Selman IRLAYICI

Selman IRLAYICI

Her mahalleye bir tane lazım

Belki kimileriniz, şimdi anlatacağım hikayeciği duymuşsunuzdur. Duymayanlar için bir de ben anlatayım. Daha sonra da meramımızı ifade etmeye gayret edelim.
 …
Bundan yaklaşık 50 yıl kadar önce, memleketimin yetiştirdiği enderlerden biri olduğu sonradan açıkça görülecek olan büyüğümüz Devlet Su İşleri’ne Genel Müdür olur. Taşı toprağı mübarek ya, işte oradan çıkmış bu büyüğümüz, Isparta’nın Davraz Dağı’na karşıdan bakan, Torosların küçük sayılacak tepelerinden birinde, şehirden gayet net bir biçimde görülebilecek büyüklükte ’DSİ’ yazdırmış. Hala daha durur o yazı. Eh, memleketten böyle bir bürokrat çıktı. Herkesin gözüne sokmak lazım gelmiş ki böyle uygun görmüş, yaptırmış. İyi etmiş.

Ancak dedik ya, taşı toprağı mübarek diye. Adamına bir şey demedik. Çünkü onun gibi bir sürü adam var memlekette. Toprağından olacak; yetişiyor n’aparsın!..

Şehir ahalisi bakmış dağdaki yazıya; anlamışlar ‘şak’ diye meseleyi amma..

Okumuşlar ‘Deli Süleymanın İşleri’ diye, koca DSİ yazısını… Torba değil ki işte!.. Büzülmüyor.
…
Bilirsiniz: Her memlekette bir tane vardır böylesi. Başkasının yaptığı gibi yapmayan, dediği gibi demeyen, tuttuğu gibi tutmayan, etmeyen vesaire… Onun için ‘deli’ derler, anormalin normal olduğu yerde, normalden öte davranabilene. Anadolu lügati anlayacağınız. Bu meselede saraya karşı söylenen ifade “Padişahım senden büyük Allah var” olmuş Osmanlı’da. Elbetteki Hz. Ömer’in sırtındaki iki metre fazla kumaşın hesabını sormak da; el etek öpülerek girilen Padişah’ın huzuruna “Selamünaleyküm” diyerek girmek de akıllı(!) adam işi olmasa gerek...
...
İlmin de zekatı var. Olmalı da!. Bu mesele için hemen akla geliveren bir soruyu sorup arkasından cevabını verelim:
SORU: Doğru bildiğini kardeşinle paylaşmadıktan sonra, bilmenin ne anlamı var ?.
CEVAP: Doğru bildiğini kardeşinle paylaşmadıktan sonra, bilmenin ne anlamı var !.
...
“…Nefsime demiştim: Eğer onun tahkiri ve beyan ettiği kusurlar şahsıma ve nefsime ait ise, Allah ondan razı olsun ki, benim nefsimin ayıplarını söyler. Eğer doğru söylemişse, beni nefsimin terbiyesine sevk eder ve gururdan beni kurtarmaya yardımdır. Eğer yalan söylemişse, beni riyadan ve riyanın esası olan şöhret-i kâzibeden kurtarmaya yardımdır. Evet, ben nefsimle musalâha etmemişim. Çünkü terbiye etmemişim. Benim boynumda veya koynumda bir akrep bulunduğunu biri söylese veya gösterse, ondan darılmak değil, belki memnun olmak lâzım gelir.”

16. Mektup 3. Noktada böyle diyor Üstadımız. Eminim ki pek çoğunuz doğuştan; bendeniz ise sonradan görme ve olma Nurculuk iddia ve talebinde bulunanlardanım. Karşı fikirleri, artniyet olmadığını varsayarak, samimiyetsiz olmadığını düşünerek değerlendirmek lazım ki, netice doğruya götürsün.
Herkes bir mizaçta olmaz. Aslolan farklı mizaç sahiplerinin bir arada yaşama kardeşliğini elde etme niyetinin var ya da yok oluşudur. Kimisi Hz.İsa gibi müşfik, kimisi de Hz. Musa gibi celalli olur. “Hz.Muhammed (ASM) gibi olmak lazım” dediğinizi duyar gibiyim.
...
Allah’ım!. Bizlere doğruyu yapacak kadar kudret, yanlıştan kaçınacak kadar akıl, bu ikisini birbirinden ayırt edecek kadar feraset ve iman ver. Amin.
…
Dua ve hürmetle.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.