​Her kadın bir işte çalışmalı, para kazanmalı öyle mi? Psikolojik şiddet!

​Her kadın bir işte çalışmalı, para kazanmalı öyle mi? Psikolojik şiddet!

Gazeteci Serdar Arseven, kadınların dışarıda çalışmasının teşvik edilmesini, neredeyse zorunlu hale getirilmesine tepki gösterdi.

Kadın istihdamının artması için sürekli teşviklerin verildiğine dikkat çeken Arseven, evde çocuklarına bakan, onları güzel güzel büyütmeye, terbiyelerini vermeye çalışan ev hanımlarının teşvik edilmesi gerektiğini söyledi. Arseven, "Hiçbir kadın eve para getirmeye mecbur edilmemelidir, teşvik de edilmemelidir! Bir kadını eve para getirmeye mecbur etmek, “psikolojik şiddet”tir!" dedi.

Arseven'in Milat Gazetesi'ndeki yazısından bölümler şöyle:

​Her kadın ille de bir işte çalışmalı, öyle mi?

Kadın istihdamı oranı arttıkça, nüfus artış oranı düşer. Bu dünyanın her yerinde böyledir.

Bir önceki Aile Bakanı, “Yaşlanmanın en hızlı olduğu Kıta Avrupası’ndan bile 4-5 kat hızlı yaşlanıyoruz.” demiş, Avrupa’nın 100-120 yılda yaşadığı yaşlanmayı Türkiye’nin 20-25 yılda tamamlayacağına işaret ederek, ne yapılması gerektiğini kendince şöyle ortaya koymuştu:

“Dolayısıyla önümüzdeki süreçte huzurevlerine, yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezlerine daha çok ihtiyacımız olacak!”

Ne güzel bir çare, huzur (!) evleri ile yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezlerinin sayısını arttırmak.

Her bin bebekten ancak üçünün, beşinin başına gelendi benim yaşadıklarım, bana yaşatılanlar.

Şimdilerde, bu “teamül” haline geldi, yani hem anne, hem de baba çalıştığı için, hemen her “ailede” durum böyle olduğu için…

Şimdilerde, huzur (!) evleri ve kreş sayısı arttırılıyor…

Çalışan kadınlara “doğum yapmalarını teşvik” için ilâve güzellikler devreye alınıyor

Bakalım, kadın istihdam oranının hızla arttırıldığı, bunun hedef olarak konulduğu bir ortamda, nüfus işleri nereye varacak?

Birileri diyor ki…

Her kadın ille de çalışmalı!

Her kadın istihdama katkı sağlamalı!

Her kadın ille de eve para getirmeli!

Kadın mesela sabahın 7'sinde yollara dökülüp, akşamın 7'sinde, 8'inde evine ulaşabilmeli...

Dönüş yolunda bebeği, çocuğu “yuva”(!)dan almalı ya da evdeki “bakıcı”dan devralmalı!

Biraz sevmeli.

Sonra, Allah ne verdiyse, yemek hazırlamalı.

Bebeği ya da çocuğu uyutmalı.

Yorgun argın halde…

Yorgun argın kocasıyla birlikte, televizyonun karşısına geçmeli.

Gözler gitmeli, uykuya dalınmalı.

Sabahın 6’sında işlere gitmek için hazırlanmaya başlanmalı.

Yine işe gidilmeli…

Akşam yine eve gelinmeli.

Hafta sonları da, ev temizlenmeli…

Ya da “temizlikçi” tutulmalı!

Böyle hayatlar, hemen herkes için…

Hemen her aile için…

Kimi zaman mecburen mecburiyetten, kimi zaman kariyer yapma isteğinden.

Şimdiki erkeklerin büyük bir bölümü, “hayat müşterektir” gerçeğini, “Kadın da eve para getirmeli, geçime katkıda bulunmalıdır!” olarak alıyor ve kadına bu sorumluğu yüklüyor.

Evet hayat müşterektir ama, kadının evinin geçimini üstlenmek, eve para getirmek gibi bir mecburiyeti var mıdır?

“Abi öyle diyorsun ama, bu devirde iki maaş bir araya gelmezse geçim nasıl olacak? Evlenirken bunu da hesaba katmayayım mı?”

Al sana bir açmaz!

“Peki kardeşim, bebekler ne olacak?”

“Abi, zaten olsa olsa bir bebek, bilemedim iki!”

“Üç olmaz mı?”

“Nasıl olsun abi?”

Doğru ya, nasıl olsun?!

Sırf geçinemem diye, karısından “para katkısı” bekleyen birçok arkadaş biliyorum.

Hepsi de, “Abi, hanımın aldığı bakıcıya, iş gereği yapılan giyecek masraflarına ve diğer masraflara gidiyor! Hatta her ikimiz de çalıştığımız için normalde yapmayacağımız başka masrafları da yapıyoruz!” demekte.

Olsun, maksat istihdam olsun.

Kadın istihdam oranı artsın.

Şimdilerde, deniyor ki, yani eskiden de denirdi ama şimdi çok daha fazla deniyor ki:

“Erkeklere güven olmaz! Kadın bir işte çalışmasın da erkeğinin eline mi baksın? Ya yarın öbürgün (afedersiniz) tekmeyi vuru verirse?”

Eyvahlar olsun!

Yuvalara daha kurulmadan “güvensizlik” kurdu düşürülüyor.

Güven yoksa, yuva da yoktur.

Boşanmak da her an gündemdedir!

E, tamam…

Güven yok.

Kadının çalışması bir tedbir, erkeğin muhtemel “keleklerine” karşı bir tedbir!

Erkek kadının, kadın da erkeğin “yurdu” değil de, “kurdu” mu yâni!

Ben bunları söyledikten sonra, “Evde çocuklarına bakan, onları güzel güzel büyütmeye, terbiyelerini vermeye çalışan ev hanımlarının teşvik edilmesi gerektiğini”, mesela evlilikte belli süreyi aşmış olan “anne”lerin, “isteğe bağlı” sigorta primlerinin tamamının karşılanması gerektiğini söylediğim zaman, dudak bükülüyor.

Daha çok da ikide bir “evlilik karşıtı” eylemler yapan, söylemlerde bulunan “feministler” dudak büküyor...

Mesele “çalışma” meselesiyse, bu memlekete güzel evlatlar yetiştirmek için mücadele veren ev hanımlarından fazla çalışan yoktur herhalde.

Hiçbir kadın eve para getirmeye mecbur edilmemelidir, teşvik de edilmemelidir!

Bir kadını eve para getirmeye mecbur etmek, “psikolojik şiddet”tir!

Ve üstelik..

Hani…

Nüfus artış hızındaki çakılmadan şikâyet ediyor ve bu durumun ne kadar “tehlikeli” bir durum olduğunun altını çiziyoruz ya hep birlikte…

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum