İç barışını sağlamış Türkiye uçar gider

YENİ bir dünya ekonomik düzeninin kurulma sancılarının yaşandığı günlerden geçiyoruz.

Böyle günler, artık klişeleşmiş ifadesiyle, hem riskleri içeriyor hem de fırsat pencereleri açıyor.

Amerika’daki partizanlaşma ve siyasi kutuplaşmanın yarattığı kollektif akıl tutulmasını biraz mesafeden izlemek, sadece bireyler için değil toplumlar için de ders niteliğinde.
Çünkü kendimizi hiçbir zaman öyle bir mesafeden göremiyoruz ve kendi siyasi kutuplaşmamızın, her şeyi ‘Rakibin bundan kazanır mı? Rakibim kaybetsin de ne olursa olsun’ penceresinden görmekte olduğumuzu, aslında bir akıl tutulması yaşamakta olduğumuzu fark edemiyoruz.

* * *

Demokrasi ve özgürlükler düzeninin bir otoyol olduğunu düşünün. Anayasamızda ‘demokrasinin vazgeçilmez unsuru’ olarak tanımlanan siyasi partiler başta olmak üzere her türlü oluşumun ve hatta bireylerin üzerinde seyahat edeceği bir otoyol.

Bu otoyolun sadece size ait şeridini düzeltip geri kalanını çukurlu engebeli ve asfaltsız bırakmakla yetinemezsin. Demokrasi ve özgürlükler düzeni, üzerinde hepimizin yolculuk yaptığı, iktidar ile her türlü muhalefetin ortak kullandığı bir otoyol olmalı.

* * *

Adam gibi bir demokrasi ve özgürlükler düzeni kurmak için kuvvetli, kırılgan olmayan bir iç barışa ihtiyacımız var. Siyasi kamplaşmalarımız her zaman olacak ama rakibi yok edilmesi gereken düşman olarak görmemeyi başarmalıyız.
Ülkemizdeki silahlı çatışma ortamını sona erdirmek zorundayız.
Önümüzde bütün bu sorunları çözme, ülkede iç barışı temin etme fırsatı var.

Evet bu sorunların neredeyse tamamını kendi tarihimizden devraldık. Bizden önceki kuşaklar çözmediler, sorun biriktirdiler, sorunlarla birlikte yaşamayı bir hayat tarzına çevirdiler, belki çözecek imkanları da yoktu veya ufukları.

Tarihle kavga etmek yerine geçmişi geçmişte bırakmayı ve sorun çözmeyi denememiz gerek.

* * *

Günlerdir bu köşede Kürt sorunu konuşuluyor. Hiç kuşkunuz olmasın, bu ülkemizin en önemli sorunudur ve bazı bakımlardan da bütün diğer sorunların ya kaynağı ya da onların çözümünün önündeki engel haline gelmiş bir sorundur.

Bu sorunu çözmeden Türkiye’nin bugün bulunduğu noktadan daha ileri gitmesi imkansız değilse bile çok zordur.

* * *

Dünyanın yeniden kurulma sancılarının yaşandığı bugünler, aslında ülkemizin kapısına önemli bir fırsat koyuyor. Bu fırsatı değerlendirmek elimizde.

İç barışını sağlamış, demokrasi ve özgürlükler otoyolunu herkesin eşit kullanımına açmış, yoldaki engelleri temizlemiş bir Türkiye uçar gider.

Yeter ki tarihi sorumluluğumuzu bilelim. Onun gereğini yapalım. Sorunların çözümünü sonraki kuşaklara bırakmayalım.

Kürt sorunu devlet değil parti politikasıyla çözülür

GELİN, bir ezeberimizi sorgulayalım: Belki üzerinde hiç düşünmeden ‘Kürt sorunu devlet politikasıyla çözülür’ dedik, bize dendiğinde kafamızı salladık.

Oysa bu doğru değil. Olmadığı gibi, bireyleri sorumluluklarından kaytarmaya sevkeden bir bakış açısı.

Şöyle bir baktığınızda, karşınızda beğenin veya beğenmeyin, PKK diye bir örgüt var, bunca yıldır Kürt sorununun taşıyıcısı olmuş, bu sorunu silahlı eylemlerle, çok fazla da cana kıyarak bugüne getirmiş.

Bu meseleyi küçümsediğimiz, ‘Dağda dolaşan bir avuç eşkiya’ dediğimiz günleri sanırım geride bıraktık. O yüzden de önümüzde iki seçenek var: Sorunu ya PKK ile çözeceğiz ya da PKK’sız.

Öyle anlaşılıyor ki hükümet sorunu bir süre PKK ile çözmeyi araştırdı ama hayal kırıklığına uğradı ve şimdi yeniden PKK’sız çözüm politikaları ağırlık kazandı.

‘PKK’sız çözüm’ yeni değil, çok eski bir politika. Bu politikayı hayata geçirmek için pek çok değişik yöntem ve politika denendi bugüne kadar. Hiçbiri PKK’yı marjinalleştirmedi, siyaseten etkisiz bir örgüt haline getiremedi.

Bunca zaman başarılamamış şeyin bugün başarılabilmesi için farklı şeyler denemek gerek.

Bana soracak olursanız, PKK ile siyaset alanında yapılacak mücadelede bu örgütün rakibi devlet olamaz. PKK’nın rakibinin bir siyasi parti olması gerekir. Adıyla söyleyelim, Adalet ve Kalkınma Partisi olabilir. Hatta olmalı.

İşin güvenlik boyutu elbette devletin silahlı gücü tarafından ele alınacak ama PKK’yı zaman içinde marjinalleştirecek, arkasındaki siyasi desteği azaltacak politika önerileri Ak Parti’den gelmeli, Milli Güvenlik Kurulu’ndan değil!

Ak Parti, önerdiği politikalar konusunda ‘Burada milli mutabakat oluşturamıyorum’ deyip sorumluluklarından kaçamaz.

Hürriyet

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.