Abdulkadir MENEK
Hüsnü Bayramoğlu Ağabey (VI)
Üstad Hazretlerinin üçüncü vasiyeti olan Ayasofya’nın yeniden asli vazifesine döndürülmesi konusunda da Hüsnü Bayramoğlu Ağabey çok büyük gayretlerde bulunmuş, bizzat bir görüşmesinde kendisi de bu talebini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a iletmişti. Hatta Üstad Hazretlerinin ‘Ayasofya yeniden Camii olacak. Ama ben görmeyeceğim, Hüsnü görecek’’ sözü tahakkuk etmiş ve Ayasofya’nın yeniden Camii olarak hizmete açılması için yapılan organizasyona Hüsnü Bayramoğlu ve Mehmet Fırıncı Ağabeyler davet edilmiş ve bu büyük şeref ve saadeti yaşamışlardı.
Hüsnü Bayramoğlu Ağabey Ayasofya’nın Camii olarak yeniden asli vazifesine döndürülmesinin ardından 10 Temmuz 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazmış ve düşünceleri aşağıdaki cümlelerle ifade etmişti;
Muhterem Reis-i Cumhurumuz Receb Tayyib Erdoğan Beyefendiye,
Evvela: Efendimizin (asv) beşareti, Fatih’in milletimize emaneti, müminlerin senelerden beri mahzunane açılmasını beklediği, hem bu kahraman milletin ebedî bir medâr-ı şerefi ve Kur’ân ve cihad hizmetinde dünyada pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılınçlarının pek büyük ve antika bir yâdigârı olan Ayasofya’yı, beş yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmek nimet-i uzmasına nail olan siz Reis-i Cumhurumuzu ve âlem-i İslam’ı umum Nur talebeleri namına tebrik ediyorum.
Saniyen: Muazzez Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi’nin ziyaretine gelen merhum Ahmed Feyzi Efendi bazı ehadis-i şerifenin İstikbal’e matuf ihbaratından bahsettiğinde Üstadımız “söylediklerin doğru, fakat ben o müjdeleri göremeyeceğim Hüsnü görecek” buyurmuşlardı. Bu yirmi seneye yakındır Anadolu’da yapmış olduğunuz hizmetleriniz, Müslümanlar için yaptıklarınız, milletin huzuru, refahı ve güvenliği için gayret ve çalışmalarınız her birisi ayrı ayrı teşekkürü icab ettirdiği gibi bütün bu hizmetlerin manen taçlanması manasını deruhte eden Ayasofyayı açmanız bütün minnet ve teşekkürün fevkindedir. Allah sizlerden razı olsun diye dua ediyoruz ki tadad edilen müjdeleri görmemize vesile oldunuz ve oluyorsunuz.
Salisen: Böyle büyük bir müjdeyi görmeye vesile olduğunuz gibi ben de size büyük bir müjde veriyorum, şöyle ki; Başvekil Menderes Emirdağ’ına geldiğinde Üstadımızla selamlaşmış sonra da iki mebusunu Üstadımıza göndermişti. Üstadımız onlar vasıtasıyla Menderes’ten bir isteği de “Ayasofyanın müzahrefattan temizlenerek hakiki ve asli vaziyetine çevrilmesi” olmuş ve eklemişti “eğer bunu yaparsan yıkılmaz kuvvet bulursun!”
Ben de bu altmış sene önce verilen müjdeyi size ilan ediyorum.
Muhterem Cumhurbaşkanımız!
İnşaallah büyük kuvvet buldunuz!
Umum Nur Talebeleri Namına Bediüzzaman Hz.’nin Hizmetkârı ve Talebesi Hüsnü Bayramoğlu
Ayasofya’nın yeniden asli vazifesine döndürülmesi, bütün milletimiz tarafından çok büyük bir sevinç ve heyecanla karşılanmıştır. Bu büyük sevinci yaşamak için, pandeminin bütün olumsuz şartlarına rağmen ülkemizin dört köşesinden binlerce insan buraya akın etmiş, yapılan dua ve niyazlara iştirak etmiştir. Aynı şekilde Fatih’in bu millete bir emaneti ve Hristiyanlığın İslamiyet’e devir ve tesliminin bir nişanesi olan bu mabedin Camii olarak yeniden milletin hizmetine girdiği günden bugüne kadar, İstanbul’un her köşesinden ve yurdun dört bir yanından vatandaşlarımızın buraya ziyaretleri ve burada bir vakit dahi olsa bir namaz kılmanın aşk ve heyecanı kesintisiz olarak devam etmektedir.
Ayasofya’nın on yıllarca süren hicranından sonra yeniden asıl vazifesine dönmesinin hemen ardından, Hüsnü Bayramoğlu Ağabey umum Nur Talebelerine bir lahika neşrederek, bu büyük manevi bayramı, diğer bayramlarla birlikte tebrik etmiş, sevinç ve hissiyatını dile getirmişti:
Aziz Kardeşlerimiz
Fecr-i sadığın emarey-i ekberlerinden olan Feth-i Ayasofya Rabbimizin üzerine yemin ettiği Leyale-i Aşere içinde, hem bir Cuma gününde hem iyd-i Said’den evvelki son Cuma’da vuku bulması ve Hz. Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi’nin hem müjdesi ve beşareti olması hasebiyle umumi ve külli bayramların mukaddemesidir diye rahmet-i İlahiyeden ümid ediyoruz. Bu münasebetle hem bu seksen küsur senelik hasret ve hicranın vuslat ve saadete inkılabı bayramını, hem âlem-i İslam’ın fevkalade sürur ve sevinç bayramını, hem Reis-i Cumhurumuzun bu külli hayra mazhariyeti bayramını hem âlem-i İslam’ın intibah ve ittifak bayramını ve nihayet bu sene azami sürurla istikbal edeceğimiz Kurban Bayramınızı ruh u canımla tebrik ediyorum!
Cenab-ı Hak ihsan ettiği bu külli nimetlere ve umumi bayramlara hakkıyla fiilen, kalen ve halen şükretmeyi nasip etsin, ta ki Rabbimiz üzerimizdeki nimetlerini ziyadeleştirsin.
Bediüzzaman Said Nursi’nin Hizmetkârı ve Talebesi Hüsnü Bayramoğlu
Hüsnü Bayramoğlu Ağabey’in yakın hizmet arkadaşlarından Dr. Mehmet Rıza Demirdağ, o günlerde yaşanılan halet-i ruhiyeyi şu cümlelerle ifade etmeye çalışıyordu:
‘’Günlerdir gecelerdir değil belki yarım asırdan beri bekliyordu Hüsnü Ağabey bugünü. Fakat Sayın Cumhurbaşkanımızın 10. Daire’nin kararını açıklamasının ardından süreci izah eden muhteşem konuşması heyecanları zirve yapmıştı. Hiç şüphesiz Ayasofya’nın müze yapıldığı yılda doğan Hüsnü Bayramoğlu ağabey seksen senedir bekliyordu bu günü ve o açıklamayı.
Fakat Hüsnü Ağabey de herkesi şaşırtan fevkalmemul bir tevekkül hali de vardı. Bu rahatlığın iki istinadı olduğunu bizler de sonradan anladık. Birincisi Bediüzzaman’ın kendisine verdiği müjdeler vardı. O müjdeler birer ikişer hayat buluyor, hem şahsi hayatında hem içtimai ve siyasi hayatta tedric kanunu çerçevesinde birer birer vücut buluyordu o müjdeler. Her müjde şarta tabi elbette. O şartlar yerine geldikçe Ağabeyimizin itimadı da yakini de ziyadeleşiyor, hususi dairelerde vukuundan evvel bazı manaları ifade ediyordu. Onlardan birisi Ayasofya idi. Neden yüksek perdeden dillendirmiyorsunuz dediğimizde “kardeşim Üstadımız açılacak dedi, Tayyip bey bize açacağım” dedi. İşte iki istinad. Hatta bir gün bunu soran birisine “bugün dünya üstünde Ayasofya’nın açılmasını Tayyip Beyden ve benden daha ziyade isteyen yoktur!” diye cevap vermişti.
