İslam dünyasının önündeki büyük fırsat

Halk arasında "iki ucu pis değnek" diye tarif edilen durum bugün aynen Ortadoğu'yu yansıtıyor. Bir yandan NATO, "diktatörleri yıkıp özgürlük getireceğiz" bahanesiyle İslam toplumunu bombalıyor.

Sözde kazayla, bombalar sivillere yakın düşünce ölenler de sivil halk oluyor.

Diğer yandan Ortadoğu'yu yıllarca batılı efendileriyle sömüren diktatörler de aynı mantıkla "düşmanla işbirliği yapıyor" bahanesiyle halkını öldürüyor.

Aslında iki tarafın sivil-asker ayrımı yaptıkları da yok.

Sürekli öldürüyorlar.

Yani olan sadece halka oluyor.

İki taraf da halkı kurtarma adına halkı öldürüyor.

Böyle pis bir durumda kim taraf tutabilir.

Ne diktatörün tutulacak tarafı var ne de NATO ve onun arkasında iştahı kabarmış ABD ile birlikte Batı ülkelerinin.

*

Bugün halkların yaktığı özgürlük ateşine batılılar katkı sağlıyor diye bu mücadeleyi onlara mal etmek de büyük haksızlık.

Tabii ki Libya, Mısır, Suriye gibi ülkelerde Batılıların sömürge düşünceleri var.

Afganistan ve Irak'ta olduğu gibi.

Ancak onlar "İslam ülkelerini sömürmek için ayaklanmalara destek veriyorlar" diye, bu halkları da diktatörlerin eline mahkum mu edeceğiz?

Böyle mantıksızlık olabilir mi?

*

islam_cami_dunya_namaz.jpgOrtadoğu'daki halk ayaklanmalarından komplo teorileri üretenler ve Batı'ya mal edenler, halkın gücünü küçümserken, sömürgeci batılı devletleri de dokunulmaz kıldıklarının farkındalar mı?

*

Batının Ortadoğulu diktatör kuklaları devrildikten sonra, kim güçlüyse yeni dönemde söz sahibi onlar olacak.

Bu yüzden Türkiye'ye hatta İslam ülkelerine büyük görev düşüyor.

Bu ülkelerde yeniden yapılanma esnasında 57 üyeli İslam Kalkınma Teşkilatı'nın devreye girip inisiyatif alması şart.

Bunun için de İslam ülkelerinin acilen toplanıp bu konuda ortak bir karar alması gerekiyor.

Eğer İslam ülkeleri, diktatörleri devrilen ülkelerde aktif olarak devrede olmasa, bu alan için hazır bekleyen Avrupa ülkeleri ve ABD, yine kukla rejimler kurup o ülkeleri yönetmeye ve sömürmeye devam edecek.

*

Başbakan'ın dediği gibi sadece Suriye değil, Libya, Mısır, Irak, Afganistan gibi bütün Türk ve İslam coğrafyasında yaşananlar bizim iç sorunumuz.

*

Bugüne kadar Ortadoğu ülkelerinde petrolü, Afrika'da altın, elmas gibi değerli madenleri, batılı devletlerle birlikte ABD sömürdü.

Ortaasya'daki Türk devletlerinin yer altı ve yer üstü madenlerini de Rusya sömürdü.

Eee yeter artık.

Silkinme zamanı geldi.

57 üyeli İslam Konferansı Teşkilatı'nın kendi arasında yaptığı ticaret Almanya'nın bu ülkelere yaptığı ihracat kadar değil.

Bu gaflet uykusundan uyanmanın tam zamanı.

*

Kaddafi'nin gidişi ile Libya'da büyük bir boşluk doğdu.

Batı ve ABD buradaki pastayı kimseye yedirmek istemeyecektir.

Ancak biz İKT ile devreye girersek, oradaki mevcut yatırımlarımızı koruyabiliriz.

Libya'da inşaat, tarım, madencilik ve imalat sektörlerinin 60 milyon dolarlık yatırımı var.

Türk müteahhitlik firmaları 2005-2011 yılları arasında Libya'da 214 iş üstlendi.

Yaklaşık 15.3 milyar dolarlık projeler halen devam ediyor.

Türk müteahhitlik sektörünün bugüne kadarki toplam iş hacmi 27 milyar doları buldu.

Türkiye'nin Libya'ya ihracatı 2010 yılında 1 milyar 935 milyon 307 dolar oldu.

Bu ülkeye yapılan bavul ticaretinin 60 milyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyor.

*

Hazır diktatörler de gitmişken, halklar arasındaki işbirliği arzusunu, yönetim kademesine taşımanın tam sırası.

Bu fırsat, İslam dünyasının yeniden güç kazanması ve 57 üyeli dev bir siyasi ve ekonomik güç olması için belki de son şans.

Çatırdayan Avrupa Birliği ve çöküşe geçen bir ABD'nin olduğu bir zaman dilimini değerlendiremezsek yazık olur.

Yenişafak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.