İçimizdeki İsmail'i kurban edebilir miyiz?

İçimizdeki İsmail'i kurban edebilir miyiz?

Her sene olduğu gibi bu sene de inşallah kurbanlarımızı keseceğiz veya değişik hayır kurumları vasıtasıyla kestireceğiz.

Hiç düşündünüz mü acaba kurban sadece kat akıtmaktan ibaret bir ibadet mi? Kurban bir kavurma bayramı mı? Biz kurbanla aslında neyi kurban ediyoruz? Kurbanın bize verdiği mesaj ne?

İçindeki İsmail'i kurban et!

Ülke olarak deprem ve terör kurbanlarımızın hüznü içinde bu sene de kurban bayramına erişmek üzereyiz. Rabbimizden dileğimiz bir daha böylesi acılar yaşamamamız.  Her sene olduğu gibi bu sene de inşallah kurbanlarımızı keseceğiz veya değişik hayır kurumları vasıtasıyla kestireceğiz. Hiç düşündünüz mü acaba kurban sadece kat akıtmaktan ibaret bir ibadet mi? Kurban bir kavurma bayramı mı? Biz kurbanla aslında neyi kurban ediyoruz? Kurbanın bize verdiği mesaj ne?

Bütün bu soruların cevaplarını vermek için öncelikle kurban kıssasını beraberce bir hatırlayalım: Bir gece Hz. İbrahim (a.s.) rüyasında oğlunu kurban etmekte olduğunu görür. Aynı rüyayı üç gün üst üste görünce bunun Allah'tan olduğunu anlar.

Oğlunu kurban etmeye Mekke'ye gelirken yolda karşılaştığı bir adam bu rüyanın şeytani bir rüya olduğunu söyler. Hz. İbrahim, kendisinden başka kimsenin bilmediği rüyayı bu adamın bilmesine şaşırır ama çok geçmeden onun Allah'ın düşmanı şeytan olduğunu anlar. Ve onu huzurundan kovar.

Bu defa şeytan, İsmail'in annesi Hacer'in gözüne gözükür. İbrahim'in çocuğunu kurban edeceğini anlatır. Hz. Hacer annemizin Allah'a teslimiyeti bütün kadınlara örnek olur ve yeri-göğü titretir: "Eğer bunu Allah emretti ise yapmalıdır. Bize düşen Allah'ın emrine teslim olmaktır.." Hz. Hacer de şeytanı kovar.
Hz. İbrahim ve Hz. Hacer'i kandıramayan İblis, son olarak İsmail'e gözükür. Ancak onu da kandıramaz. Nihayet İsmail Şeytan'ı babası Hz. İbrahim'e şikayet etmek zorunda kalır. Hz. İbrahim:

- Onu taşla oğlum, der.

Hz. İsmail babasının tavsiyesiyle yerden aldığı taşları ona doğru fırlatır. Bu taşlamalar şeytan ümidini kaybederek oradan uzaklaşır.
 
BIÇAK NİYE KESMEDİ?

Bundan sonra Hz. İbrahim'de oğlu İsmail'i kurban etmeye yönelir. Ancak o da ne taşı kesen bıçak Hz. İsmail'in boynunu kesmez. Nasıl ki zamanında kendisinde yakma kabiliyeti olan ateş Hz. İbrahim'i yakmadıysa, bu sefer de kendisinde kesme kabiliyeti olan bıçak Hz. İsmail'i kesmez. Çünkü burada Cenab-ı Hakk'ın muradı elbette Hz. İsmail'in kurban edilmesi değildir. Allah emre itaate mükâfat olarak kurbanlık koç lutf eder ve Hz. İbrahim o kurbanı keser.

İşte bizler de müminler olarak bu önemli hadisenin anısını Rabbimize teslimiyetimizin bir ifadesi olarak kestiğimiz kurbanlarımızla her sene tazeliyoruz. Nitekim Peygamber Efendimiz bir hadislerinde bu hususa dikkatleri çekerek "Kurban kesin. Zira kurban kesmek, atanız İbrahim'in sünnetidir." buyurmuştur.

KURBAN, KAVURMA BAYRAMI MI?

Esasen kurban, bizi Hz. İbrahim'in itaatine, Hz. İsmail'in teslimiyetine yönlendirerek hayatın sıkıntı ve imtihanlarına karşı Rabbimize kurban olma ve Rabbimize dost olarak sıkıntılarımıza çözüm bulma yollarını gösterir. Rabbimiz, "Kurban etleri ve kanları değil, sadece takvanız Allah'ın katına ulaşır." (Hacc, 22/37) diye buyurarak kurban ibadetinde temel ilkenin et kesip kan akıtmak ya da kurbanın kavurma şöleni olmadığını, esas maksadın takvaya ulaşmak olduğunu bize bildirmektedir. Çünkü ancak takva ile insan, Rabbinin yasaklarından sakınma hassasiyeti kazanma arzusu ile dirildiği gibi Rabbi'nin sevdiği işlere de yakınlık duyabilir.

Evet, bu hadisiyle Allah, peygamberi Hz. İbrahim'i çok çetin bir imtihandan geçirir. İmtihanı kazanan Hz. İbrahim, "Halilullah-Allah'ın dostu" unvanını alır ve biz de bütün Müslümanlar olarak asırlardan beri her namaz kılışımızda tahiyyatta bizzat ismini söyleyerek Hz. İbrahim'e selam gönderiyor, onun kutlu ailesine dua ediyoruz.

PEKİ BİZİM İSMAİL'İMİZ NEDİR?

Hz. İbrahim Allah'a yaklaşmak için en çok sevdiği oğlunu kurban etme teşebbüsünde bulunmasıyla bize şu mesajı veriyordu: Allah'a yaklaşabilmek için gerektiğinde en çok sevdiğini Allah için terk edebilmelisin. Bizler de içimizdeki İsmail'i bulup onu Allah yolunda terk edebiliyorsak o zaman kurbandaki gerçek manayı bulmuş oluruz.
Peki bizim İsmail'imiz nedir? Esasında Allah'a yakınlaşmamıza engel olan her şey bizim İsmail'imizdir. Herkesin İsmail'i farklıdır ve hayatın her alanında, farklı görüntülerle karşımıza çıkar. Kiminin İsmail'i şan-şöhrettir; kimininki öfkedir, kimininki hırs ve hasettir, kimininki makam-mevkidir, kimininki karşı cinse karşı duyduğu meşru dairede olmayan alakadır.. vs. listeyi uzatmak mümkündür.

Allah'a yaklaşmamıza engel olan her şey veya bizi O'ndan uzaklaştıran her şey, nerede ve ne zaman olursa olsun kurban etmemiz gereken şeydir. Öyle ise sen de içindeki İsmail'ini tespit et ve onu Allah için kurban et!

BU YAZI BİZE NE ANLATIYOR?

1. Cenab-ı Hakk'ın muradı elbette Hz. İsmail'in kurban edilmesi değildir.
2. "Kurban etleri ve kanları değil, sadece takvanız Allah'ın katına ulaşır."
3. Allah'a yakınlaşmamıza engel olan her şey bizim İsmail'imizdir.

BİR SORU-BİR CEVAP

Büyükbaş kurbanlıkta ortaklar tek rakam mı olması gerekir?

Bu soruyu bize İstanbul'dan Kerem Bey soruyor.

Bazı yerlerde büyük baş hayvanlar için ortak sayısının üç, beş veya yedi gibi tek rakam olması gerektiği gibi yanlış bir bilgi bulunuyor. Büyük baş hayvanların yedi kişiye kadar istenilen ortak sayısınca kesilmesinde bir mahzur yoktur. Ortakların tek veya çift olması önemli değildir.
Malumunuz olduğu üzere koyun, keçi gibi küçükbaş hayvanlar sadece bir kişi kesebilir. Bunlar için birden fazla hissedar olamaz.

Peygamber Efendimiz için kurban kesilebilir mi?

Bu soruyu bize okurumuz Emine Hanım göndermiş.
Peygamber Efendimiz için kurban kesmek müstehaptır ve çok sevaptır. Hz. Ali, birisi kendi diğeri de Efendimiz adına olmak üzere iki kurban keserdi. Kendisine bunun sebebi sorulunca, "Böyle yapmamı bana Resulullah emretti ve ben bu şekilde kurban kesmeyi hiç terk etmeyeceğim." (Ebu Davud, Dehâyâ, 1) cevabını vermişti.
Teşrik tekbirleri ne zaman başlıyor?

Bu da Ankara'dan yazan Mehmet Bey'in sorusu. Teşrik tekbirleri arefe günü sabah namazından itibaren başlar, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar devam eder. Toplam yirmi üç vakit tutan namazların farzından sonra "Allahu ekber, Allahu ekber. La ilahe illallahu vallahu ekber. Allahu ekber ve lillahilhamd - Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. O'ndan başka ilâh yoktur, O Allah her şeyden yücedir. Allah her şeyden yücedir, hamd Allah'a mahsustur." diye bir defa tekbir getirilir.

TEFEKKÜR ATLASI

Hele bir kırk yaşına gelelim o zaman düşünürüz!

On beş, on altı yaşlarında iki genç, dinî muhtevalı bir sohbete katıldılar. Sohbeti yapan zat, tatlı tatlı anlatıyordu. İki genç, sohbet sonrası evlerine dönerken sohbetin bir değerlendirmesini yaptılar. Biri dedi: "Anlatılanlar çok güzel şeyler ama dini yaşamak için biz daha genç sayılırız. Hele şöyle kırk yaşına gelelim o zaman düşünürüz!"

O genç, şimdi kırk yaşında!

Diğeri, ilk anda bu görüşü haklı buldu. "Doğru." dedi, "Biz henüz çok genciz." Fakat yalnız kaldığında meseleyi tekrar düşündü ve kendi kendine dedi: "Evet, henüz çok genciz ama mükellefiz. Kırk yaşına varma garantimiz de yok.

Diyelim kırk yaşına vardık; ama o güne kadar günahlarla dolu bir ömür geçirdikten sonra kırkından sonra ne yapabiliriz?" Böyle dedi ve sohbetlere devam etti. Ve o genç, şimdi kırk yaşında. Sohbetlere devam etmekten, İslâm'ı gençlik döneminde de yaşamaktan hiç de pişman değil!

BİR TAVSİYE

Bayramda yakınlarımızı ihmal etmeyelim

Rabbimize şükürler olsun, önümüzdeki pazar günü kurban bayramının ilk gününü idrak edeceğiz. Yıl içinde haklı veya haksız mazeretlerden dolayı akrabalarımızdan oldukça uzak kalabiliyoruz. En azından bayramlarda olsun onları ziyaret etmek hem müminlik, hem de insanlık gereği. Bu bayram onları ihmal etmeyelim. Bir telefonla olsa bile...

BİR DUA

Hayırlı ve huzurlu bir bayram geçirmemizi nasip eyle!

Rabbimiz! Kalbimizde dolaylı ya da doğrudan Sen'in rızana ulaştırmayan/ulaştırmayacak olan sevgiler varsa onları sil süpür.. tatmak, görmek.. gibi duyularımızı ve hayal, hafıza.. gibi kalbe bağlı duygularımızı Sen'in emrine muhalefetten muhafaza eyle! Sevdiklerimizle birlikte hayırlı, huzurlu ve mutlu bir bayram geçirmemizi nasip eyle.

ÖRNEK HAYATLAR

Gerçek huzur ne demektir biliyor musunuz?

Bir gün bilge bir kral, huzuru en güzel resmedecek sa­natçıya büyük bir ödül vereceğini ilan eder. Yarışma­ya çok sayıda sanatçı katılır. Tablolara bakan kralın iki resim hoşuna gider. İki resimden birisini birinci ilan etmesi gerekiyordur.
Resimlerden birisinde, sükûnetli bir göl vardır. Göl bir ay­na gibi etrafında yükselen dağların huzurlu görüntüsünü yansıtıyordu. Üst tarafta pamuk beyazı bulutlar gökyüzünü süslüyordu. Resme kim baktıysa, onun mükemmel bir hu­zur resmi olduğunu düşünüyordu.

Ödülü kim kazandı?

Diğer resimde de dağlar vardı. Ama engebeli ve çıplak dağlar. Üst tarafta gökyüzünden yağmur boşalıyor ve şimşek çakıyordu. Dağın eteklerinde ise köpüklü bir şelale çağıldıyordu. Kısacası resim hiç de huzur dolu görünmü­yordu.

Fakat kral resme bakınca, şelalenin ardında kayalıklardaki bir çatlaktan çıkan mini minnacık bir çalılık görür. Ça­lılığın üzerinde ise anne bir kuşun ördüğü bir kuş yuvası gö­rünüyordur. Sertçe akan suyun orta yerinde anne kuş yuva­sını kuruyor. Harika bir huzur ve sükûn.

Peki ödülü kim kazandı dersiniz?

Kral ikinci resmi seçer. "Çünkü" der, "huzur hiçbir gürül­tünün, sıkıntının ya da zorluğun bulunmadığı yer demek değildir. Huzur, bütün bunların içinde bile yüreğinizin sükûn bulabilmesidir. Huzurun gerçek anlamı budur."
Bu vesileyle şimdiden bütün okurlarımızın bayramını tebrik ediyor, herkese huzurlu bayramlar diliyoruz.

Bugün