"Bu saatten sonra artık tartışma konusu olmaz" dediğimiz '"irtica" yeniden gündemimize girdi" diyen Kutay, "Gerçi şerbetliyiz, "2016 yılında olmaz artık" dediğimiz darbe girişimine iki gözümüzle şahit olmuş insanlarız. Kavramın ifade ettiği mananın hiç önemi yok. Zira biliyoruz ki irtica bir tatbikatın, bir anlayışın tarifidir. Sürekli FETÖ tecrübesinden ve 15 Temmuz'dan dem vurarak bizleri irtica kavramına ikna etmeye gayret edenler iyi niyetli bir çaba içinde değiller. Aksine neyin ne olduğunun onlar da farkındalar aslında. FETÖ ile ilgili yaşadığımız temel sorun, bu insanların dindar yahut dindar görünümlü olması değildi- ki mesele bir FETÖ'cü ise dindar görünümlü de olmayabilir. Takiyye diye bir şey var neticede- aksine FETÖ'nün devlet içinde paralel bir hiyerarşik yapılanma tesis etmesi ve buna göre kamu erkini suiistimal etmesiydi. İrtica ise bir başka şey. Fertlerin bireysel dindarlık pratiklerini bir kusur olarak sunmaktır irtica söylemi" dedi.

Geçmişte "irtica ile mücadele" adı altında namazların bile suç olarak görüldüğüne işaret eden Kutay, yazısını şöyle sürdürdü:

Cemaziyelevvelini bilmiyor değiliz.

"Öğrencilerin namaz kılar görüntülerini tespit eden" Uğur Dündar tipi haberciliği ve bu haberleri ihbar kabul ederek insanların bireysel dini tatbikatını kovuşturan hukuk sistemimizi unutmuş değiliz.

İrtica kavramı sizin kim ile nasıl bir irtibatınız olduğuna, herhangi bir yapıya iltisakınız olup olmadığına bakmaz. Aksine irtica kavramı sizin gönlünüze ve kamusal alandaki hatta özel hayatınızdaki dini pratiğine bakar.

"Karısı evde örtülüymüş, içki içmiyormuş, Ramazan'da da oruç tutuyormuş" şeklinde fişlenen subay-astsubayları ve bunlar bahane edilerek ordu ile ilişiklerinin kesilmesini unutmadık.

Hikâyelerini dinlemek isteyen ASDER'e müracaat etsin.

İrtica ile mücadelenin FETÖ ile mücadele olduğu yalanını söylediler bir de yüzleri kızarmadan.

Söylerler... Hepimizi kendi zekâ seviyelerinde zannediyorlar, her söyledikleri saçma yalana inanacağız akıllarınca.

Zaten takiyye yapan ve en sekülerden daha seküler bir duruş ortaya koyan FETÖ'cüleri Türk Silahlı Kuvvetleri'nin makbul ferdi kılıp, samimi dindar insanları ordudan tart etmemiş ve FETÖ'cülerin önünü açmamışlar gibi.

Kim bilir belki, o zaman da FETÖ'cülerle kol kola yol yürüyorlardı. Meşrepleri takiyye. Olur mu olur...

Uzun uzun hatırlatmanın âlemi yok. Hepimiz her şeyin farkındayız.

Değerlerimizi dönüştürürken görünmez bir el, bizler kendi derdimizle meşgul olalım istiyorlar.

İstiyorlar ki, kamusal eşcinsellik, kamusal çıplaklık, aile düşmanlığı toplumun bir gerçeği olsun ancak bireysel dindarlık tatbikatı bir mahcubiyet sebebine dönüşsün.

Ve bizler de liberallerin tuzağına düşerek şunu diyelim: "Efendim kapınıza geldik, size sığındık. Varsın eşcinsellik Türk toplumunun bir parçası haline gelsin, Türk ailesi yıkılsın gitsin, Cumhuriyet gazetesindeki o adını bilmediğimiz kadın "kızlar, babanızın evini terk edin" yazıları yazsın ve bizler gıkımızı çıkarmayalım. Yeter ki bizi tolere edin, yeter ki biz de bir kenarda sessiz sedasız yaşayalım, yeter ki bizim nefes almamıza da müsaade edin"

Onlar toplumsal değeri dönüştürürken bizler yine alarga duralım "vallahi billahi mürteci değiliz, biz de cumhuriyet çocuğuyuz, biz de sizi seviyoruz, vatan haini değiliz" falan diyelim.

Saçma sapan örnekleri genele teşmil ederek "biliyoruz sizin değerlerinizi, törelerinizi cani herifler!" naraları atarken yine aynı şeyi amaçlıyorlar.

Cemaat ile tarikat ayrımını yapamayan, Fethullah Gülen'i şeyh zanneden adamlara 2021 Türkiye'sinde hala izahatta bulunuyoruz.

Ve onların kültürel iktidarı bizim bu mahcup edilmişlik hissimizle başlıyor.

Hem de mesnetsiz yere.

Üstüne dalga geçiyorlar, "elli seçim de kazansanız iktidar yine biziz" diye...

Kurtulun Allah aşkına şu aşağılık kompleksinden, her ahmakça iddiaya izahat getirmeyin.

Böylelikle yıkılsın, ilanihaye sürecek sandıkları iktidarları!