İslâm'da terör yoktur
Târihe baktığımızda terörle en fazla mücâdele eden kişinin Peygamber Efendimiz olduğunu görürüz. O’nun 23 senelik nebevî hayatı hep terörle mücadeleyle geçmiştir.
İnsanlar, hayvanlar ve diğer bütün varlıklarla birlikte bütün kâinâtı yaratan ve onu muhteşem bir nizâm üzere ayakta tutan Cenâb-ı Hak’tır. Yüce Rabb’imiz, akıl ve irade lûtfettiği insanların kendi aralarındaki münâsebetleri ve diğer varlıklara karşı davranışlarını tanzim etmek için İslâm’ı göndermiştir. Yani İslâm ilâhî ve hak bir dindir. İslâm’ı insaf ile inceleyen herkes bunu kabûl eder.
Cenâb-ı Hak bütün noksan sıfatlardan münezzehtir. Dolayısıyla O, hiçbir zaman fesâdı, yani terörü ve kötülüğü istemez. Nitekim Cenâb-ı Hak, münâfık ve kötü insanlardan bahsederken şöyle buyurmaktadır:
“O iş başına geçti mi, yeryüzünde ortalığı fesâda vermek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için çalışır. Allah fesâdı sevmez!” (el-Bakara, 205)
Yine Cenâb-ı Hak, fesâdı istemeyi, onu hoş görmeyi ve fesat çıkarmak için fırsat ve yol aramayı kullarına yasaklayarak şöyle buyurur:
“Yeryüzünde fesat çıkarmanın peşinde koşma! Şüphesiz ki Allah, fesatçıları sevmez.” (el-Kasas, 77)
Cenâb-ı Hak, kullarına karşı çok merhametlidir. Onlar için hep hayrı, salâhı ve felâhı ister. Kul hakkı ihlâlini en ağır cürümlerden biri olarak görür. Böyle bir günahı, haksızlığa uğrayan kul affetmedikçe Allah da affetmez. Cenâb-ı Hak günâhkâr kuluna bile af ve merhametle muâmele eder. Onun dahî arkasından konuşarak gıybetini yapmanın büyük bir günah olduğunu bildirir ve bundan şiddetle sakındırır.
Dolayısıyla, Cenâb-ı Hak tarafından insanlığın huzur ve saâdeti için gönderilen İslâm’ın, mâsum insanların öldürülmesini istemesi ve teröre göz yumması kesinlikle mümkün değildir.
İslâm, her insanın canının, malının, ırzının, nâmûsunun, aklının, neslinin muhâfazasını zarûrî görür.
Bu sebeple, târihe baktığımızda terörle en fazla mücâdele eden kişinin Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- olduğunu görürüz. O’nun 23 senelik nebevî hayatı hep terörle mücadeledir. İnsana karşı terör, hayvanlara karşı terör, nebâtâta karşı terör… Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hep bunlarla mücadele etmiştir. Kâfir olsun mü’min olsun, dâimâ her insanın hakkına riâyeti esas almıştır. Neticede O’nun gayretleriyle bütün dünya sükûnet bulmuş, kan gölüne dönen çöller, huzura kavuşmuş ve insanlık tarihi, o zamana kadar görülmemiş bir fazîletler medeniyetine sahne olmuştur.
Hâl böyleyken birkısım insanlar, yüce İslâm’ı, günümüzün en büyük fecaatlerinden biri olan terör kelimesiyle birlikte kullanmaya kalkışmaktadır. Hâlbuki terör ve anarşizm, kalpsizlik üzerine kurulmuştur ve onlara aslâ ahlâk gibi ulvî hisler lâzım değildir. Terörün gözyaşı yoktur, merhamet ve vicdânı yoktur. İslâm ise şefkat ve merhamet üzerine binâ edilmiştir. Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de en çok Rahmân ve Rahîm isimlerini, yani bütün varlıkları ihâta eden umûmî merhameti telkîn buyurmaktadır. İslâm; hak-hukuk tevzî eden bir insanlık ve medeniyet dînidir. İslâm’ı hakkıyla öğrenenler, onun terör kelimesiyle aynı cümlede kullanılmasının bile ne kadar yersiz olduğunu derhâl idrâk ederler.
Kaynak: O. Nuri TOPBAŞ
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.