İbrahim Kalın: Said Nursi, Risale-i Nur ile bilim ve din çatışmasının önüne geçti

İbrahim Kalın: Said Nursi, Risale-i Nur ile bilim ve din çatışmasının önüne geçti

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kalın, Said Nursi’nin Risale-i Nur ile bilim ve din arasındaki ciddi bir çatışmanın önüne geçtiğini söyledi

Kalın, İnsan yayınları arasında çıkan “İslâm, Aydınlanma ve Gelecek” adlı kitabında, “Akıl, bilim, inanç ve özgürlük şiddete başvurmadan bir arada yaşayabilir mi?” sorusunun cevabını aradı.

EN ÖNDE GELEN ÖRNEĞİNİ SAİD NURSİ'DE BULUYORUZ

Kalın, “Modern dönemin bir özelliği olarak, farklı dinlere ve mezheplere mensup pek çok inanan, dini inançlarının teyit edilmesi için bilime başvurarak hem kutsal kitabın doğruluk değerini artıracak hem de pozitivistlerin hegemonik saldırısını savuşturacak onaylar aramaktadır. Bu yaklaşımın İslam dünyasındaki en önde gelen örneğini Said Nursi'de (1878-1960) buluyoruz” dedi.

RİSALE-İ NUR'DA GÖRDÜĞÜMÜZ ÜZERE

Said Nursi'nin din ile bilim ilişkisine dair görüşlerinin 1800'lerin sonundaki kaba ve saldırgan pozitivizmin, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin resmî ideolojisi haline getirildiği bir dönemde formüle edildiğini hatırlatan Kalın, “Çağdaşlarının çoğunun aksine Nursi, zamanının bilimsel bulguları hakkında önemli ölçüde bilgi sahibiydi. Nursi'nin, Batı bilimine karşı koyma yöntemi basit fakat oldukça etkiliydi: Batı bilimine karşı tavır almak yerine, onun bulgularını teistik bakış açısıyla birleştirdi ve böylelikle bilim ile din arasındaki ciddi bir çatışmanın önüne geçti. Nursi, çağdaşlarının çoğu gibi, modern tabiat bilimlerinin gücünün fazlasıyla farkında olduğu için ve Risale-i Nur'da gördüğümüz üzere, tabiat bilimlerinin keşiflerinin evrensel nesnelliğine kesin olarak inanmıştı. Ona göre, Kur'an ayetlerini modern fizik bilimlerinin gözüyle okumak yalnızca 19. yüzyıl pozitivizminin ve ampirizminin etkisi altına giren gençliğin imanını korumak için araçsal bir değere sahip değildi. Bu, aynı zamanda İslam inancını modern fizik bilimlerinin kesinliklerine dayanarak doğrulamak ve Kur'an'ın kozmik ayetlerini bilimsel keşifler matrisi içinde okumak için yeni bir yöntemin de başlangıcıydı” şeklinde yazdı.

Buna örnek olarak Münazarat’tan alıntı yapan Kalın, “Nursi, meşhur aforizmalarından birinde insanlığın geleceği için kalp ve akıl birliğinin önemini vurgular. Fakat Nursi, aklı "çağdaş medeniyet bilimleri" (fünün-ı medeniyye) olarak nitelendirir: "Vicdanın ziyası, ulüm-u diniyedir. Aklın nuru, fünûn-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder. İftirak ettikleri vakit birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder" ifadelerini kullandı.

MODERN BİLİMİN ORTAYA KOYDUĞU MEKANİSTİK KAİNAT GÖRÜŞÜNÜ REDDETMEK YERİNE

Prof. Kalın, aynı başlık altında Said Nursi hakkında şunları yazdı:

“Geleneksel bir din alimi olan Nursi, Müslüman filozofların ve sufilerin dile getirdiği geleneksel kozmoloji ile hiçbir dini terim içermeyen Newtoncu dünya resmi arasındaki açık uyuşmazlığın farkındaydı. Nursi, modern bilimin ortaya koyduğu mekanistik kainat görüşünü reddetmek yerine, bu görüş ile tasarımdan (nizam) kaynaklanan kelam argümanları arasında ilginç bir paralellik kurdu."

NUR TALEBELERİ: NUR FABRİKASININ ELEKTRİĞİNİ ÜRETEN MAKİNELER

19. yüzyılın sekülarizm yanlılarının ve pozitivistlerinin, aklın dine karşı tartışılmaz zaferi olarak alkış tuttuğu mekanik kainat görüşü, teistik kainat düşüncesine hiçbir tehdit teşkil etmez. Şerif Mardin'in işaret ettiği üzere, bu tavır Nursi'nin takipçileri arasında o kadar etkili oldu ki 19. yüzyıl termodinamiğinden ve elektriğinden alınan kelimeler, Nurculuk hareketinin her gün kullandığı kelimeler haline geldi. Böylelikle fiziki dünya bir “fabrika-i kainat” (Lemalar, 287) olarak tanımlandı; “hayat, kainatın tezgah-ı azamında… bir İstikbal makinesidir” (Lemalar, 371). Bediüzzaman'ın ilk talebelerinden Sabri, Nur talebelerinin işlerinden bahsederken “Nur fabrikasının elektriğini üreten makineler” diye söz eder

SON DERECE MODERN BİR TUTUM

İbrahim Kalın, Said Nursi'nin Kur'an'da yer alan kıssaların medeniyetin gelecekteki inkişafının tohumlarını ihtiva ettiğini Hz. Süleyman, Hz. Musa ve Hz. Davut örnekleri ile açıkladı.

Said Nursi’nin Hz. Adem’e öğretilen “talim-i esma mucizesi”ne önem verdiğine dikkat çeken Kalın, yazısını şöyle sürdürdü:

“Nursi, insanlığın babası olan Adem'in bu mucizesini cüretkar bir ifadeyle, ondan sonra gelen bütün peygamberlerin mucizelerinden daha büyük ve daha mükemmel kabul eder çünkü bu mucize “umum kemalat ve terakkiyat-ı beşeriyenin” bütün spektrumunu somutlaştırır ve kapsar. Aslında Nursi, Kur'an'ın çeşitli ayetlerine yönelik bilimsel ve “ilerici” tefsirlerini bu ilkeye dayanarak meşrulaştırır. Bu tür yorumlara geleneksel Kur'an tefsirlerinde veya sufilerde de rastlandığı doğrudur. Nursi'nin yeni tefsirciliğinin ilginç olan yanı, onun dile getirildiği ve uygulandığı bilimsel ve modern bağlamdır.

Said Nursi'nin modern bilimle böyle bir zeminde karşılaşması, yeni bilimsel bulgular ile Kur'an ayetleri arasında sürekli bir “tekabüliyet” arama çabalarına kapı aralamış ve bu da pek çok ilmi ve felsefi sorunu beraberinde getirmiştir. Bu bakış açısından bakıldığında her yeni buluş Kur'an'ın mucizesinin ve güvenilirliğinin yeni bir delildir. Bu anlamda Nursi’nin nesli, İslam dünyasında “Bucailizm” diyebileceğimiz kavramın babasıdır. Kur'an'ın kozmolojik ayetlerini günümüz biliminin incelemesiyle doğrulama fikri, modern seküler bilimin meydan okumalarıyla yüzleşmenin ve onların üstesinden gelmenin umulduğu son derece modern bir tutumdur.

1735892339848-ayrz-p-1727273565-0821.jpg

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum