Her darbeyle 'Doğan' paşa

Her darbeyle 'Doğan' paşa

Merhum Ziya Paşa, 'Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!' demiş. Hakkındaki iddiaları yalanlasa da ismi son bir haftada 'Balyozcu Paşa'ya çıkan, Çetin Doğan'ın hayatı tam da bu darb-ı mesel ekseninde seyretmiş

Tarih, 21 Mayıs 1960... Yer, Ankara... Harp Okulu öğrencileri, komutalarının teşvik ve himayesinde Kızılay'da yürüyor. Hedefte Demokrat Parti iktidarı var. Nitekim 6 gün sonra ordu idareye 'el' koyuyor. O gün korteje katılan gençlerin çoğu ileride önemli mevkilere geldi. Aralarından ordu ve kuvvet komutanları, hatta genelkurmay başkanı çıktı. Ergenekon sanıkları Tuncer Kılınç, Mehmet Şener Eruygur, Ahmet Hurşit Tolon ve eski Genelkurmay Başkanı Mehmet Yaşar Büyükanıt gibi... Aynı ekibin son dönemde 'yıldızı parlayan' üyesi ise 2003 tarihli 'Balyoz' darbe planıyla gündeme gelen eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan...

1971'in 9 Martçılarıyla saf tutan, 28 Şubat sürecinde Batı Çalışma Grubu (BÇG) faaliyetlerini yürüten Orgeneral Doğan'ın icraatları meğer bunlarla sınırlı değilmiş. Paşa, Taraf gazetesinin 20 Ocak'ta yayımlamaya başladığı 'Balyoz' adımıyla tabir yerindeyse, darbecilik kariyerinin zirvesine çıkmış. Genelkurmay Başkanlığı'nın resmî beyanına göre, gündeme oturan konu, 1. Ordu Komutanlığı'nca 5-7 Mart 2003 tarihleri arasında icra edilen Plan Semineri'ne ilişkin. Üstelik Genelkurmay'ın 2003-2006 yılları 'Tatbikatlar Programı'nda da yer alıyor. Gayesi, dış tehdide ilişkin hazırlanan 'Harekât Planları'nı geliştirmek ve ilgili personelin eğitimlerini sağlamak. Devam ediyor Genelkurmay: "Plan semineri, giderek tırmanan bir gerginlik dönemini kapsayan senaryo içerisinde uygulanmıştır." Ve Karargâh, yalanlamadığı planla ilgili kesin tavrını koyuyor: "Bu plan seminerine ilişkin ortaya atılan iddiaları, aklı ve vicdanı olan hiçbir kimsenin kabul etmesi mümkün değildir. Söz konusu iddiaları ciddiye alarak üzerinde yorumlar yapılmasının ve bilgi kirliliği yaratılmasının; özellikle toplumumuzda tedirginlik yaratmak isteyenlerin amacına hizmet edeceği değerlendirilmektedir."

Çetin Paşa da ilk anda bir internet sitesinde çıkan ifadesinde planı doğrulamış ve üstlerinin bilgisi dâhilinde hazırlandığını söylemişti. Meselenin ciddiyet boyutunu fark edilince de bilhassa 'Fatih ve Beyazıt camilerinin bombalanması gibi ayrıntıların 'sonradan eklendiği'ni belirterek eski beyanlarını 'tadil' etmişti. Peki, kimdir bu Balyozcu Paşa?

DARBELERLE İÇ İÇE BİR HAYAT

Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile 1. Ordu Komutanlığı'nın ortak hazırladığı "1. Ordu Komutanlığı Tarihçesi' başlıklı kitaptaki Çetin Doğan biyografisine göre Paşa, 1940 Trabzon Maçka doğumlu. 1958'de Bursa Işıklar Askerî Lisesi'nden, 1960'ta topçu asteğmen unvanıyla Harp Okulu'ndan mezun. 1971'de Harp Akademisi'ni bitirip kurmaylığa hak kazanır. Genelkurmay Harekât Başkanlığı, Jandarma Asayiş ve Ege Ordu komutanlıklarından sonra 1. Ordu'nun tepesine gelir. 20 Ağustos 2003'te de bu vazifeden emekliye ayrılır.

Doğan ailesine dair farklı ayrıntılara Zaman gazetesi yazarı Mustafa Ünal'ın 6 yıl önceki bir yazısında rastlıyoruz. Baba tarafı Balıkesir'e bağlı Susurluk'un Aziziye köyünden. Kökleri Kuzey Kafkasya'ya uzanıyor. Annesinin köyüyse Sultançayır... Orgeneral Çetin'in hayat tarzına, fiillerine ve söylemlerine yansımasa da aile çevrede mütedeyyinliğiyle tanınıyor.

Gelelim Paşa'nın fikrî altyapısının geliştiği yıllara... Çocukluğu Millî Şef devrinde geçen Doğan'ın ilk gençlik yıllarında Türkiye, Demokrat Parti iktidarıyla idare edilmektedir. Asker içinde hükûmete dönük cunta faaliyetlerinin hız kazandığı 1958'de Bursa Işıklar Askerî Lisesi'ne girer. İki yıl sonra 21 Mayıs 1960'taki meşhur Harbiye yürüyüşünde görüyoruz onu. Harp Okulu Komutanı General Sıtkı Ulay'ın önderliğinde Atatürk Bulvarı'nda toplu hâlde yürüyüp Zafer Meydanı'ndaki Atatürk heykeline çelenk koyanlardan biridir. O tarihlerde kaptığı 'darbecilik' virüsü, anlaşılan Çetin Paşa'nın kanından bir daha çıkmayacaktır. Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri Gürgür'ün verdiği bilgiye göre, 9 Martçılar diye bilinen Cemal Madanoğlu ve Doğan Avcıoğlu liderliğindeki cunta yapılanmasında da 'görev' alır. Sol tandanslı müdahale planlayan Madanoğlu'nun askerî, Avcıoğlu'nun da sivil kanadı teşkilatlandırdığı süreç akim kalıp 12 Mart Muhtırası ortaya çıkınca kimi arkadaşları ordudan atılırken Doğan ve çoğu 'silah yoldaşı' kariyerlerine devam eder.

Balyoz Planı'nı uyarladığı 12 Eylül darbesinde üstüne düşeni bihakkın yerine getiren Doğan'ın yıldızı sonraları parlar. 1987'de tuğgeneralliğe yükselir. Ancak asıl 28 Şubat sürecinde 'kudretli' hâle gelir. Artık rütbesi korgeneral, mevkii de Genelkurmay Harekât Başkanlığı'dır. Devrin fişleme merkezi diye tabir edilebilecek Batı Çalışma Grubu'nun (BÇG) 'sorumluluğu' da omuzlarındadır. Medya ve yargı mensuplarına verilen brifingler en önemli icraatlarıdır. Hedeflerindeki Necmettin Erbakan hükûmeti ortadan kalkınca gayretlerinin de meyvelerini toplar. 1999'da orgeneralliğe terfi eder. Artık görev yeri İzmir'deki Ege Ordusu'dur. İki sene sonra İstanbul'a 1. Ordu'ya komutan olarak atanır. Nuri Gürgür, söz konusu tayini usulsüz diye tanımlıyor. Kıdem yetmemesine rağmen göreve getirildiğinden teamüllere aykırı hareket edildi.

3 Kasım 2002 milletvekili seçimlerinin ardından AK Parti iktidara gelince Çetin Paşa yeni bir meşgale buldu. 'İrticacı' geçmişleri sebebiyle gelenlerle mücadeleye kararlıydı. Abdullah Gül'ün başbakan sıfatıyla başkanlık ettiği bir Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) toplantısında ona resmî saygı sınırlarını aşarak 'Sen' diye hitap ederek tavrını ortaya koyuyordu. Ergenekon sanığı ve gazeteci Mustafa Balbay'ın günlüklerine yansıdığı kadarıyla "Eğer niyet 28 Şubat'ın intikamını almaksa pişman olursun. Bunun hesabını sorarız." demişti. 2003 Ağustos YAŞ'ında bu defa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a dikleniyordu. Bazı basın organlarına 'muhtıra' diye yansıyan sözleri şöyleydi: "TSK'nın etkinliğini kaldırmayı, TSK'yı rencide etmeyi planlıyorsunuz. Türkiye'nin laik yapısının bozulmasına izin vermeyecek güçler birlikte hareket edecektir. Gerekirse, ordu-millet iş birliğiyle sonuç alınacaktır."

Sadece siyasi iradeyle değil, komutanı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'le de ayrı düştüğü noktalar vardı. YAŞ'tan emeklilik kararı çıkan ancak daha görevi teslim etmeyen Doğan, 2003 Ağustos'unda gündemi meşgul eden Türkiye'nin Irak'a asker göndermesi ihtimalini eleştiriyordu. Genelkurmay Başkanı Özkök'ün cevabı gecikmeden geliyordu: "Daha sonra konuşsa iyi olurdu. TSK adına kimin konuşacağı bellidir. TSK içinde Irak konusunda görüş ayrılığı yoktur."

DOĞAN KAMPÜSÜ KIŞLAYA ÇEVİRDİ

Askerî kariyerini, 2003'te 1. Ordu Komutanlığı'nı Yaşar Büyükanıt'a devrederken medya için sarf ettiği 'mütareke basını' söylemiyle noktalayan Orgeneral Doğan, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer sayesinde eğitime de el attı. Temmuz 2006'da atandığı Hoca Ahmet Yesevî Türk-Kazak Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığı'nda kampüs tam ifadesiyle kışlaya döndü. Başörtüsü yasağıyla başlayan icraatları, 29 farklı Türk devlet ve topluluğundan imtihanla seçilerek gelen öğrencilerin bursunu kesmekle devam etti. Kırgızistan Oş Devlet Üniversitesi, Kırgızistan Devlet Üniversitesi ve Rusya Federasyonu Dağıstan Devlet Üniversitesi nezdinde açılan 'Türk Dili ve Edebiyatı' bölümleri kapatıldı. Yesevîlik Bilgisi (Yesevî Tanu) dersleri kaldırıldı. Üniversitenin tüm bölümlerinde Kazak tarafının arzusuyla okutulan, İslâm-Din dersleri kaldırıldı. Kazakistan'a sorulmaksızın Türkiye'den giden bütün akademisyenler geri çekildi. Mütevelli Heyet Başkanı Doğan'ın kararlarına tek gerekçesi vardı: "Kazakistan nüfusunun yüzde 30'u Rus kökenlilerden oluşuyor. Bu durumlara kızabilirler."

