesin. Kısa hayatına bedel sonsuz ve saadetli bir hayatı kazanasın.
Nur Üstad, hastaneleri ve kabristanları ziyaret etmeye teşvik etmiştir. Ta ki ibret alınsın.
Ahirete ciddi çalışılıp, fani şeylerle ömür telef edilmesin.
Hastamız için dua talep ediyorum. Allah bütün hastalara şifalar ihsan eylesin.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.