Hayat, Risale-i Nur, Bilgelik kitabı üzerine

Daha evvel “Sürüden ayrılma zamanı” ve “Yalnız adam” kitaplarıyla tanıdığımız Levent Bilgi’nin “Hayat, Risale-i Nur ve Bilgelik” (Bir ezber bozma yolculuğu) adlı son kitabını okudum geçtiğimiz aylarda.
Bilgi’nin ilk iki kitabını okurken farklı bakış açıları kazanmıştım. Bu son kitabını da bu minvalde görüyordum. Masa çalışmasına katılımcı olarak katıldığım bir Risale-i Nur gençlik kongresinde konuşmacı olarak kendisi de davetli idi. Bu son kitabını da orada tanımıştım. Kitabı üzerinde biraz müzakere edebilme fırsatımızda olmuştu kendisiyle.

‘Hayat, Risale-i Nur ve Bilgelik’ kitabında münderiç (ve yazara katılmadığım) bazı ifadeler üzerinde bazı şerhler yapıp, sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.
Şerh etmeye başlamadan önce, ‘kitaba değil, kitapta münderiç üç ifadeye katılmadığımı’ önemle belirterek şerhe geçmek istiyorum. Çünkü yazının giriş kısmında da belirttiğim gibi bu makaleyi farklı yerlerde daha önce paylaşmıştım. ‘Nasıl olur da böyle bir kitabı eleştirirsin!’ diye eleştirme hakkını dahi tanımayan, ‘Bu kitabı eleştirmek için kim(ler) tarafından dürtüldün?’ diye soran, ‘Sen Ergenekoncu musun be kardeşim?!’ diye bizi başka örgütlerle karıştıran ve örgütlere kışkırtan, ‘Bu yazını Cumhuriyet gazetesine de ver, çok güzel bir malzeme olur onlara, manşetten de verirler’ diyerek dalga geçen veya safderunluğundan düşüncelerini bizimle paylaşanlar olduğu için bu paragrafı özellikle sizlerle paylaşmak istedim. Açıkçası burada nasıl karşılanacak, ne gibi tepki alacak bilemiyorum. Belki burada da benzer yorumlar gelir, belki kimseden hiç ses de çıkmayabilir. Her neyse… Biz Risaleler’i mihenk yapıp ‘altın’ çıkmayan bazı hususları şerh etmeyi münasip gördük.
***
Öncelikle, yazarla hemfikir olmadığım o satırları sizlerle paylaşıp sonrasında da kendi yorumlarımı söyleyeceğim.
1-“Biz Mesnevi’yi okurken de, Risale-i Nur ile muhatap olurken de aynı İlahi titreşimleri duyuyoruz”
2-“Said Nursi’nin tüm eserlerini, (Bilhassa ilk ve son dönem eserlerini) tarihi açıdan okumak mümkündür; ancak onları tarihi bir alana sıkıştırarak okumak mümkün değildir”
3-“Bediüzzaman bugün de, bin yıl önce de gelseydi Risale-i Nur yazardı. Çünkü iman zaafı her dönemde vardı, insanların imanlarını takviyeye her zaman ihtiyaç vardı. Risaleler, esma talimi ve marifetullah nurları ile cihanşümul bir eserdir. Onu sadece yaşadığımız asırla sınırlandırmak, ona haksızlık etmek demektir. Çünkü Risale-i Nur çok insan, hep insan, daima insan… Ne zaman insan fıtratı değişir, imana Kur’an’a ihtiyaç kalmaz, o zaman Risale-i Nur’a da ihtiyaç kalmaz.”
Levent Bilgi, bu sözleri şuraya mesnedleyerek söylemiş. Bizzat Bilgi’nin kendisinden dinlemiştim. Manayı bozmadan kendi cümlelerimle ifade ediyorum:

“Hz. Mevlânâ benim zamanımda gelseydi, Risale-i Nur'u yazardı. Ben de Hz. Mevlânâ zamanında gelseydim, Mesnevi'yi yazardım, o zaman hizmet Mesnevi tarzındaydı, şimdi Risale-i Nur tarzındadır.”  Bediüzzaman hazretleri bu sözü, 15 yaşında ki bir talebesine söylemiş. Aradan 50 yıl geçtikten sonra Necmeddin Şahiner Üstat Hazretlerinin bu talebesi ile görüştüğü bir sırada, Ahmet Gümüş  ağabey kendisine aktarıyor. Risale-i Nur’da geçmeyen bu sözü bizler de Ahmet Gümüş ağabey vasıtasıyla sonradan öğrenmiş oluyoruz. Aradan 50 yıl geçtikten sonra böyle bir söz bizlere sağlıklı bir şekilde ulaşmış mıdır acaba? Üstat Hazretleri bu manada bir şeyi söylemişse hangi maksatla ve ne zaman söylemiştir? Söylediği sözler, aradan 50 yıl geçmesi hasebiyle bize ulaşıncaya kadar tahrif olmuş/olmamış mıdır acaba? Bilgi, bunlara dayanarak kitabında geçen ve yukarıda alıntıladığım üç ifadeyi dile getirmiş. Bilgi, her ne kadar Ahmet Gümüş ağabeyin aktardığı bu sözü üstat hazretleri söylememiştir demese de, yazdığı satırlardan bu mana çıkmaktadır.
