Nuran ŞAHİN
İhlas nasıl kazanılır?
TDK'ya göre ihlas kelimesinin anlamı temiz sevgi ve yürekten bağlılık demektir.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Terimi Olarak İhlâs:
Yürekten bağlılık. İbadetlerdeki içtenlik. Arıtma, saf ve duru hale getirme, ayırma. İçten, samimi, gösterişsiz sevgi, bağlılık.
Tasavvufi-Tasavvuf Terimi Olarak İhlâs:
Gösterişi bırakmak, taatta, ibadette samimi olmak manalarını ihtiva eden Arapça bir ifade. Kalbi, safasına keder veren şeyden kurtarmak. Tam bir doğrulukla kullukta bulunmak. Amellerinde, Allah'tan başkasından karşılık beklememek.
Kur’an-ı Kerim Terimi Olarak İhlâs:
1.Samimiyet, içtenlik, kalbî ve karşılıksız sevgi, samimi bağlılık, doğruluk, temizlik, saflık, gösterişsizlik, riyanın karşıtı.
2.Tutum ve davranışlarda sadece Allah’ın hoşnutluğunu gözetme, sözün öze uyması, riyakâr ve iki yüzlülükten uzak olma.
3.İnsanın bütün davranışlarında, sözlerinde, inançlarında ve ibadetlerinde yalnızca Allah’ın rızasını gözetmesi.
Risale-i Nur göre İhlas:
Bu dünyada, hususan uhrevî hizmetlerde,
en mühim bir esas,
en büyük bir kuvvet,
en makbul bir şefaatçi,
en metin bir nokta-i istinad,
en kısa bir tarîk-i hakikat,
en makbul bir dua-yı mânevî,
en kerametli bir vesile-i makasıd,
en yüksek bir haslet,
en sâfi bir ubudiyet tir.
Yirminci ve Yirmi Birinci Lem’alar risalesinde ihlasın soyuttan somuta geçişi ve davranışlarımıza nasıl geçirileceğinin misalleri verilmiştir. Dünya hayatında hava, su nasıl ihtiyaçsa dünya ve ahiret hayatımızda da ihlasa o kadar çok ihtiyacımız var. On beş günde bir okunmasını tavsiye eden Üstad Bediüzzaman hazretlerinin tavsiyesine uymaktır. Okuyup maddeler halinde çıkardığım özeti paylaşmak istedim.
*Aynı gaye ve maksatta Gaye-i hayal ile belli bir vazifede belirli sınırlar içinde bir araya gelerek anlaşarak ittifak etmeliyiz.
*Tevecüh-ü nas’tan İnsanların yönelmesi, ilgi göstermesinden mekan ve mevkiden kaçmak gerekir.
*Rabbimize itimat edip manen izzetimizden dolayı O’ndan yardım isteriz. Şeytanın sağdan yanaşmasıyla ve hodgâmlık ve enâniyet varsa ihtilâf ve rekabet girer ve ehli haktan yardım almayız. Tearüf ve Teavün düsturu için şu ayet bize yol gösterir der ki: "Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da, birbirinizi tanıyasınız diye milletlere ve kabilelere ayırdık." Hucurat Sûresi, 49:13.
Yani, "Sizi taife taife, millet millet, kabile kabile yaratmışım, tâ birbirinizi tanımalısınız ve birbirinizdeki hayat-ı içtimaiyeye ait münasebetlerinizi bilesiniz, birbirinize muavenet edesiniz. Yoksa, sizi kabile kabile yaptım ki, yekdiğerinize karşı inkârla yabanî bakasınız, husumet ve adâvet edesiniz değildir." (26.mektubun 3. Mebhas)
Zayıf ve kuvvete ihtiyaç duyduğumuzda ittifaka ve muavenete yardımlaşmaya çalışmalıyız.
* Hakperestliği nefisperestliğe tercih etmek.
* Hakkın hatırı, nefsin ve enâniyetin hatırına galip gelmek.
