Emin Talha KARAMUSA

Emin Talha KARAMUSA

İhlas düsturu ve Gazze için bir kampanya

İhlas Risalesinin başında Bediüzzaman Said Nursi’nin diğer risalelerinde pek görülmeyen “Bu lem’a laakal her on beş günde bir defa okunmalı” tavsiyesine ışık tutan, örnek bir olay konusunda yaşadığım bir müşahadeyi sizlerle paylaşmak istedim. Fakat, bundan önce ihlas konusunda Bediüzzaman’ın “ey âhiret kardeşlerim” diye başlayan paragrafı ve ihlasın manasını hatırlatmakta fayda olacaktır.

“Ey âhiret kardeşlerim ve ey hizmet-i Kur’âniyede arkadaşlarım! Bilirsiniz ve biliniz:
Bu dünyada, hususan uhrevî hizmetlerde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçi, en metin bir nokta-i istinad, en kısa bir tarik-i hakikat, en makbul bir dua-yı mânevî, en kerametli bir vesile-i makasıd, en yüksek bir haslet, en sâfi bir ubudiyet, ihlâstır. (Yirmibirinci Lem’a-İhlas Risalesi)”

Öncelikle “İhlas Risalesinin” hep kendimizi, nefsimize karşı korumak konusunda olduğu düşünmüşümdür. Fakat, her okuyuşta Risale-i Nur’un yeni sırlarını size açması gibi, son günlerde gözlemlediğim bazı olaylar da, kendimizi korumakla sınırlı olmadığını, bir kez daha fark etmemi sağladı.

Olaylardan etkilenen ve etkilendiği olaylardan faaliyetler çıkarmasını bilen bir yakınım, Gazze’ye İsrail’in insanlık dışı saldırıları başlamasından sonra, bundan kendi hesabına sorumluluk duyarak ne yapabilirim, (?) nasıl katkı sağlayabilirim derdine düşmüştü. Bu saldırıları durduramıyorsa, mağdurlara destek olmaya bir imkan yok muydu? (Bu konuda yazdığı şiir ektedir)

Önce çevresinde, açılan kampanyalara katkı sağlamayı düşündü. Fakat her gün İsrail uçaklarının Gazze’ye attığı bombalar nedeni ile şehit olan çocuklar ve annelerinin feryatlarını duydukça, insan olmanın ve Müslüman olmanın sorumluluğunu daha derinden hissetti. Başka kampanyalara yapacağı yardım, içindeki acıyı dindiremeyecekti. Bunun için kendisi, mahallesindeki hanımlar (acaba) müstakil bir faaliyet düzenleyemezler miydi? Bu gayretle, Sami Efendi Vakfının kendisine bazı çalışmalar için yaptığı teklifi değerlendirebilirdi.

Öncelikle Sami Efendi Vakfı Filistin davası ve Gazze olayları ile yakından ilgili olduğu kadar, yoksul ve kimsesizler için birçok imkanını seferber ediyordu. Yoksul ailelere sürekli gıda yardımı, öğrencilere burs veriyordu. Sami Efendi Vakfı kurumsal olarak liderlik ettiği bu proje kısa zamanda her müjdelendiği çevreden, destek aldı. Birçok aile evinde hazırladığı veya çeyiz olarak ayırdıklarından kermese vermekten çekinmedi. Davetiyeleri ücreti mukabili almayı tercih edenler oldu. Turkuvaz anaokulu öğrencileri programın açılışında, Gazze’de ölen kardeşlerinin acısını paylaşmak için gelip, İstiklal Marşını okumak ve bir nevi Filistin’in istiklalini manen katkı sağladılar. Görüştükleri firma sahipleri, tanıdık eş-dost düzenlenecek kermeste satılmak üzere çok miktarda elbise yardımında bulundular. Bir yumurta toptancısı kolilerle yumurta göndermişti. Mutfak eşyaları satan bir mağaza tabak-tencere bağışlamıştı. Kermeste görevli olanlar ise kahvaltı etmeden gelmişler, gıda reyonlarından belki de kendi yapıp getirdikleri pasta, börek, çörek, tatlıyı ücreti mukabili alarak kermesin bereketlenmesine katkı sağlamışlardı.

