Mehmet PAKSU
Hayvanlar suçsuz oldukları halde neden acı çekiyor?
"Masum, suçsuz, zavallı hayvanların başına gelen musibetler Allah'ın adaletine ters gelmiyor mu? Ne dersiniz Hocam?" Meseleye "fıtrî şeriat"ın kanunları açısından bakılırsa büyük ölçüde anlaşılır. Fıtrî şeriat nedir?
İnsan hayatını ilgilendiren, dünya hayatını düzenleyen ve Cenab-ı Hakkın "Kelâm" sıfatından gelen şeriattan başka, bir de kâinat dediğimiz bu koca âlemde hükmünü geçiren, kâinatın hareket ve seyrini belli bir düzene koyan Cenab-ı Hakkın "İrade" sıfatından gelen fıtrî bir şeriatı vardır.
Bu fıtrî şeriat diğerinden farklı olarak insan gibi akıllı varlıklara hükümlerini gösterdiği gibi, akıl nimetinden mahrum diğer yaratıklara da hükmünü geçirir.
Fıtrî şeriatın bir gereği olan hayat, ölüm, suyun akması, ateşin yakması, çalışanın kazanması, zâlimin cezasız kalmaması gibi kanunlar her yerde işler ve devam eder. Bu şeriatın bir gereği olarak insan veya hayvan, kendilerinde bulunan bazı duygu ve kabiliyetlerini yerli yerinde kullanmaz, suiistimal ederse peşinen cezasını görür.
"Meselâ, bir çocuk eline aldığı bir kuş veya bir sineği öldürse, fıtrî şeriatın bir hükmü olan şefkat duygusuna muhalefet etmiş olur. İşte bu muhalefetten dolayı düşüp başı kırılsa müstahak olur. Çünkü bu musibet o muhalefete cezadır.
"Veya dişi bir kaplan öz evlâtlarına olan şiddetli şefkati ve himayeyi dikkate almayarak zavallı ceylanın yavrusunu parçalayarak yavrularına rızık yapar, sonra bir avcı tarafından öldürülür. İşte şefkat hissine ve himayeye muhalefet ettiğinden ceylana yaptığı aynı musibete maruz kalır." 1
Bir musibete uğrayan, hastalanan hayvanların insan gibi acı çekmediği de düşünülebilir. Buna bir misâl olmak üzere Gençlik Rehberi'nde insan ile hayvan arasındaki farkı anlatılırken bu meseleye şöyle temas edilir: "Hayvana nispeten mazi, müstakbel gayb hükmündedir. Cenab-ı Hakîm-i Rahîm, o gaybı onlara bildirmemekle onları hadsiz elemlerden kurtarmıştır.
Hattâ kesilmek için yatırılan bir tavuk, hiçbir elem ve hüzün hissetmez. Bıçak kestiği zaman hissetmek ister, fakat o his gider, o elemden de kurtulur." 2 Yani hayvanlar insan gibi mükellef bir varlık olmadıklarından, yaptıklarından dolayı ne bir sevap kazanırlar, ne de bir günaha girerler. Bu misalde olduğu gibi, Cenab-ı Hak onlara en dayanılmaz bir hal olan ölüm cezasını bile tattırmıyor. Böylece onlar, insan gibi büyük bir acı ve ıstırap duymuyorlar. Bunun için hayvanların başına gelen felâket ve musibetler insana geldiği gibi ağır olmaz.
Bu şekilde bir soru Mektubat'ta şöyle geçer: "Cenab-ı Hak musibetleri veriyor, belâları musallat ediyor. Hususan masumlara, hatta hayvanlara bu zulüm değil mi?"
Bu soruya cevap olarak "Mülk Onundur. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder" dedikten sonra, terzi ile model için ücretle tutulan bir insanın durumunu misâl verir. Şöyle ki, model için tutulan insan, elbisenin terzi tarafından kesilip biçilmesine itiraz edemez. Çünkü o elbise kendisinin değildir. Bunun gibi insan ve diğer yaratıklar Allah'ın birer mülküdür.
Cenab-ı Hak, yoktan var ettiği, birçok azâ ile çeşitli duygular verdiği mahlûkatı üzerinde birçok isimlerinin cilvelerini göstermek için çeşitli hallere sokar. Onun bu tasarrufu hiçbir şekilde hikmetsiz değildir. Çünkü Allah'ın Muhyî (hayat veren) ismi olduğu gibi, Mümît (öldüren) ismi de vardır. Rahîm ismi ile birlikte Kahhar ismi de mevcuttur.3 Bütün isimler birbirinden güzel cilveler gösterir.
1. Mesnevî-i Nuriye. (Katre) s.24.
2. Şualar, 11. Şua, s.182.
3. Mektubat, 12. Mektub, s.28.
Bugün
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.