Ve fetholdu Ayasofya ikinci kez. İstanbul’u işgal eden emperyalist kâfirlerin bile cesaret edemediği şenaet ve denaeti işleyen zalim mirasyedi yaramaz çocukların uydurma kanunlarının rağmına açıldı Ayasofya! Seksen altı sene sonra… Seksen altı senenin hicranını hasretini senelerce Ayasofya’ya mahzun bakanlara sormak gerek.
Ayasofya Cami-i Kebirinde 86 senenin hicranını 86 yaşında Hüsnü Ağabeyi görüp ağlayan yakın arkadaşı eski meclis başkanımız İsmail Kahraman’dan dinlemek lazım mesela.. Süleyman Soylu Bey Ayasofya’da bu iki çınarı sohbet halinde ve şükür içinde görünce o da duygulandı ve iki büyüğün omuzlarından tutarak “Hüsnü Ağabey, İsmail Kahraman Bey, ahh en çok sizin hakkınız var burada duaya en çok size yakışacak burada secde, neler neler gördünüz Ağabey, siz çilesini çektiniz, hamd olsun bu günlere” diyor, İsmail Bey ise “Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın” diye haykırmadık mı?” diye mukabelede bulunuyordu. Ve sonra Hüsnü Ağabeye dönüyor salavatlarla inleyen Camimizde “şimdi bunu düşünür müydük!” diyordu. Şu cümle var ya Türkiye’nin nereden nereye geldiğini ifade ediyordu! Evet, rüyalar gerçekle buluşuyor, hayaller hakikate kalboluyor, hülyalar kendisini kaderin planına teslim ediyordu ve devrim en başta sahte ve Anadolu’ya yabancı devrimleri deviriyordu!
Ayasofya Fatihi Reis-i Cumhurumuz Tayyip Bey ise namazdan sonra ayrılırken Hüsnü Ağabeyle göz göze geldiler. Ve derken yakınlaşınca Hüsnü Ağabey “Kıymetli Cumhurbaşkanımız, Kıymetli Cumhurbaşkanımız, Cenab-ı Hak Zat-ı Ali’nizi daha nice bayramlara vesile kılsın, vatan, millet ve İslamiyet için yaptığınız hizmetleri kabul etsin, ziyadeleştirsin, kolaylaştırsın, hepimizi ittihad-ı İslam bayramına da kavuştursun; vazifelisiniz!”
Adalet Bakanımız Abdulhamid Bey de fevkalade samimi bir şekilde “Hüsnü Ağabey Elhamdulillah bayramınız mübarek olsun!” deyince Hüsnü Ağabey “sizlerin eseri bu, gayretiniz ali olsun.” diye mukabelede bulundu. Hele Diyanet Başkanımızın sevinci süruru hadsizdi. Hüsnü Ağabey ile selamlaşmaları ve tebrikleri hakikaten görülmeğe değerdi. Devlet Bey Hüsnü Ağabeyden dua istiyor, kuvvet komutanlarımız sevinçle Hüsnü Ağabey ile tebrikleşiyor, hele farklı farklı şehirlerden gelen vekillerimiz sanki anlaşmış gibi “Ağabey Üstadımız Hüsnü görecek demiş, Hüsnü görecek demiş, bu ne muazzam bir keramet!” diye hem hayretlerini hem sevinçlerini ifade ediyorlardı. İstanbul bu ezanları bir fethin gününde görmüştür bir de Ayasofya’nın seksen altı sene sonra ikinci fethinde.
Bediüzzaman’ın en büyük arzularından birisi hayat bulurken ittihad-ı İslam’a giden şartlardan birisi daha ihya oluyordu.