İhlas’ın kıymetini veciz bir şekilde veriyor ve adeta cümle içinde müjdeler veriyor. Fakat, örnek olayımızda kermes dışında programın asıl konuğu ise “22. dönem Mv Süleyman Gündüz” olmuştu. Zira, Sayın Gündüz bombardıman sırasında Gazze’de bulunan bir kişi olarak anlatacakları hepimiz için ilginç olacaktı. Bununla birlikte ihlas sırrı açısından, Sayın Gündüz’ün davet edilmesi biraz enteresan olmuş.

Bu program sırasında Vakfın eğitimini üstlendiği Filistinli gençlerin konuşması dışında kimse düşünülmez iken, bir sohbet sırasında nerede bir insanlık dramı olsa, kendisi Yeryüzü Doktorları Grubu ile oraya koşan bir doktora ulaşılıyor. Bu doktor İsrail’in saldırıları sırasında Gazze’de bulunduğu için gözlemlerini anlatmak için davet ediliyor, kendisi uygun olmadığı fakat Süleyman Gündüz’ün kendisi ile aynı kafilede olduğunu bildiriyor. O günden sonra Vakıf yetkilileri Sayın Gündüz ile irtibat kurarak toplantıya katılmasını sağlıyorlar. 

Süleyman Gündüz‘ün katılması, programın başarısı, basının ilgisi, desteklerin bu seviyeye ulaşması ve başarı sadece işe başlarken niyetlerin saf olmasındandır. Yani ihlas’dandır.

Yani, bir nal bir atı, at bir komutanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu, bir ülkeyi kurtarır mı? Bizim örneğimizde kurtarmış ve önemli kampanya yapılmıştır.

Gerek bizim örneğimizdeki gerekse diğer Gazze için yapılacak yardım kampanyaları iki noktada önem arz ediyor. Acının yükseldiğinde bizim dikkatimiz ve yardımımız yükseliyor, acı ve şiddet nispeten olağanlaştığında bizlerin de ilgi ve yardımlarında maalesef azaldığı da bir gerçek oluyor. Burada yapılacak kermes ve toplantı dikkatleri toplaması yanında, bir ateşkesin üzerinden üç ay geçtikten sonra da yardımların sürmesinin sağlanması gerekiyor. Zira, hayat orada devam ediyor. Şehitlik şerbetini içmeyen insanlar için çetin ve çileli hayat devam ediyor. Burada iki temel ihtiyaç dikkat çekiyor. Birincisi prefabrik konut: Türkiye, 17 Ağustos 1999 yaşadığı Marmara depreminden sonra ciddi bir prefabrik konut yapmak için bilgi ve tecrübeye sahip oldu. Barınma ihtiyacı en temel ihtiyaçlardan olduğu ve Gazze’de  Filistinlilerin vatanı olduğu için terk edip gitmeyeceklerinden, prefabrik konuta acil ihtiyaç var.  Diğeri ise,  bizler için büyük olmayan fakat Filistin için büyük paralar olan 50-60 $ değerindeki aylık destekler ile Filistinli çocukların eğitim giderlerinin üstlenilmesi, bir nevi manevi evlat edinmek gibi destekler bekleniyor. Benim kanaatimce bir anda 500 $ gönderilmesinden ziyade bir çocuğun manevi evlat edinilerek ayda 50-60 $ gibi desteklerin gönderilmesi daha anlamlı olacaktır.

Süleyman Gündüz'ün Gazze tespitleri;

•İsrail saldırılarının devam ettiği 22 gün içinde 1.356 Filistinli ölmüş olup, bunlardan 400’ünü çocuklar oluşturmaktadır. Bunların dışında 5.000’nin üzerinde yaralı yardım ve tedavi beklemektedir. İsrail, ateşkesi ihlal etmekle suçladığı Filistinlilerden 22 gün içerisinde 47 Hamas mensubu, 13 İsrail askeri ölürken geri kalanların masum siviller olduğu ortadadır.

•Çeşitli boyutlarda (Tank, top, uçak…) 200.000’nin üzerinde bomba atıldığı, 51 caminin yıkıldığı ve hasar gördüğü 21.000 evin isabet aldığı ve bunların 5.000’nin yıkıldığı.

•Gazze’de ateşkes İsrail saldırıları ile değil, Filistinlilerin kendilerini savunmak için el yapımı bombalarını kullanmaları mazeretine bağlanmaktadır. Kurt ile kuzunun su bulandırma hikayesi ile birlikte anlatan Dr. Gündüz: “Gazze iki yıldır ilaç, gıda, temiz su ambargosu altındaydı.” dedi.

•Gazze ziyaretini Yeryüzü Doktorları Grubu ile birlikte yapan Dr. Gündüz, Muna Semon isminde 11 yaşlarında bir kızın fotoğrafını göstererek bir drama parmak bastı: ”Muna Semon 4 gün boyunca bombardıman neticesinde başı kopmuş babasının ve ölen annesinin cesediyle birlikte yıkıntılar arasında mahsur kalmış.” dedi.

•Bağdat’ın durumuna dikkat çeken Dr. Gündüz, “Bugün Gazze ve Filistin’de yaşanan ne ise, benzer durumlar Bağdat’da da yaşanmaktadır. 2003 yılından beri yaklaşık 1,5 milyon insanın ölmüş olması hepimizin yüreğini sızlatmaktadır.” dedi.

•İsrail’in tüm bu saldırılarına rağmen Gazze’nin içlerine girememiş olması Filistin’deki direnişin geleceği konusunda büyük umutlar doğurmaktadır. Zira büyük bir silah gücü ve donanıma sahip olan İsrail kullandığı orantısız güce, yaptığı zulme rağmen, Gazze’de istediği hedeflere ulaşamamıştır.     

Son olarak; Allah rızasını ilk planda tutan, mazlumların feryatlarını içlerinde hissederek yola çıkan ve yine Allahın izni ile ellerini Gazze’de ki şehit annelerine uzatan Ankaralı hanımların ihlaslı fiili dualarını biz görüp hissedar olduk, siz okuyup hissedar olun istedik. 

Not: Sami Efendi Vakfı tarafından hazırlanan programda Sayın Ayşe Ünver’in İsrail saldırıları sırasında yazdığı şiiri de okunmuştur. İşte o şiir:

15 Şubat Filistinli Şehit Çocuklar Günü

Bir kıvılcım bir ateşi yakar mı?
Bir kibrit bir ormanı yakar mı?
Bir bomba bin anneyi yakar mı?
Yakar elbet yakar, hem de nasıl yakar?
Bir bakın Filistinli anneler nasıl yanıyor?
İçin için, feryat feryat yanıyor.
Çünkü, bütün dünya kulaklarını tıkadı.
Bu nasıl bir duyarsızlık ve umursamazlık.
Ey zalimler, kalpleri katılaşmış acımasız caniler;
Size boyun büküp size el açmıyorum.
Sizden aman dilemiyorum.
Benim her şeye gücü yeten, her şeyi gören, çok merhametli bir Rab’bim var.
Ona dua ederim. Adaletini, merhametini, yardımı ondan isterim.
Ben ölenleri filmlerde görürdüm.
Televizyonda canlı canlı ölenleri gördüm.
Gördünüz mü o çocukların gözleri açık.
Küçücük bedenleri denenmemiş bombaların deneme tahtası oluvermiş.
Bizim bildiğimiz çocuklar misket oynar.
İsrailliler ise onlara misket bombası atar.
Siz bu çocukları yok ederek, Müslümanları yok ederek sanmayın kurtulacağınızı.
O çocukları bombalarınızla çiçeğe dönüştürdünüz.
Onlar Filistinli cennet çiçekleri.
Bir anne ki 5 çocuğu birden cennet çiçeği oluvermiş.
İşte o annelerin feryatlarını duyurmaya karar verdim.
Bütün Müslüman hanımlara sesleniyorum:
Onların bazıları çiçek oldu, bazıları yaralı.
İlaçları yok, ekmekleri yok, evleri yok, başlarını okşayacak bir anneleri yok.
Gazzeli kardeşlerimiz için vazgeçebileceğiniz hiç bir şeyiniz yok mu?
Bir günlük yiyeceğinizden, bir altın gününüzden bir de Filistinli çocuklar için yapmaz mısınız?
Bizler bu bombaların atılmasını engelleyemedik.
Bari bu yaraların sarılmasına gayret edelim.
Bir gazlı bez, bir ameliyat ipliği, bir kutu ilaç belki de yanında bir kutu süt ile birlikte…
Yok mu Filistinli çocukların bir günü?
Bütün günler onlara feda olsun.
Bugün de Filistinli çocukların günü olsun!!! 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.