Ahmet Yesevî'nin Türkiye ile irtibatlandığı 1993'ten 2 yıl önceki vaziyet planında yer alan caminin inşaat hazırlıklarını da durduran Paşa, 'tepkisini' koyuyordu: "Üniversitede ve kışlada cami olmaz!"

Abdullah Gül'ün Çankaya'ya çıkmasına kadar devam eden görevi 2008'de noktalanan Çetin Doğan, karara, '7 yıllığına atandım, 2 sene görev yaptım' savıyla itiraz edip mahkemeye gidiyor. Ancak hukuk, Cumhurbaşkanlığı'nın kararını onaylıyordu. Oysa o neticeyi 28 Şubat'taki konumuna bağlıyordu.

Nihayet, üniversitenin kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı ve 10. Cumhurbaşkanı Sezer'in görevden aldığı Namık Kemal Zeybek'in Doğan'la ilgili fikri: "Türk dünyası konusunda ilgisi ve bilgisi olmayan, Hoca Ahmet Yesevî çizgisine ve üniversitenin kuruluş amaçlarına karşı, üniversite kavramına yabancı bir insan iken, üniversitenin mütevelli heyeti başkanlığında başarılı olabilir miydi? Göreve atanması yanlıştı. Görevden alınması doğru olmuştur."

Çetin Paşa devrinin Türk-Kazak ilişkisine verdiği zararsa sonradan telafi edildi.

ERGENEKON'DA DEVREDAŞLIK

Türkiye'de derin devletin hukukla yüzleştiği Ergenekon süreci başladıktan sonra da Orgeneral Çetin Doğan ismi kamuoyu gündeminden düşmedi. İşçi Partisi Genel Merkezi'nde ele geçirilen 1997 tarihli bir belgede TSK'ya yönelik mezhepsel kadrolaşmada ismi geçiyordu. Korgeneral Doğan ile Tuğgeneral Volkan Kaplama arasındaki gizli konuşmada Tansu Çiller'e 'geberesi kadın Sünnî' deniliyor: "Türkiye'nin idaresi ordunun kontrolünde değil. Darbe yapmayacağına yemin eden bir ordunun etkisi ne kadar olabilir! Tansu Çiller şu anda dinî söylemleriyle rol yapıyor da olabilir, ciddî de... Çünkü geberesi kadın Sünnî."

İki general arasındaki konuşmanın diğer incilerine gelince: "İrtica tehlikesi iyice büyüsün, din bizim için zararlıdır. Türklerin üstün bir ulus olduğu safsatasını yıkın. Hanımlarınız dekolte giysin, diğerlerinin hanımlarını açık giymeye teşvik etsin. Çevik Paşa'nın yerine bizden akıllı biri olsaydı, Karadayı sünepesinin daha verimli olmasını sağlardık. Arkadaşlar çok çalışsın, bizim olmayan bu devlet mutlaka bizim olacaktır."

Alevi haricindekilere asla güvenmeyen, ateistler dâhil, hâl hatır soranlara, dinci gözükmek için "Allah'a şükür" denilmesi kararını alan, okullarda öğrencilerin kız arkadaşlarının teşvikini isteyen, Osmanlı hayranlığının kırılmasını arzulayan, cinsel konularda sınırların zorlanması talimatı veren bir zihniyete sahip Orgeneral Doğan'ın ismine eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'e ait Darbe Günlükleri'nde de rastlıyoruz. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, o zaman Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna yeni gelen Hilmi Özkök'e, Çetin Doğan ve ekibine karşı çok büyük destek vermiş: "Ben destek vermesem onu paramparça edeceklerdi." Devrin MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç, Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon ve Harekât Başkanı, sonradan 'Çuvalcı Paşa' diye anılan Köksal Karabay'ın ismi de Doğan ekibinde geçiyor.

Balyoz Planı ortaya çıkınca 'O bir oyundu!' savunmasına sığınan, 'İhtilallere karşıyım!' söylemiyle kamu vicdanında demokratik aklanmaya çalışan Çetin Doğan hakkında sözleri temelinde daha fazla malumat verilebilir. Fakat yeni bilgiler buraya kadar sıralananlar neticesinde ortaya çıkan tabloyu değiştirmeyeceği gibi pekişmesine dahi yol açacaktır.
Aksiyon Dergisi