Hukuk haklar demektir. Esma-i Hüsnadan HAK ismine dayanır. Adalet ise, haklıya hak ettiği ölçüde hakkını, suçluya suçunun ağırlığı ölçüsünde cezasını vermektir. Hakkın ya da haklının belirsiz olduğu bazı durumlarda ise, bunların belirlenmesine yönelik tespit istemleri de gene hukukun konusudur.

İktisat ise, kanaattir. Kanaat ise, insanın hakkına razı olmasıdır. Hakkına razı olan insan ise, başkasının hakkına da saygı duyacaktır. Bu ise, toplumda adil ve barışçıl bir yaşamı görünür kılar ve dengeli bir toplumu netice verir. Bu ise, kamu düzeni demektir.

Eğer toplumda iradi adalet hakim olmazsa, başka bir deyişle, toplum kanaatkar bir yaşamı tercih etmez ise, o halde zorunlu olarak yargı devreye girecek ve herkes hakkına cebren razı edilecektir.

Nasıl insanlık cemal ile terbiye olmadığı zaman celali terbiye devreye giriyor ise, iradi ve kurumsal adalet işletilmediği zamanda yargısal adalet süreci yürürlük kazanacaktır.

Hukuk muhakemeyi, iktisad ise hikmeti iktiza eder. Muhakeme adil bir hükme ulaşmak için takip edilen usuldür. Hikmet ise, maslahatı netice veren, semeredar bir süreçtir. Bu ise, hırsı ve aculiyeti reddeder. Zira, hırs hikmetsizlik demektir.

Zamanın hızla aktığı ve içinde bulunduğumuz ahirzaman diliminde,  tahkiki imanı kazanmak ve Allah’ın rızasını tahsil etmenin de en kısa yolu Risale-i Nurlardır. O nedenle, nurlar için, tahkiki imana ulaşmanın en ekonomik modeli diyebiliriz. Müceddidi ahirzaman/Bediüzzaman da Risale-i Nurları hakikata giden en kısa yol olarak gösteriyor. Hakikat ise, esmadır, marifetullahtır. Yani zihin ile Allah’ın güzel isimleri, sıfatları ve şuunatı arasında bağ kurmaktır.

Burada amaç, Sani-i Hakikinin mevcudat sanatı üzerindeki nakışlarını okuyabilmek, O’nu tesbih, tahmid, tekbir ve tehlil etmek suretiyle, tefekkürle dimağın mertebelerinde uruc ettirerek şuursal bir okuma süreciyle kalben inandığımız gaybları aklen de muhkemleştirmek ve itikad haline getirmektir. Neticede akıl-kalp arasında eşgüdüm sağlayarak Allah’ın rızasını tahsil gayretinde olabilmektir.

İktisadi hukukta amaç ise, en kısa yoldan tam adaleti sağlamaktır. Bunun da yolu “masumiyet karinesi, suçun şahsiliği ilkesi ve şüpheden sanık yararlanır prensiplerinden” şaşmamak ve taşmamaktır. Bu nedenle, 2017 yılında, başta bütün müminler olmak üzere, tüm insanlığın, bu ekonomik ve istikametli iman modeliyle buluşmasını, ümmeti Muhammed’in ifrat ve tefritten sıyrılarak, adil ve dengeli bir sürece girmesini, Rahmanı Rahimin, Muiin ve Muiis isimlerinden imdat ve ızdırar lisanıyla istiyor ve bekliyoruz. Muhabbetle…