“Hz. Mevlânâ benim zamanımda gelseydi, Risale-i Nur'u yazardı. Ben de Hz. Mevlânâ zamanında gelseydim, Mesnevi'yi yazardım, o zaman hizmet Mesnevi tarzındaydı, şimdi Risale-i Nur tarzındadır” vecizesini, bazı yayın evleri de, bir dönem Külliyatın takdim kısmında yazmıştı. Her ne kadar Risale-i Nur’da bu tarz bir vecize yer almıyorsa da, Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinde bu manayı haiz başka ifadeler yer almaktadır. Risaleler’i tefekkür, dikkat ve itina ile okuyan herkes bunu rahatlıkla görebilir. Bilgi’nin sözlerini şerh ettiğimizde de bunu açıkça fehmetmiş olacağız.
***
1)Her asırda hissedilecek ‘ilahi titreşimler’ aynı değil; farklıdır.
Bilgi’nin “Biz Mesnevi’yi okurken de, Risale-i Nur ile muhatap olurken de aynı İlahi titreşimleri duyuyoruz” sözüne ‘kesinlikle’ katılmıyorum. Mevlana da, Bediüzzaman da birer müceddit(dini tecdit eden) olduklarını hepimiz kabul ediyoruz. Mücedditler kendilerinden yeni hükümler ortaya çıkarmaz, var olan sünneti seniyye, tesettür, takva ve amel-i salih vb hükümleri yeniden, zamanın ihtiyacına ve anlayışına uygun bir lisan ile anlatırlar. Dolayısıyla bu zamanın ihtiyacı ile bir-iki asır önce ki zamanın ihtiyaç birbirinden farklıdır. Bu zamanın insanlarını ikna metodları ile birkaç asır önce ikna metodları(yani anlama kabiliyetleri) farklıdır. Eskiden ulemanın söyledikleri delilsiz de olsa kabul ediliyordu, bu zamanda delil ve ispat olmasına karşın iman ve imanın rükünleri başta olmak üzere birçok şey kabul edilmiyor. Dolayısıyla Risale-i Nur’u ve Mesnevi’yi okurken aynı ilahi titreşimleri hissetmemiz mümkün görünmüyor. Çünkü her iki eser bulundukları asrın ihtiyaçlarına cevap vercek lisanla yazılmıştır.
Bunun bir numunesini Peygamberler için düşündüğümüzde belki bir nebze daha iyi anlamış oluruz.
Düşünelim lütfen; Hazret-i Muhammed(a.s.m)’in (Anam, babam,canım O’na feda olsun) ümmetine indirilen kitap(Kur’an) ile, Hazreti Musa(a.s)’ın ümmetine indirilen kitap(Tevrat) (hâşâ) yer değişseydi; yani Kur’an-ı Kerim İsrailoğlularına, Tevrat da Ümmet-i Muhammed’e gönderilseydi ben-i İsrail ile, ben-i adem aynı ‘ilahi titreşimleri’ duymaları mümkün olabilir miydi?!!
Fakat şunu da eklemek lazım: Bu zamanda Risale-i Nur’u okuyan insanlar ile, yüzyıl önce Mesnevi’yi okuyan insanların aynı ilahi titreşimleri duyması mümkün olabilir. Yoksa, Yüzyıl önce ki insanlar Risale-i Nuru okurken ile, bu zamanda bizim Mesnevi’yi okurken hissedeceğimiz ilahi titreşim aynı olması muhal görünüyor.
Peygamberler içinde söylersek, beni İsraillerin Tevrat’ı okurken duydukları ‘ilahi titreşim ile’ bizim Kur’an’ı okurken duyduğumuz ‘ilahi titreşim’ aynı olabilir.
***
2) Risale-i Nur bu asrın insanlarına hitap eder; geçmiş asırların insanlarına değil!