* Benim mükâfâtımı vermek ancak Allah'a aittir." Yunus Sûresi, 10:72; Hûd Sûresi, 11:29; Sebe' Sûresi, 34:47) sırrına mazhar olmak.
* Nâstan gelen maddî ve mânevî ücretten istiğnâ etmek.
* Sahabelerin senâ-i Kur'âniyeye mazhar olan îsâr hasletini kendine rehber etmek, yani, hediye ve sadakanın kabulünde başkasını kendine tercih etmek ve hizmet-i diniyenin mukabilinde gelen menfaat-i maddiyeyi istemeden ve kalben talep etmeden, sırf bir ihsan-ı İlâhî bilerek, nâstan minnet almayarak ve hizmet-i diniyenin mukabilinde de almamaktır.
*Hizmet-i diniyenin mukabilinde dünyada bir şey istenilmemelidir. Fakat bu istenilmez, belki verilir. Verildiği vakit de "Hizmetimin ücretidir" denilmez.
*Mümkün olduğu kadar kanaatkârâne, başka ehil ve daha müstehak olanların nefsini kendi nefsine tercih etmek, "Kendileri ihtiyaç halinde olsalar bile başkalarını kendi nefislerine tercih ederler." Haşir Sûresi, 59:9 sırrına mazhar olmak.
*"Peygambere düşen, ancak tebliğ etmekten ibarettir." Nur Sûresi, 24 ayetini düstur edinmek.
* Yapacağımız her işte ve davranışlarda içten, samimi olmak ihlasın bir özelliği olduğunu bilmek. “ihlâs ile kim ne isterse Allah verir.” "Men talebe ve cedde, vecede" bir düstur-u hakikattir. sözünü içtenlikle inanmak.
* Müsbet hareket etmektir ki, yani, kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek. Başka mesleklerin adâveti ve başkalarının tenkîsi, onun fikrine ve ilmine müdahale etmesin, onlarla meşgul olmasın.
*Belki, daire-i İslâmiyet içinde, hangi meşrepte olursa olsun, medar-ı muhabbet ve uhuvvet ve ittifak olacak çok rabıta-i vahdet bulunduğunu düşünüp ittifak ederek,
*Ve haklı her meslek sahibinin, başkasının mesleğine ilişmemek cihetinde hakkı ise, "Mesleğim haktır," yahut "daha güzeldir" diyebilir. Yoksa, başkasının mesleğinin haksızlığını veya çirkinliğini ima eden "Hak yalnız benim mesleğimdir" veyahut "Güzel benim meşrebimdir" diyemez olan insaf düsturunu rehber etmek,
*Ve ehl-i hakla ittifak, tevfik-i İlâhînin bir sebebi ve diyanetteki izzetin bir medarı olduğunu düşünmekle,
*Hem ehl-i dalâlet ve haksızlık, tesanüd sebebiyle, cemaat suretindeki kuvvetli bir şahs-ı mânevînin dehâsıyla hücumu zamanında, o şahs-ı mânevîye karşı, en kuvvetli ferdî olan mukavemetin mağlûp düştüğünü anlayıp, ehl-i hak tarafındaki ittifak ile bir şahs-ı mânevî çıkarıp, o müthiş şahs-ı mânevî-i dalâlete karşı hakkaniyeti muhafaza ettirmek,
*Ve hakkı, bâtılın savletinden kurtarmak için,
* Nefsini ve enâniyetini,
* Ve yanlış düşündüğü izzetini,
*Ve ehemmiyetsiz, rekabetkârâne hissiyatını terk etmek, vazifesini hakkıyla ifa etmek.
* Allahın rızasını kazanmak için yapacağımız vazifelerin küçüklüğüne büyüklüğüne bakılmamalıdır. Çünkü Bir kelime veya bir kişinin irşadı Allah’ın rızasına medar olur. Kabul ettirmek, senin etrafına halkı toplamak Cenâb-ı Hakkın vazifesidir. Vazifemizi yapacağız fakat Allahın vazifesine karışılmamalıdır.
* İhlas ve niyeti sadık’ ı esas tutmalıyız. Ağzımızdan çıkan kelimeler hayatlansın canlansın ki , bizleri dinleyen zişuurların kulaklarında nurlansın bizlere de sevaplar kazandırsın.
* Tarik-i hakta gidenlere refakatle iftihar etmek; ve arkalarından gitmek; ve imamlık şerefini onlara bırakmak; ve o hak yolunda kim olursa olsun kendinden daha iyi olduğunun ihtimaliyle enâniyetinden vazgeçmek.
*“Zayıfların cemiyeti ve şahs-ı mânevîsi kavî olduğu gibi” ittifak ve ittihad’da hak kuvvetini ; kemâl-ı zaaf ve acz olduğumuzu düşünüp birlik beraberliğimizden oluşan şahs-ı maneviyi fedakârâne, samimâne kuvvetlendirmeliyiz.
* "İhtilâfa düşmeyin; sonra cesaretiniz kırılır, kuvvetiniz elden gider." Enfâl Sûresi, 8:46. "Birbirinizle iyilik ve takvâda yardımlaşın." Mâide Sûresi, 5:2. Ayetlerini düstur edinmeliyiz.
* Birbirinizin kusurunu görmemek, ayıbına karşı gözünüzü yummalı ve "Onlar boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhafaza ederek oradan geçip giderler." Furkan Sûresi, 25:72. Ayetinin emrettiği edeple edeplenmeliyiz.
* Haricî düşmanın hücumunda dahilî münakaşâtı terk etmek ve ehl-i hakkı sukuttan ve zilletten kurtarmayı en birinci ve en mühim bir vazife-i uhreviye telâkki edip, yüzer âyât ve ehâdis-i Nebeviyenin şiddetle emrettikleri uhuvvet, muhabbet ve teavünü yapmalıyız.
* Umûr-u diniye ve uhreviyede rekabet, gıpta, haset ve kıskançlık olmadığından Her mü'min derecesine ve dünyada kazandığı sevaplar, Haseneler nisbetinde inbisat ve inkişaf eden duygularıyla zevk alır, telezzüz eder, müstefid olur. Duyu ve duygularımızı inkişaf ettirmeli ve genişletmeliyiz.
* Hakka hizmet, büyük ve ağır bir defineyi taşımak ve muhafaza etmek gibidir. O defineyi omuzunda taşıyanlara ne kadar kuvvetli eller yardıma koşsalar daha ziyade sevinir, memnun olurlar. Samimî bir muhabbetle o gelenlerin kendilerinden daha ziyade olan kuvvetlerini ve daha ziyade tesirlerini ve yardımlarını müftehirâne övgüyle alkışlamak.
* Nefsini ittiham etmek ve nefsine değil, daima karşısındaki meslektaşına taraftar olmak..“İnsaflı hakperest, hakkın hatırı için nefsin hatırını kırıyor, hasmının elinde hakkı görse, yine rıza ile kabul edip, taraftar çıkar, memnun olur. “düsturunu rehber edinmeliyiz.
İnsaflı hakperest ahlakı; ihlası hem ahirete dönük vazifelerinde başarılı olmaya hem de kötü feci düşüşten, içinde bulunulan şimdiki bela ve sıkıntıdan rahmeti ilahiye (razı olması, şefkati, inayeti, merhameti…)ile kurtulur.
*Amelimizde rıza-yı İlâhî olmalı. Doğrudan doğruya, yalnız Cenâb-ı Hakkın rızasını esas maksat yapmak gerektir.
*Hizmet-i Kur'âniyede bulunan kardeşlerimizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfuruşluk nev'inden gıpta damarını tahrik etmemeliyiz.
*Birbirimizle rekabetkârâne uğraşmamalı, birbirimizin önüne takaddüm edip tahakküm etmemeli, birbirimizin kusurunu görerek tenkit edip, sa'ye şevkini kırıp atâlete uğratmamalıyız.
*Bütün istidatlarımızla birbirimizin hareketini umumî maksada tevcih etmek için yardım etmeli; hakikî bir tesanüd, bir ittifakla gaye-i hilkate yürümeliyiz.
* Ey Risale-i nur şakirtleri ve Kur'ân'ın hizmetkârları! Sizler ve bizler öyle bir insan-ı kâmil ismine lâyık bir şahs-ı mânevînin âzâlarıyız. Ve hayat-ı ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz. Ve sahil-i selâmet olan Dârüsselâma ümmet-i Muhammediyeyi (a.s.m.) çıkaran bir sefine-i Rabbâniyede çalışan hademeleriz. Tesanüd ve ittihad-ı hakikîye muhtaç ve mecbur olduğumuzu bilmeliyiz.
*Sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksat ve ittifak-ı vazife ile tevafuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza vermeliyiz.
*Bütün kuvvetin hakta ve samimiyette olduğunu bilmeliyiz. Haksızlar dahi, haksızlıkları içinde gösterdikleri ihlâs ve samimiyet yüzünden kuvvet kazanıyorlar.
* "Başkalarını kendi nefislerine tercih ederler." Haşir Sûresi, 59:9. Ayetini düstur edinmeliyiz.
* Kardeşlerimizin meziyetlerini şahıslarımızda ve faziletlerini kendimizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmeliyiz.
* Kardeşler arasında tefânî olmalıyız. Yani, birbirinde fâni olmaktır. Yani, kendi hissiyat-ı nefsaniyemizi unutup, kardeşlerimizin meziyat ve hissiyatıyla fikren yaşamalıyız.
* Mesleğimiz halîliye olduğu için, meşrebimiz hıllettir. Hıllet ise, en yakın dost ve en fedakâr arkadaş ve en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmert kardeş olmak iktiza eder.
*Rabıta-ı mevt etmek. Yani, ölümünü düşünüp, dünyanın fâni olduğunu mülâhaza edip, nefsin desiselerinden kurtulmaktır. "Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz" hadisi rehber edinmeliyiz. Rabıta-ı mevt; hakikat noktasında zaman-ı hazırdan istikbale fikren gitmek, nazaran bakmaktır.
* İman-ı tahkikînin kuvvetiyle ve marifet-i Sânii netice veren masnuattaki tefekkür-ü imanîden gelen lemeât ile bir nevi huzur kazanıp, Hâlık-ı Rahîmin hazır, nâzır olduğunu düşünüp, Ondan başkasının teveccühünü aramayarak, huzurunda başkalarına bakmak, medet aramak o huzurun edebine muhalif olduğunu düşünmekle o riyâdan kurtulup ihlâsı kazmaktır.
* Hizmetteki arkadaşlara karşı bir rekabet damarını uyandırmamalıyız.
* İştirak-i emval düsturunu kendimize rehber edinmeliyiz.
* Sırr-ı ihlâs ile iştirak ve sırr-ı uhuvvet ile tesanüd ve sırr-ı ittihad ile teşrikü'l-mesâi, etmeliyiz.
*iştirak-ı sanat, teşrik-i mesâi ve taksim-i a'mâl düsturlarına uymalıyız.
*"Şirk-i hafî" tabir edilen riyâkârlığa, hodfuruşluğa kapı açmamalıyız.
*Nefis ve hevâ ve his ve vehim bazan aldatıyorlar. Onun için bazan şiddetli ikaz oluyoruz. Bu şiddet, nefis ve hevâ ve his ve vehme baktığı için ihtiyatlı davranmalıyız.
*Kardeş kardeşe muavin ve zahîr olduğunu ve hizmeti tekmil ettiğini bilmeliyiz.
*Korku ve tamâya dikkat etmeliyiz.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.