Hz. Aişe'nin Resulullah'la evliliğinde bilinmeyen ayrıntılar

Hz. Aişe'nin Resulullah'la evliliğinde bilinmeyen ayrıntılar

Biz Hz. Peygamber’i yeteri kadar tanımıyoruz. Babamıza güvendiğimiz kadar güvenmiyoruz. Bütün kainata rahmet olarak gönderilen bir peygamber, nasıl olur da bazı münafıkların yaptıkları suçlamaları hak edebilir?

Asırlar boyunca, bir kısım müsteşrikler yani İslam ile ilgili peşin hükümle hareket eden bazı batılı bilim adamları ve bunların etkisinde kalan bazı münafık Müslümanlar, Hz. Peygamber’i (asm) ve özellikle de Kur’an’ın bir suresine konu olan Hz. Aişe ile evliliğini veya Hz. Aişe’nin namus ve haysiyetini dillerine dolamışlar ve hatta çok açık iftiralarla Müslümanların zihinlerini bulandırmışlardır.

Emsalsiz bir hukuk ve hayat sistemi, İslamiyet gibi benzersiz bir din, olağanüstü bir ibadet hayatı, benzeri görülmemiş bir dua, bütün dünyaya ulaşmış bir davet ve nihayet mucizane bir imanı bulunan böyle bir Peygamber hakkında bu tür iddiaları ileri sürmek, yerde durup gökteki yıldızları ve güneşi çakıl taşıyla vurmaya çalışan çocukların hallerine benzemektedir. Ancak bu çocukların da durdurulması gerekir. En azından bu çakıl taşlarının semaya ulaşamayacağı güneşin aşıklarına açıklanmalıdır.

Sene 1980. Erzurum Üniversitesi Camiindeyiz. Ziraatı bitirmek üzere olan bir genç yanıma geldi. "Hocam benim imanım tehlikede. Lütfen bana yardımcı olun" dedi. O sırada komunizm çıldırmış ve gençleri etkisi altına almıştı. Hemen bir odaya çekildik. "Derdin nedir?" diye sordum. Bana cevabı şu oldu: "Hocam, bugün sınıf arkadaşlarımla münakaşa eyledim. Hz. Aişe’nin evliliği konusunda. 6 yaşında Hz. Peygamber ile evlendiği ve haşa sübyancı olduğu doğru mu?"

Benim cevabım farklı oldu ve bir soru şeklinde devam etti: "Senin baban ne iş yapar?" "Hocam ihtilal öncesi Edirne’nin bir kazasında Belediye Başkanı idi." Ben devam ettim: "Sorma, baban hakkında acı bir haber var. Bana gelen habere göre, baban komşunun 6 yaşındaki kızıyla evlenmiş" deyince delikanlı heyecanlandı ve sinirlendi: "Olamaz Hocam. Babam dürüst bir adamdır" dedi. Ben de cevabı devam ettirdim: "Genç arkadaşım, senin Hz. Peygamber’e olan imanın babana olan imanından daha zayıfmış. Nasıl uygunsuz şeyleri babana yakıştıramazsın da Hz. Peygamber’e yakıştırırsın?" Bu cevap üzerine hayrete düşen genç, şu cümleleri arka arkaya söylemeye başladı: "Biz Hz. Peygamber’i yeteri kadar tanımıyoruz. Babamıza güvendiğimiz kadar güvenmiyoruz. Bütün kainata rahmet olarak gönderilen bir peygamber, nasıl olur da bazı münafıkların yaptıkları suçlamaları hak edebilir?"

Ben de ona, Bediüzzaman Hazretlerinin tespitlerini aktarmaya çalıştım:

On beş yaşından kırk yaşına kadar, hem de insanda cinsi hararetin ağır bastığı ve nefsi arzuların galeyana geldiği bir zamanda, dost ve düşmanları ittifakı ile, tam bir iffet ve eksiksiz bir masumiyet içinde Hz. Hatice gibi yaşlı bir tek kadınla namuslu ve şerefli bir hayat yaşayan bir zatın, kırk yaşından sonra yani vücuttaki cinsi hararetin durduğu ve nefsi arzuların azaldığı bir zamanda, birden fazla hanımla evlenmesi, elbetteki başka hikmetlere ve sebeplere dayalı olduğunu zerre kadar aklı olan anlar.

Aşağıda Hz. Aişe ile ilgili olanlarını özetlemeye çalışacağız. başta şunu ifade edelim ki, Hz. Peygamber’in sözleri gibi, fiilleri, halleri, tavır ve hareketleri de Din’in, Şeri’atın ve dini hükümlerin kaynağıdır. Hayatının görünen ve herkesçe müşahede edilen kısmını sahabeler bize naklettikleri gibi, özel hayatında bize örnek olacak ve kaynak teşkil edecek hal ve tavırlarını ise, onun hanımları bizlere nakletmişlerdir. Hemen hemen dinin ve hukuki hükümlerin bir manada yarısı, hanımları yoluyla Ümmete tebliğ olunmuştur. Demek bu büyük göreve, birden fazla ve hayat tarzı ve ahlak itibariyle farklı hanımların bulunması zaruridir .

Bu genel girişten sonra şimdi özellikle Hz. Aişe ilgili konuyu biraz daha yakından görelim:

1. İSLAM HUKUKUNDAKİ EVLENME AKDİNİN MAHİYETİ VE HZ. AİŞENİN YAŞI MESELESİ

Maalesef yapılan tartışmalar bazı konular nazara alınmada yapılmaktadır. Bunları çok kısa bir şekilde de olsa özetlemekte yarar vardır:

1) İslam Hukukunda evlenme akdi, karı ve kocanın karşılıklı rıza beyanlarına dayanan bir sözleşmedir. Ancak özellikle günümüz hukuku açısından önemli bir fark bulunmaktadır. Bu evlenme sözleşmesi yani nikah akdi ile fiilen evlenme yani karı-kocanın aynı evde bir araya gelmeleri tamamen ayrı bir olaydır. Batı literatüründe evlenmeye contract of marrige (huwelijk) ve karı-kocanın evlilik hayatına başlamasına ise consummation of marriage (voltrekking) denmektedir. Evlilik akdi her yaşda yapılabilir. Ancak evlenme dediğimiz fiili evlilik ancak ergenlikten sonra mümkündür.

2) Bir diğer önemli konu da evlilikte vekalet konusudur. İslam Hukukunda özelikle evlilik akdinde vekalet geçerlidir. Baba ve dede, sadece akdi yapmak açısından küçüğün yetkili kanuni temsilcileridirler. Birinci hüküm de nazara alındığında, bir baba kızını, beş veya altı yaşında iken elli yaşındaki bir insan ile evlendirebilir, yani evlenme sözleşmesini yapar. Ancak karı-koca hayatına başlamaları için ergenlik ve evliliğe fizik itibariyle hazır olma şartı aranır.

3) Daha küçük yaştayken ergenlik yaşına ulaşan kadın veya erkek evlilik hayatına başlama konusunda seçimlik hak sahibidir. Biz buna ergenlik muhayyerliği (hıyar’ul-büluğ) diyoruz. Şimdi A isimli bir Müslüman erkek beş yaşında iken, babası tarafından 40 yaşındaki bir hanımla evlendirildi ise ve ya tam tersine 5 yaşındaki bir kadın 50 yaşındaki erkeğe nikahlandıysa, bu dinen ve hukuken mümkündür; ancak evlilik akdinin devamı ve karı-koca hayatının başlaması küçük olan ve ergenlik çağına ulaşmayan tarafın iradesine ve isteğine bağlıdır. Eğer babası veya dedesi tarafında çocuk iken yapılan evliliği ergen olan bu erkek veya kız tasdik ederse, evlilik devam edecektir. Aksi takdirde evlilik sona erecektir.

