Hilal KAPLAN
İskilipli Atıf Hoca ve itibar
"Cumhuriyet mahkemelerinin kahhar pençesi, bu defa da, cumhuriyeti suikastçıların elinden kurtarmaya muvaffak oldu"
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk
Millî Mücadele'yi yürüten ilk meclis; hocalarla, şeyhlerle, dedelerle beraber dualar okunarak açılan o tarihî meclis açılışından sadece altı yıl sonra, Millî Mücadele'ye başından beri destek olmuş İskilipli Atıf Hoca'nın meclis binasının karşı tarafında idam edileceğini ve cenazesinin tam üç gün boyunca orada öylece bırakılacağını bilseydi yerin dibine girer miydi dersiniz...
Öncelikle, şehadetinin 85. yılını idrak ettiğimiz bu kutlu insanın ömrüne kısaca bakalım: İskilipli Atıf Hoca, Fatih Camii'nde dersler vermiş, Kabataş Lisesinde Arapça öğretmenlik ve Medreseler Müderrisliği'nde Genel Müfettişlik yapmış, ömrünü İslamî çalışmalara ve İslâm'ın yüceltilmesine adamış değerli bir alimdi. Bu amaçla Teali-i İslam (İslâm'ı Yüceltme) Cemiyeti'ni kurup İzmir işgalinde protesto beyannamesi yayınlamış, Sebilurreşad, Beyan-ül Hak, Mahfel gibi dergilerde yazılar kaleme almıştı. Tesettürden içki yasağına, Batı taklitçiliğinden iman konularına dek 9 eser kaleme almıştı. (Özgür-Der Çorum Şubesi bildirisinden)
Ömrünün hülasası İslâm mücadelesinden ibaret olan ve Millî Mücadele'yi de bunun mütemmim bir cüzü olarak gören bu alimin idamının birincil sebebi Şapka devriminden 1,5 yıl önce, Millî Eğitim Bakanlığı'ndan onay alarak yayımlamış olduğu "Frenk Mukallitliği ve Şapka" başlıklı eseriydi. Kanunların geriye doğru işletilemeyeceği ilkesine ve savcının Atıf Hoca hakkında yalnızca hapis cezası istemesine rağmen, hukuk yoksunu bir mahkemece yargılandığından devrime muhalefet ve halkı da bu yönde isyana teşvikle suçlanıp hüküm giydi. Ve girişte de bahsettiğim üzere, dualarla açılan o meclisin karşısına kurulan darağacında idam edildi...
İskilipli Atıf Hoca gibi nice İstiklâl Mahkemesi mazlumu hakkındaki hakikatin ortaya çıkarılmasını, bir kısmı açılmış olan mahkeme arşivlerinin tamamının açılmasını ve mazlumların ailelerinden özür dilenmesini istemek doğru adımlardır. Ancak Müslüman kardeşlerimin, muhakkak iyi niyetlerle, dilimize pelesenk olan bir kavramı kullanarak "İskilipli Atıf Hoca'ya iade-i itibar yapılsın" talebini işitmek bana ağır geliyor açıkçası. Zira itibar yoksunu olanlar, İskilipli Atıf Hocalar değil; uğruna binlerin şehit olduğu bu ülkeyi, zor kullanarak o şehitlerin emellerinin tam aksi istikametine sokanlardır. Ve bu istikamet doğrultusunda yine binleri İstiklâl Mahkemesi denilen ucube tiyatrolarda katledenlerdir.
Mahkeme heyetindekilerin –savcı hariç- hiçbirinin hukukçu olmadığı, sanıklara avukat edinme hakkının tanınmadığı, temyiz hakkının bulunmadığı, deliller tetkik bile edilmeden idam hükümlerinin çıkarıldığı, dünyanın hiçbir yerinde "mahkeme" sıfatıyla yan yana anılamayacak olan İstiklâl mahkemeleri halka dayatılmak istenen bir devrimin gözdağı aracından başka bir işlev görmemiştir. İlk kurulduğunda bu mahkemelerin adının istiklâl değil "İhtilâl Mahkemesi" olması da bu gerçeği ortaya koymaktadır.
İskilipli Atıf Hocaların bu halk nezdindeki itibarı sabittir. Tüm çabalara rağmen de zedelenememiştir. Ancak tarihimiz serbestçe konuşuldukça bu zulümleri halka revâ görenlerin "itibarı" hakkında aynı istikbalin geçerli olduğunu hiç sanmıyorum.
Yeni Şafak
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.