Hurafesiz yaşamak mümkün mü?

Çarşıda avarece bir gezinti. İkindi namazı Selahadddin-i Eyyübi’de. Pir ile görüşme, havadan sudan muhabbet. Aylarca konuşsa dinleyebilirim Pir’i. Dünyanın en gereksiz mevzularından dünyanın en gerekli mevzularına kadar her şeyi konuşuyor. Luzümsuz paylaşımlara beğeni bırakma. Evlenene kadar filozofluk ile bir alakası yoktu, evlendikten sonra giderek filozoflaştığını fark etti. 

Sanki ölü toprağı serilmiş Şehr-i Urfa’nın üzerine. Ne yapmalı şimdi, hangi kitabı okumalı? Facebook paylaşımları tatsızın tatsızı. Ne zaman bırakacağım bu lanet dünyayı. İyi bir yazı yazmak kadar zor bir iş yok şu dünyada. Daha doğrusu düşünmek kadar, düşünmenin hakkını vermek kadar…

Düşünmek merhum Tarık Buğra’nın naif deyişiyle "düşman kazanmak sanatı" gibi bir şey, Bu Ülke’de. Öyle bir ülke düşününüz ki yazar sayısı okuyucu sayısından, şair sayısı şiir okurundan fazla. Yarın Ezeli Mağluplar’dan Nuri Pakdil veya başka bir yazı göndereyim siteye. Kim anlayacak ki? Sen kaç kişiyi anladın ki, kaç kişiyi anlamak için ciddi bir emek harcadın ki? Herkes tehlikesiz sularda kulaç atıyor. Kimse tehlikeli sulara yanaşmıyor. Yanaşanı linç ediyor toplum.

Düşünmek kalıpları yıkmaktır. Hangi kalıpları, sen kimsin, kim yıkabilmiş ki şimdiye kadar kalıpları? Kalıpları yıktın diyelim, yeni bir kalıp inşa etmeye gücün yeter mi? Toplum kalıpsız yaşar mı, sen yaşayabilir misin kalıpsız-kuralsız-nizamsız? Yıkmak dünyanın en kolay işi, yapmak peki? Öyle diyorsun da önyargıları yıkmak kolay mı o kadar? Önyargısız yaşayabilir mi insan? Tabiat boşluk kabul etmez, bir önyargı yıkılsa yerine yenisi gelir. Onun için her devrim çocuğunu yemiş.

Karşı çıktığın şeylerin yerine daha güzelini ikame edebiliyor musun? Sadece tepki ve tepkisellik hangi kördüğümü çözer ki? Hurafesiz yaşayan bir toplum yok tarihte. Kalabalık su gibi, ekmek gibi, hava gibi hurafeye muhtaç. Yaşamın anlamı hurafe onlara göre. Hurafe olduğunu sen söylüyorsun, seninkinin hurafe olmadığının geçerli bir teminatı var mı? Toplumu bir hurafeden başka bir hurafeye davet dünyanın en lüzumsuz daveti değil mi? Sen kimsin davet ediyorsun, kendin hangi davete icabet ettin?

Sosyalizm, komünizm, kapitalizm, liberalizm, nihilizm, Hıristiyanlık, Yahudilik, Budizm, Hinduizm, deizm, ateizm, panteizm bunların hepsi birer hurafe diyelim. O halde insan hurafesiz yaşayamaz diyebiliriz, çünkü bunların tümü pratikte hakikat. Yaşamak, insanca yaşamak, kendi onuruyla yaşamak, yani hurafesiz yaşamak imkansız neredeyse. Böyle yaşamak Homo Sapiens’e göre değil belki. 

Tarihselcilik, evrenselcilik, gelenekselcilik, mealcilik, tarikatçılık, cemaatçilik, indirilmiş din, uydurulmuş din… Hararetle tartıştığımız konulardan sadece birkaçı. Bu konular bin dört yüz yıllık İslam Tarihi’nin meseleleri. Ne câlib-i dikkattir ki, Homo Sapiens’in yaklaşık iki yüz bin yıllık mazisine nazaran bunlar birer dipnot bile sayılmaz. Tek tanrılı dinlerin macerası ise en fazla altı bin yıl. Bu insanlık tarihine kıyasla bir elifba kadar kısa. Bütün kudretimizi bu dipnot ve elifba için harcamak ne hazin!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
9 Yorum