Bilgi’ye katılmadığım bir diğer cümlesi ise, “Said Nursi’nin tüm eserlerini, (Bilhassa ilk ve son dönem eserlerini) tarihi açıdan okumak mümkündür; ancak onları tarihi bir alana sıkıştırarak okumak mümkün değildir” sözüdür. Yazar, burada da, yukarıda anlattığımız Mesnevi’nin ve Risale-i Nur’un bulundukları asırların dışında başka bir asırda da yazılıp okunabilecek olması tezini ileri sürmüş. Evet, Risale-i Nur’u tarihi açıdan okumak mümkündür, hatta bu şekilde bir okuma kişiye birçok cihetten katkı sağlar. Fakat, ‘Tarihi bir alana sıkıştırarak okumak mümkün değildir’ sözüne katılmak da pek mümkün görünmüyor. Çünkü Bediüzzaman bu asırda vazifeli şahsiyet, Risale-i Nur da bu asrın insanlarına hitap eden bir kitap. Nasıl ki Resullullah(a.s.m) (Anam, babam, canım O’na feda olsun)  ahirzaman peygamberi ve en önemlisi de kıyamete kadar daha başka hiçbir peygamberin gelmeyecek ve ahirzaman insanlarının O’nun getirdiği hükümler ile amel edecek ise, Risale-i Nur da kıyamete kadar insanlara bir reçete olmaya devam edecektir.
Şayet yazar bu cümleleri ile ‘Risale-i Nurlar’ı belli bir tarihe sıkıştırmak yerine geçmiş ve gelecek asırlarda da böyle bir eser yazılsaydı rağbet görüp okunacaktı ve bu gün olduğu gibi tüm dünya dillerine çevrilecek ve bütün insanlar harıl harıl onu okuyacaklardı’ manasında söylüyorsa, katılmıyoruz. Yok eğer, ‘risale-i nurları sadece bu yüzyıl ile değerlendirmeyip tâ kıyamete kadar insanların ellerinden düşmeyip okunacak ve tâ kıyamete kadar ki bütün insanları aydınlatan bir kitap olacak’ manasında söylüyorsa kendisiyle hemfikir oluruz. Ama şu üçüncü maddeden anlıyoruz ki, yazar birincisini, yani risale-i nur geçmiş asırlarda da yazılmış olsaydı, bütün dünya dillerine çevrilmiş olacak ve milyonlarca kişi tarafında yine rağbet görecekti mesajını vermeye çalışarak konuşmuş.
***
3) Risale-i Nur’un 20. Asrın dışında da yazılabileceğini düşünmek büyük bir yanılgıdır!
Bilgi’ye katılmadığım son cümleler de şunlar: “Bediüzzaman bugün de, bin yıl önce de gelseydi Risale-i Nur yazardı. Çünkü iman zaafı her dönemde vardı, insanların imanlarını takviyeye her zaman ihtiyaç vardı. Risaleler, esma talimi ve marifetullah nurları ile cihanşümul bir eserdir. Onu sadece yaşadığımız asırla sınırlandırmak, ona haksızlık etmek demektir. Çünkü Risale-i Nur çok insan, hep insan, daima insan… Ne zaman insan fıtratı değişir, imana Kur’an’a ihtiyaç kalmaz, o zaman Risale-i Nur’a da ihtiyaç kalmaz.”
Bu paragraf üzerine bir kitap yazılır! Hatta belki kitaplar! Ama şunları söylemekle uzayan bu yazı için iktifa ediyoruz:
Bin yıl önce bazı müşkül hadiseleri ‘asrın idrakine’ uygun bir şekilde izah etme metodları ile bu gün ki metodlar birbirinden tamamen farklıdır. İnsanların terakki etmesi, insanları tatmin eden veya ihtiyaçlarına cevap veren teknolojinin gelişerek globalleşmesi ‘izah metodlarını’ ve yenileşme sistemini değiştirmektedir. Ayrıca Bilgi’nin ifade etti ‘Risaleler, esma talimi ve marifetullah nurları ile cihanşümul bir eserdir’ sözüne mukabil, Mesnevi’nin sadece ‘Vedud’ ismine mazhar olduğunu, oysaki Risaleler’in yedi isme (Rahim, Hâkim, Ferd, Bedî, Hakem, Nur, Halim)  mazhar olduğunu söylemek veya hatırlatmakta yarar var. Dolayısıyla mazhar oldukları isimleri farklı olan iki eserin zaman ve mekân değiştirerek, birini geçmişe diğerini günümüze taşıyarak aynı ‘ilahi titreşimleri’ hissettirmelerini beklemek açıkçası ‘aklıma zaid’ görünüyor.
Birbirimize katkı sağlamak, birbirimizin terakki etmesine muavin olmak, Risaleler’e dair bazı meseleleri şerh etmek hem ufkumuzu genişletir, hem Risaleler’deki bazı hakikatlerin açılması ve daha anlaşılır kılınmasını sağlar. Bu minval üzerine yaptığımız yorumları bakalım Sn. Bilgi nasıl yorumlayacak?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum