İlk teravih ve ilk sahurumuz bu akşam
Gündemimizin ana maddesi ister istemez sabah ve akşam ezanı oluyor
Bu gece ilk teravih namazını kılacağız. Teravihlerle Ramazan'a hoş geldin derken, sahurla ilk orucumuza kalkacak ve "Allah'ım senin rızan için oruç tutacağım." diyeceğiz. Sıcak hava ve 16 saate varan oruç, bizim hayatımızın daha düzenli olmasını, planlı yaşamayı, sabrı, tefekkürü öğretecek. Ramazan bizim Rabb'imize (cc) olan bağlılığımızı pekiştirecek.
Ramazan ayı insanı planlı programlı davranmaya iten bir ay. Gündemimizin ana maddesi ister istemez sabah ve akşam ezanı oluyor. Ezanı, camiyi, namazı hissetmeyen, gündemine almayan da "Allah-ü Ekber" sesini bekliyor. Yani bir yerde maneviyat frekanslarını almaya hazır bir vaziyette bulunuyor. İşte bu havayı yakalamak ve iyi değerlendirmek gerekir. Demir tavında dövülürmüş. Kalp, almaya hazır hale gelmişse onu boş çevirmemek gerekir.
Ramazan'ın havasını yakalamak adına da gayret etmeli, en ufak fırsatları büyük adımlara çevirebilme maharetini sergilemeliyiz. Ramazan'a 'merhaba' derken aynı zamanda "iman ve selamete" de 'buyurun' diyebilmeliyiz. Hayat insanı hırpalıyor, bazen bütün enerjisini alıp götürüyor. Artık hiçbir şey size zevk vermiyor, yaşama amacını unutmuş, rüzgârın kâh o yana kâh öbür yana savurduğu bir insana dönmüşseniz; Ramazan'ı önümüze çıkan önemli bir fırsat olarak görebiliriz. Çünkü Ramazan bereketiyle, samimiyetiyle, neşe ve bütün güzelliğiyle geliyor. Sahur ve iftarların başlamasıyla sanki ortalık efsunlanıyor, hayrına verilen yardımların, yemeklerin ardı arkası kesilmiyor.
Milyonlarca insan yakın saatlerde sahura kalkıyor, oruç tutuyor, iftar ediyor, teravihe gidiyor. Bir ay boyunca yüreklerin topluca attığı gerçekten hissediliyor. Yani Ramazan bize yüreklerin bir arada atması için akort fırsatı tanıyor.
Ramazan demek aynı zamanda tempo demektir. Adımlar düzenli atılmalı, randevular saatinde yapılmalıdır. Bu da bizi düzenli bir hayata zorlar. Saatleri değil dakikaların hesabını yaparız. İftar yemeği, akşam namazı ve ardından teravih bir programın ürünüdür. Günlük hayata Kur'an okumak, tesbihat yapmak, namaz kılmak daha fazla girer. Her şey daha anlaşılır ve daha yaşanılır bir hayat içindir. Allah'a olan bağlılık pekiştirilir, "Ya Rab! Her günümüzü Ramazan kıl!" diye dualar edilir. Ramazan'a hazırlanmak, Ramazan'a hoş geldin demek istiyoruz.
İlk teravihi bu akşam kılıyoruz
Teravih, "20 rekat mı, yoksa değil mi?" gibi anlamsız tartışmalara kurban edilmeyecek derecede kıymette bir nafile namazdır. Ramazan gecelerini manevi nuruyla aydınlatan, ruhlara hayat bahşeden bir ibadettir. Teravihsiz oruç tutmak, Ramazan'ı anlamamak demektir. Teravih, Ramazan ayına mahsus bir gece namazıdır. Yatsı namazından sonra kılınır. Kadın erkek her Müslüman için sünnet-i müekkede bir namazdır. Kılınmadığı takdirde kazası gerekmez. Tek başına kılınabildiği gibi cemaatle kılınması kifai sünnettir. Peygamberimiz cemaatla namaz kılmaya olan iştiyakına rağmen farz namazları dışında sadece teravih namazını cemaatle kılmıştır.
Teravih namazını ilk olarak Sevgili Peygamberimiz (sas) bir Ramazan gecesi ashabı ile birlikte kılmışlardır. Ertesi gün duyulunca cemaat artmış yine teravih namazı beraber kılınmıştı. Üçüncü gece cemaat daha da çoğalmış yine Resulullah (sas) hanesinden çıkıp teravih namazını ashabıyla kılmışlar ancak dördüncü gece cemaat mescide sığmayacak derecede çoğalınca Peygamberimiz yalnız yatsı namazını kıldırarak hanesine çekilmiş, teravih namazı için çıkmamış ve sabah namazına kadar bekleyen cemaate namazdan sonra "Teravih için beklediğinizi biliyordum fakat üzerinize farz olur da edasından aciz kalırsınız diye korktum." (Buhari 2/252; Müslim 1/524) buyurmuştur. O günden sonra herkes teravih namazını evinde veya mescidde kendi kendine kılmaya devam etmiştir.
Hz.Ömer (ra), hilafeti sırasında bu konudaki dağınıklığı görmüş bunu önlemek için cemaati bir imam arkasında toplayıp tekrar cemaatle kılmanın daha hoş olacağını arkadaşlarına söylemiş ve ashabın ileri gelen hafızlarından Ubey İbn-i Kâ'b'ı imam tayin ederek teravih namazının cemaatle kılınmasını başlatmıştır. Daha sonra Hz.Ali (ra) de hilafeti döneminde bu namazı teşvik etmiş ve "Ömer mescidlerimizi teravihin feyziyle nurlandırdığı gibi Allah da (cc) Ömer'in kabrini öyle nurlandırsın." diye memnuniyetini belirtmiştir.