Vedat BİLGİN
İngiliz hasta
Üzerinde güneş batmayan imparatorluğun mirasçısı, bugünün İngiltere'si sokaklarında dolaşan kara bulutlardan kurtulamıyor.
Londra yanıyor, yıkılıyor. Geçtiğimiz yıllarda Fransa'nın başta Paris olmak üzere şehirlerinde benzeri manzaralar görülmüştü. Bu olayların ne Fransa'nın ne İngiltere'nin ne de herhangi bir başka Batı ülkesinin özel durumundan kaynaklanan olaylar olduğunu düşünmek, açıklamaya çalışmak baştan yetersiz kalacaktır.
Gündemde olan ekonomik krizlerin, dünyanın başka bölgelerinde yarattığı problemler dikkate alındığında öncelik verilerek çokça tartışılması doğaldır. Çünkü aktüel olarak yaşadığımız olaylar bizi içine çeker, toplumsal sorunları doğrudan doğruya bireysel hayatların önüne koyar. Ancak daha derinlerde yaşayan ve giderek güçlenen dalgalar, esas kriz alanlarının uzun süre görülmesini geciktirebilir.
Ekonominin ötesi
Batı'nın esas krizinin ekonominin de ötesinden geldiğini görmek gerekir. Batı medeniyetinin kurucu değerlerinde yaşanan çözülme, bir anlamda bunların yeniden üretilmesinde karşılaşılan sorunlar, bir medeniyet bunalımına dönüşmektedir.
Büyük uygarlıklar, belli başlı sorulara cevap vererek bu sıfatı kazanırlar. Bu sorulardan biri, hayatın anlamına dairdir. Hayatın anlamı, Tanrı, insan, evren, madde, düşünce, toplum ve tarih gibi bütün metafizik ve beşeri süreçlerle ilgili bilinen ya da bilinmeyen ilişkilerin içeriğini bir medeniyet çerçevesinde ortaya koyar. O halde medeniyeti büyük yapan temel husus, onun anlam üretecek güce sahip olmasıdır. İnsanlar hem birey olarak hem de içinde yaşadıkları toplumsal hayat olarak bütünüyle ilişki biçimlerini bir anlam sistemi içinde sürdürürler.
Modernleşme süreci, Batı uygarlığının yeni bir anlam sistemi üretmesiyle başlamıştır. Bu sistem yeni bir zihniyet, yeni bir davranış modeli, yeni kültürel kodlar yaratmıştır. Modern insan bütün hayatını Batı'nın reformasyondan itibaren geçirdiği değişimlerin meydana getirdiği sentezin belirlediği bir tarzda yaşamıştır.
19. ve 20. yüzyılı neredeyse Batı medeniyetinin mutlak üstünlüğüyle yaşayan dünya, bugün yeni olaylara ve arayışlara sahne olmaktadır. Batılı ülkelerde güçlenen fikir ve inanç akımları, giderek ağırlık kazanan toplumsal hareketler yeni arayışlar içerisindedirler.
İngiltere'de, Fransa'da sokağa yansıyan olayları, sadece ekonomik sorunlarla, işsizlikle izah etmek oldukça basit kalacaktır. Batı uygarlığının modernleşme sürecinde ürettiği değerlerden biri, bireylerin eşitliği ilkesidir. Bu değer, bireysel hak ve özgürlüklerle donatılmış insanın, topluma karşı güven duymasını ifade eder. Her toplum, uygarlığının yarattığı değerlerle hem özgüven üretir hem de gelecek tahayyülü yaratır. Bunların makro çıktısı ise güçlü toplumsal bağlardır.
Ümit yoksunluğu
Bugün Batı uygarlığı anlam sistemi üretmede sorun yaşadığı için bireyleşme; özgürlük, yaratıcılık, özgüven ve eşitlik paradigmasından uzaklaşarak, yalnızlaşma, anti-sosyallik ve yabancılaşma üretmektedir. Entegrasyon gücünü kaybetmiş Batı'nın, yabancı düşmanlığına, farklılıklara, tahammülsüzlüğe, şiddet ve saldırganlığa yönelmesi sadece sonuçtur.
Toplumların değişim süreçlerinin, yeni imkânlar yaratırken yeni sorunlar yarattığı da bilinir. Modern çağa geçerken medeniyet dinamizminden güç alan Batı, şimdi post modern çağa geçiş sürecinin sorunlarını çözmede acizlikler yaşamaktadır.
Anlam sistemi üretmeyen uygarlıkların toplumlar açısından olduğu kadar bireyler açısından da güven duygusu yaratmaması, yaşama heyecanını sürdürecek bir gelecek ümidi üretememesi, sorunun boyutlarını gösterir.
Sadece İngiliz hasta değil Batı hasta denilebilir.
Bugün
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.