Misafir Kalem
Hünkarım
İrem özer'in şiiri
Celalinle kaşlarını çatıp divane yüreğime
Ram olmuş ellerimden bir lahza övgü yansımışsa sözlerime,
kızma üstadım ne olur, sevenlerin yazdığı üç beş satıra,
ümitle bekleyen pervaneler bırak, artık doysun narına..
Elimiz boştur, armağanlar nasipsiz gitmişler
kırmış kalemi biçare şairler sukuta boyun egmisler..
İzin ver gecenin hummali saatlerinde yanan gönlüme,
izin ver de su serpsin söylemek istediğim o kelime..
HÜNKARIM
Bu halimle hem mahcup hem ümitvarım
Amelinizde riza-i ilahi olsun dedin, rizayilillah icin yazaym
İzin ver kuran susmasin diye satirlarimda seni anayim..
Zindan sürgün kasavet
Düsmani dahi hayran etti durusundaki asalet
Abi hayat icin yudumladığın zehir
Hem bal verdi tatsız dudaklara hem karanlıklara münir..
Elinde kelepçe utanır hünkarım ayağının değdiği hic olur mu gurbet!
İslamin hür kuşuna dört duvar verir mi esaret...
Ahh neyin derdidir bu derdin verdiği dert!
Uykusuzdur nurun şakirdleri, vücuduna iğne batırmış bir fert...
Kapatmayın gözleri derdin, ilahi kelam emanettir bize
riayet gerekir sonra bakamayz o sevgili yüze
Hem cennette rahatlik isteyene dinlenmek olur mu derdin
Cennet de değil, hizmet-i kuran bir de ümmetin felahıydı derdin...
Anlamadı seni zihniyetler kalplere hasedi derc ettiler
safi bir ihvan kaldiysa onu da herc u merc ettiler!
Mütezahimdi bedenin fakat kalbinde genç bir hizmetçi yaşardı
Bütün o zahmetleri hizmetine bir ilham ettiler.
Gül şerbetini içer gibi doyumsuz dinlerdi seni talebelerin
O şerbete dökülen gül gibiydi nurdan damlayan sözlerin
Ve yükseklerdeydin hep barlada bir ağaç
Hasbihal ettin dağ taş ile, onlar da kelamina muhtaç
Erek Dağının zirvelerinde tefekküre daldın
Mütefekkirane düşünürken birkaç asker kolunda kaldın
Neyin harbinden bahsettiler bilmem nefsin ile savaşırken
Yine zindan olmuştu mekanin, göklere bile sığmıyorken..
Doğudan batıya tüm illeri gezdin sürgün ile,
Bu topraklara mubarek ayaklarin değmeliydi belkide..
Kürttür dediler onu dinlemek akıl işi degil
Yine vermiştin cevabı, mühim olan şahsiyettir kişi değil!
Sen konuşunca söyleyecek söz kalmazdı kimsede
Hak hatırı der söylerdin, diğer tüm hatırlar incinse de...
Bedenin yorgundu, telaşlandırdı aşıklarını hazin bakışların
Sen vuslatı bekliyordun onlar ise hüznündeydi firakın..
Ben çok hastayım dedin, konuşmaya bile takatim kalmadı.
O an sağır olmak istedi kulaklar, yaşlı gözler yüzüne bakamadı
Devam ettikce sözlerine ışıklar titriyordu
Dudaklarında son kelime risaleye sadakat diyordu...
Sakın ha! intikam duygusuna girip hata etmeyin dedin
son nefesinde bile fitneyi önlemek istedin
Şimdi ey büyük üstadım intikam olsun zalime!
Risale-i nurun her harfini kazıyacağız asrın fikrine..
Seni sürgün sürgün işkencelere maruz bırakanlara,
İntikam olsun,kuran nurunu vuracağız karanlıklara...
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.