Hiç kimse bu dev devrimi küçümsemeye kalkmasın! Müminler olarak hepimiz hem şükre, hem ubudiyete, hem gayrete daha ziyade sarılmalı ve tekrar tekrar tövbe ve istiğfar ile Rabbimizden üzerimizdeki nimetlerini ziyadeleştirmesini istemeliyiz!
Sıyrıldı ufuklardan o kasvetli bulutlar;
Göklerde melekler, bu büyük bayramı kutlar.
mısralarının mütecessim olduğu tarihi güne damga vuran bir noktası Reis Beyin Kur’an tilaveti olduğu gibi, bir diğer noktası da Diyanet Başkanımızın fethin sembolü kılıç ile hutbeye çıkması oldu. Evet İncil'de, âhir zamanda gelecek Peygamberin (A.S.M.) vasfında مَعَهُ قَض۪يبٌ مِنْ حَد۪يدٍ وَاُمَّتُهُ كَذٰلِكَ gibi âyetler var. Yani, Hazret-i İsa (A.S.) gibi kılınçsız değil, belki Sahibü's-seyf bir Peygamber gelecek, cihada memur olacak ve onun Sahabeleri dahi kılınçlı ve cihada memur olacaklardır. O Kadîb-i Hadîd sahibi, Reis-i Âlem olacak. Çünkü İncil'in bir yerinde der: "Ben gidiyorum, tâ Âlemin Reisi (A.S.M.) gelsin." Yani, Âlemin Reisi geliyor. (Lem'alar/37) ihbar-ı gaybisinin bir numunesini de müşahede etmiş oluyorduk.’’
Ayasofya’nın açılış gününde Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyin, vazifesi, vefatı ve kabri ile ilgili olarak anlattığı bazı hususları, konunun birinci derede şahidi olan Mehmet Rıza Demirdağ’ın anlatımıyla ve Hüsnü Ağabey’in daimi hizmetinde bulunan Taha Tütüncü’nün şahitliğiyle nakletmeye çalışayım:
‘’Ayasofya açılış gününde Hüsnü Ağabeyle kol kola camiye girdik. Fevkalade bir tezahürat oldu Hüsnü Ağabeye. Vekiller, bürokratlar, bakanlar, kumandanlar Hüsnü Ağabeyi istikbal ettiler. “Bediüzzaman’ın müjdesini gördünüz!” diye sevinçlerini dile getiriyorlardı. Bunlara Hüsnü Ağabeyin daimi hizmetinde olan Taha Tütüncü kardeşim de şahittir. Sonra namaz bitip çıkarken Yusuf Kaplan yaklaştı konuştuk. Diyanet İşleri Başkanımızla ve Genel Kurmay Başkanımızla tebrikleşildi. Nihayet kapıya döndüğümüzde bana “kardeşim benim Üstadım bana burayı işaret etmişti, ben artık bu sene gideceğim belki. Benim vazifem bitti.” dedi. Ben de “Ağabey Cenab-ı Hak beni alsın size bedel diyeceğim, siz kabul etmeyeceksiniz, ama benim kalbime gelen siz İttihad-ı İslam’ın maddi tahakkukuna şahid olacak ve biz aynı bugün gibi beraber hür Filistin’de Mescid-i Aksa’da cuma namazı kılacağız!” Hüsnü Ağabey güldü bana “eh o da sizin vazifeniz olsun inşallah. Sen gidersin benim namıma da Mescid-i Aksa’da namaz kılarsın!” Aynen bu şekilde konuştuk. Zaten Ağabey ile 2011-2021 arası birlikteliğimizin tamamında kabir, kabristan, vasiyet vs gibi manaları çok konuşmazken, son iki ayda sürekli bunlar konuşuldu. Hatta kabri için detaylar, yeri ile alakalı krokiler çiziyor, bana veriyordu. Cenaze programına kadar bazı hususları ikaz ve ihtar etmişti. Cenab-ı Hak rahmet eylesin.’’
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.