4) Bilinmesi gereken bir konu da şudur: Özellikle Arap Yarımadası gibi sıcak memleketlerde kız çocuğunun ergenlik yaşı ve olgunlaşma çağı, Avrupa gibi soğuk memleketlere göre çok farklıdır. İslam Hukukuna göre ve tabii ki sıcak memleketlerde görülen gerçeğe göre, bir kız çocuğu 9 yaşından itibaren ergenlik çağına ulaşabilir.

Bu dört gerçeği. Nazara aldığımızda Hz. Aişe’nin Hz. Peygamber ile evlenme çağı konusunda ciddi hatalar ve çarpıtmaların yapıldığı hemen ortaya çıkmaktadır. Zira Hz. Aişe’nin bizzat kendi ifadelerini nakleden Buhari’ni,n rivayetleri dahi dediklerimizi teyit etmektedir. Hatta konunun başlığı dahi ‘Hz. Peygamber’in Hz. Aişe ile evlilik akdi ve fiili evlilik hayatının başlaması’ şeklindedir. Bu başlık altında nakledilen rivayet aynen şöyledir: ‘Nakledildiğine göre Hz. Aişe şöyle nakletmektedir: Hz. Peygamber benimle 6 yaşında iken evlenme akdini yaptı veya nişanlandı. Ancak O’nun evine gidip evlilik hayatının başlaması 9 yaşından sonraydı.’. Mesele burada gayet açıktır. Evlenme akdinin yapıldığı tarih ile evliliğin fiilen başladığı tarih birbirine karıştırılmakta veya kasten tahrif edilmektedir .

Bu durumda Hz. Peygamber’in 6 yaşında nikah akdini yapıp ergenlik çağında yani 10 yaşında da evlenmesi asla dine ve yaratılışa aykırı değildir. Kaldı ki bu konuda tarihi bir inceleme yapan hukukçu ve tarihçiler, meselenin daha farklı boyutlarda olduğunu nakletmektedirler. Bilindiği gibi, Hz. Aişe Ümm-i Ruman ile Ebubekir’in kızıdır ve 614 yılında dünyaya gelmiştir. Daha önce Cübeyr isimli bir sahabe ile nişanlanmak üzere iken, Hz. Ebubekir’in arzusu üzerine Hz. Peygamber ile nişanlanmış veya nikah akdi yapılmıştır. Kaynakların verdiği bilgiye göre Hz. Fatıma’dan beş yaş küçüktür ve Hz. Fatıma da peygamberlik gelmezden beş yıl evvel dünyaya gelmiştir. Bu göstermektedir ki, Hz. Aişe Hz. Peygamber ile nişanlandığı veya nikah akdi yapıldığı zaman en az 9 ila 10 yaşlarındadır. Bizzat Hz. Aişenin Kur’an’daki Kamer Suresin indirildiğinde kendisinin çücuk olduğunu söylemesi ve hatta bazı ayetleri hatırlaması, bu surenin ise kesin bir şekilde peygamberliğin gelişinin altıncı yılına rastlaması, tarihi sonuçları itibariyle nişanlanma veya akdin yapılması tarihinin en az 9 ile 10 yaş olduğunu göstermektedir. Zira nikah akdinin yapılışı veya nişanlanmanın Peygamberliğin 10. yılında ve Şevval ayında yapıldığı kesindir. Nitekim İbn-i Sa’d’ın Tabakat’ındaki bir rivayet de açıkça bu noktayı ifade eylemektedir. Evlilik akdi veya nişanlanma ile fiili evliliğin arsında üç veya dört yıl olduğu ise bizzat Hz. Aişe tarafından nakledilmektedir ki, fiili evlilik yaşı asgari 13 veya 14 olmaktadır.

Bir noktanın daha altını çizmek gerekir ki, İncil ve Tevrat’an öğrendiğimize göre, bir kısım ilahi hikmetler sebebiyle, Hz. İbrahim 86 yaşındayken 18 yaşındaki Hacer’le; Hz. Davud yeni ergen olmuş bir genç kızla; Hz. Yusuf 12 yaşındaki bir kızla evlenmişlerdir .

2. HZ. PEYGAMBER’E PEDOPHİLE (SÜBYANCILIK) VE CHİLD ABUSE (ÇOCUĞA CİNSEL TACİZ) İSNADI TAM BİR İFTİRA VE TAHRİKTİR

Maalesef asırlar boyunca doğubilimcileri tarafından ağızlarda sakız gibi çiğnenen ve Hz. Peygamber’in şahsiyetini hakaret için kullanılan iki iftira var:

A) Bunlardan birinci iddia Hz. Peygamber’in yukarıda gerçeği anlatılan evliliği kullanılarak sübyancı olduğu iddiasının tekrarlana gelmesidir. Asırlarca İslam alimleri bu hezeyanlara cevap vermişlerdir. Ancak gerçeği bilmemizde yarar vardır. Sübyancılık (pedophile), çocukların cinsel arzularda tercih edildiği bir sapıklık. Bilim adamları bu hastalık için belli kriterler açıklamaktadırlar. En önemlisi devamlı olarak ergen olmamış çocuk tercihidir. Hz. Peygamber’in evlilik hayatını tahlil ettiğimizde, önce dul ve 40 yaşındaki Hz. Hatice ile evlendiğini; sonra en az ergenlikten sonra ve kuvvetli ihtimal 13 yaşından itibaren Hz. Aişe ile evlendiğini; sonra 22 yaşındaki yine dul olan Hz. Ömer’in kızı Hafsa ile evlilik yaptığını; bunu 30 yaşındaki Zeyneb ile evliliğinin takip ettiğini; 26 yaşındaki Ümm-ü Seleme’nin de 38 yaşındaki Cahş kızı Zeyneb’in de dul olduklarını hatırlatalım. Yani Hz. Peygamber’in hayatına giren hanımlarının % 91’i 17 yaş üzerinde olduğu görülmektedir. Dul olan kadınlar ise % 75’i teşkil etmektedir. Bilimsel istatistikler, bu iddiaları ileri sürenlerin ancak akıl hastası olabileceklerini gözler önüne sermektedir. Bunu bir Batılı’nın cümleleriyle taçlayalım:

‘Arap olan Peygamber Muhammed’in hayatını ve karakterlerini inceleyerek O’nun neler öğrettiğini ve nasıl bir hayat yaşadığını bilen insanların O’na saygıdan başka bir duygu taşımaları mümkün değildir.’

B) Hz. Peygamber’e yöneltilen ikinci bir itham da haşa onu child abuse yani çocuklara cinsel tacizde bulunduğu iddiasıdır. Buna cevap vermeye bile değmez. Ancak gerçeği hatırlatmak için şunu zikretmekte yarar vardır. Devamlı olarak çocuklara acı ve şiddet çektirerek zevk alma diye tarif edilen bu hastalğın hiçbir kriteri Hz. Peygamber’de bulunmamaktadır. Hz. Peygamber, nefsi duyguları için değil, belki hem insanlığa ve hem de İslam’a yararlı olmak için Hz. Aişe ile evlenmiştir.

3. HZ. PEYGAMBER’İN HZ. AİŞE İLE EVLENMESİNİN HİKMETLERİ?

Başta ifade ettiğimiz gibi, Hz. Peygamber’in sözleri gibi, fiilleri, halleri, tavır ve hareketleri de Din’in, Şeri’atın ve dini hükümlerin kaynağıdır. Hayatının görünen ve herkesçe müşahede edilen kısmını sahabeler bize naklettikleri gibi, özel hayatında bize örnek olacak ve kaynak teşkil edecek hal ve tavırlarını ise, onun hanımları bizlere nakletmişlerdir. Hemen hemen dinin ve hukuki hükümlerin bir manada yarısı, hanımları yoluyla Ümmete tebliğ olunmuştur. Demek bu büyük göreve, birden fazla ve hayat tarzı ve ahlak itibariyle farklı hanımların bulunması zaruridir. İşte bu görevi yapan hanımlarının başında Hz. Aişe gelmektedir.

Hz. Aişenin evliliğinin hikmetlerini üç ana grupta toplamak mümkündür:

1) En yakın arkadaşı olan Hz. Ebubekir’in arzusunu yerine getirmesi ve onunla olan arkadaşlık bağlarını kuvvetlendirmesi.

2) İslam hukunun kaynaklarından bir olan sünnetini ümmete tebliğ etmek ve özellikle de aile hukuku konularında önemli bir merci olmak üzere zeki bir kadın olan Hz. Aişe’yi yetiştirmek.

3) Allah tarafından ona verilen kabiliyetleri evlilik yoluyla ortaya çıkarmak. Zira bizzat Hz. Aişe’nin naklettiği bir hadis bu manayı açıklamaktadır: ‘Resulullah bir gün buyurdu: Ben seni rüyamda üç defa gördüm. Melek seni bana getirdi ve senin üzerinde ipek bir elbise vardı. Melek bana bu hanımın senin teselli, arkadaşım olacağını belirtti ve yüzünü açarak bana gözterdi. Sen rüyamda bana gösterilen o hanımsın.’

Hz. Aişe’nin hayatı bu söylenenleri desteklemektedir. Hanımlar arasında hiç biri onun ulaştığı bilim seviyesine ulaşamamıştır. Hz. Peygamberin hadislerin en çok nakleden ve kendilerine müksirun denilen ilk dört sahabenin arasında yer almaktadır (diğer üçü Ebu Hureyre, Abdullah bin Omer, Enes bin Malik). Hz. Aişe 2210 hadis nakletmi,ş ve bunlardan 174 Buhari ve Muslim’n ittifakla naklettikleri arasına girmiştir.

Hz. Peygamberin alim sahabeleri, her zaman onun ilminden yararlanmişlardır. Hukukçu sahabe Ebu Musa El-Eş’ari şöyle demektedir: ‘Biz sahabeler, herhangi bir hukuki meselede sıkıntıya düştüğümüzde hemen Aişe’den sorardık. Gerçekten Peygamber’den sonraki 50 yıllık hayatını İslamı yaymaya ve ilim dağıtmaya tahsis etmiştir. Onun hakkındaki, en güzel söz Hz. Peygamber’indir:

‘Aişe’nin diğer hanımlara üstünlüğü serid yemeğinin (et ve döğmeden oluşan bir yemek) diğer yemeklere üstünlüğü gibidir. Erkekler belli manevi makamlara ulaşabilirler. Ancak Meryem ve Asiye dışında onun ulaştığı makama kadınlardan kimse ulaşamayacktır.’.

Sonuç olarak, Hz. Peygamber’in Hz. Aişe ile evlenmesindeki hikmet, bir kısım sapık insanların iddia ettiği gibi cinsi sapıklıklar değil, belki ilahi hikmet icabı kabiliyetli yaratılan Hz. Aişe’nin kabiliyetleri doğrultusunda İslam’in nakledicisi ve hamisi olmasıdır. Müslümanlar olarak bizler, aksini iddia eden gayr-i Müslimleri de, bu gerçekleri görmek üzere Hz. Muhammed’in hayatını Kur’an ve Sünnet kaynakları ışığında incelemeye ve bu söylediklerimizi tahkik etmeye çağırıyoruz.

‘Ben O’nun hayatını inceledim. Harikulade bir insan ve bana göre Hristiyan karşıtı da değil. En doğru adıyla insanlığın kurtarıcısı. Bazılarınca diktatör diye anlatılmaya çalışılan bu insan, modern dünyamızda olsaydı, insanlığa barışı ve huzuru getirmeyi başarırdı. Ben inanıyorum ki, O’nun peygamberliği yakın gelecekte Avrupa’da da kabul edilecektir.’

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum