Mehmet ERDOĞAN
Hulusi Turgut’un Nurculuk ve FETÖ cevabı üzerine
Muhterem Hulusi Turgut Beyefendi
Evvela, 22 yıl önce yapılan röportajın faili ve canlı şahidi olarak, hayatta olmanıza sevindim. Daha nice uzun ve mutlu yıllar yaşamanızı dilerim.
Saniyen; ben o röportaj ile ilgili değerlendirme yazımı sanki bugün yapmışım gibi cevap veriyorsunuz. Elbetteki bu günden yirmi iki yıl öncesini değerlendirmek ve sizi eleştirmek yanlış olur. Halbuki o yazı sizin o günkü röportajınızda yaptığınız eksik ve yanlış değerlendirmelerinize, yazı serisi münasebetiyle o anda verilmiş bir cevaptır. Tabii ki siz gazetecisiniz ve haber niteliği taşıyan her olayı, objektif olarak değerlendirmede serbestsiniz. Ancak yazımda da belirttiğim gibi, iki farklı faaliyet birbirine karıştırıldığı için o mektubu yazma gereği duydum.
Bunda bir kastınız olmayabilir veya dışardan siz öyle görmüş olabilirsiniz. Risale-i Nur faaliyetinin, sizin anladığınız ve yazdığınız gibi olmadığını da; 1962 yılından beri bizzat bu faaliyetin içinde olan birisi olarak, o yazımda belirtmeye çalıştım. Lütfedip cevabi yazımı gazetenizde neşrettiniz. Ancak bu bilgilendirmeye rağmen röportajınızda herhangi bir düzeltme yapılmadı.
Mademki o röportajın ana konusu ‘’Nur Hareketi’’ idi; elbetteki Nurculuğu, Nur Talebelerinin anladığı, anlattığı ve uyguladığı şekilde değerlendirmek gerekirdi. Objektif gazetecilik budur. Nur Cemaati F.Gülen’e karşı tavrını yetmişli yıllarda belirtmiş ve araya mesafe koymuştur. F.Gülen Nurcu olmadığını yetmiş bir muhtırası münasebetiyle İzmir Sıkı Yönetim Mahkemesinde beyan etmiş; bilahare de ‘’ci’’ ve ‘’cu’’ eki taşıyan kelimelerin, yani ‘’Şucu, bucu’’ şeklinde nitelenmenin yanlış olduğunu defaatle beyan etmiştir. Ona tabi olan insanlar da bunu her vesile ile ilan etmişlerdir. Yani F.Gülen Nurcu olmadığını çeşitli vesilelerle deklare ettiği halde, siz yazı serinizde Onu ‘’Nurcu Lider’’ olarak lanse ettiniz. Hatta yazı serinizin başlığı ‘’Bediüzzaman Said Nursi’den F.Hocaya Nurculuk hareketi’’ idi. Bu ne anlama geliyor? Sanki Bediüzzaman’ın hizmetini, F. Gülen devam ettiriyormuş gibi anlaşılmaz mı?
Mademki siz Nurculuk faaliyetini anlatıyorsunuz; Bediüzzaman’ın bizzat hizmetinde bulunan, onun ‘’Varislerim’’ olarak beyan ettiği ve o zaman hayatta olan, Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin, Said Özdemir, Hüsnü Bayram, Bayram Yüksel gibi şahısların beyanlarına göre değerlendirme yapmanız gerekmez miydi? Halbuki bunlara bu kişilere teğet bir girişle esas anlattığınız konu F.Gülen. Yani F.Gülen o röportajın omurgası durumunda idi. Bunda bir kasıt olduğunu söylemiyorum. Ancak eksik ve yanlış bilgilendirme sebebiyle iki farklı faaliyet birbirinin devamı imiş gibi anlatıldığından, bu husustaki mülahazalarımı o mektupla size ilettim.
Mektuptaki amacım, iki hizmetin farklı olduğunu ve birbiri ile iltibas edilmemesi gerektiğini size bildirmekti. F. Gülen’i haber yapmanıza bizim bir itirazımız elbette ki olamaz. Müstakil olarak F. Gülen hizmetini değerlendirmeniz bizi ilgilendirmiyor. Dışardan bakıldığında veya kamu oyunun algılamasında F.Gülen Nurcu görünmüş olabilir. Hatta siz de bu işin bizzat içinde olmadığınız için o şekilde değerlendirmiş olabilirsiniz. Şahsen ben de, işin içinde olan birisi olarak, bu şekildeki bilginin doğru olmadığını size iletmiş oldum.
Objektif bir gazeteci olarak, mademki Nur Hareketini yazıyorsunuz, bunu olduğu şekilde aktarmak suretiyle yanlış anlamalara sebebiyet vermemek gerekirdi. Durum bilinmediğine göre, yapılan açıklama sonucunda tavzih edilmeliydi.
Nitekim bakınız, 15 Temmuz münasebetiyle, bu gün hala bilerek veya bilmeyerek, kasten veya sehven bu iki hareketin birbirine karıştırıldığı, ekranlarda, sosyal medyada açıkça müşahede ediliyor. Bunun böyle olmadığını, 22 yıl önce yayınlanmış bir vesika olması bakımından, yani münasebet geldiği için o yazıyı yayınlamak ihtiyacı hissettim. Maksadım sizi, o günkü röportaj münasebetiyle ‘’Fetö’’cü diye lanse etmek veya eleştirmek değil. Bunu kasten yaptığınıza da ihtimal vermiyorum. Gazeteci olarak size bir görev verilmiş, onu yapmışsınız.
F.Gülen’in o gün popüler olması münasebetiyle röportajda ona ağırlık vermiş olabilirsiniz. Ancak değerlendirmelerinizdeki eksiklik ve yanlışlıklar hakkında elbette ki bir Nur talebesi olarak benim ve diğer Nur talebelerinin de, fikirlerini beyan etme hakkı vardır. Bu beyanların nazar-ı itibare alınması gerekirdi.
Kaldı ki siz Ahlen’e geldiğinizde konunun tamamen Risale-i Nur faaliyeti ile ilgili bir araştırma olduğunu beyan etmiştiniz. Yani O görüşmede F.Gülen’den hiç bahsedilmedi. Bahsedilse idi o anda vicahi olarak bu düzeltme yapılırdı.
F.Gülen’in bir proje olmasına gelince; tabii ki o günün şartlarında hiç kimsenin bunu kestirmesi mümkün olamazdı. Sizin de belirttiğiniz gibi kehanet ve keramet sahibi değiliz. Siz de çalıştığınız gazetenin size verdiği görevi yapmışsınız. Sizin de bir kastınız olmadığı açık. Ancak F. Gülen’in bugün artık dış güçler tarafından bir proje olarak kullanıldığı, ABD’nin onun iadesi konusundaki ayak sürtmesi açıkça göstermektedir. Bundan dolayı diyorum ki, bu projenin alt yapısı bu gibi yayınlarla hazırlanmıştır. Bilmeyerek ve farkında olmayarak pekçok kişi F.Gülen hareketine destek verip alet olduğu gibi, u günkü Sabah Gazetesi de bu harekete alet olmuş olabilir.
Misyonu, İslam’a bakışı o gün farklı olan bir gazetenin; o gün İslami bir hizmet ekolü olarak bilinen F.Gülen faaliyetini, övgü ile anlatmasını samimi ve masumane görmüyorum. Keza o dönemdeki Sabah Gazetesinin 28 Şubat’a verdiği destek, bunun yanında Yalçın Doğan’ın F.Gülen’le 28 Şubat’ı destekler mahiyetteki söyleşileri bir maksat takip edildiğini açıkça göstermektedir. Yani F. Gülen o gün 28 Şubatın destekçisi olarak kullanılmıştır. Yani bir ‘’Üst Aklın’’ varlığı kesin. Ve bu üst akıl bu gazeteyi maksadına alet etmiş olabilir.
Sonuç olarak o yazının bugün neşredilmesinin sebebi, sizi eleştirmek, suçlamak veya herhangi bir polemiğe sebebiyet vermek değil; bugünkü bazı değerlendirmelerin ve Nurculukla, Fetö hareketi arasında ilişki kurulmağa çalışılmasının doğru olmadığını göstermektir. Yani Risale-i Nur faaliyeti; başladığından beri F.Gülen faaliyetinden ayrı ve bağımsız bir şekilde müstakil olarak yürütülmektedir. Anlatmak istediğim budur. Farkında olmayarak sizi incitti isem özür dilerim. Saygılarımla arz ederim.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.