İslami tehdit dünya basınının yapay gündemi
Tarık Toros, İslami tehdit ile ilgili uydurma haberler yapıldığını yazdı
Risale Haber - Haber Merkezi
Bugün gazetesi yazarı Tarık Toros "Özenle uydurulur!" başlıklı bugünkü köşe yazısında müslümanlara karşı uydurma haberler yapan bir İngiliz yazardan bahsetti.
Daily Star gazetesi yazarı Richard Peppiatt kendisine var olmayan bir İslami tehdide karşı haberler uydurmasının emredilmesi sonucu bu minvalde bir çok haber yaptığını, gerçeklerle ilgisi olmayan bu tip haberler yapmak istemediği için artık istifa ettiğini belirtti.
Tarık Toros yazısının girişinde sinema sanatçısı Yılmaz Erdoğan'ın İran'da çekilen bir film dolayısıyla verdiği röportajda kendisine yöneltilen "Türkiye İran olur mu?" sorusuna verdiği cevabın bir gazetecilik dersi olduğunu ve verdiği cevabın gözden kaçırıldığını yazdı.
İşte Tarık Toros'un o yazısı:
"Özenle uydurulur!
Yılmaz Erdoğan'ın, geçenlerde Radikal'e verdiği bir röportaj gözden kaçtı.
Çok dikkat çekmedi. Şimdi sırasıdır.
O günlerde, İranlı bir yönetmenle film çekiyordu. Hatırlayın, Monica Bellucci'nin başrolünde olduğu film.
Röportajı yapan Radikal muhabiri, biz Türkler'in yıllardır içinde bulunduğu psikoza uygun bir soru soruyor:
-"Türkiye İran olur mu?" Bu kaygılara ne diyorsunuz?
Öyle ya... Türkiye'de 30 yıldır böyle bir "kaygı" var:
-İran olur muyuz?
Acaba bizim ülkemiz de bir mollalar devleti haline dönüşür mü?
Öcüler, bücüler her yanımızı basar mı?
Yılmaz Erdoğan, adeta gazetecilik dersi niteliğinde harika bir cevap veriyor:
-İran'da da "İran Türkiye mi oluyor" kaygısı var. Beni asıl ilgilendiren şey bu kadar yakınımızda, yan mahalle İran'ı, sanatçılarını vs. tanımıyor oluşumuz. Dünya düzeyinde böyle yakınları uzaklaştıran bir dünya siyaseti var. İran'la ilgili Amerikalılar gibi konuşuyoruz. Birbirini CNN'den tanıyan ülkeler haline geldik. Oysa İran yan mahalle. Haber mantığı tatsızlıkları, çatışmaları, aykırılığı ön plana çıkaran bir şey, güncel hayatı değil. İran'da güncel hayatın bir zindan olmadığını düşünüyorum.
**
Sadece İran mı?
Burnumuzun dibindeki Suriye'yi de CNN aracılığı ile tanımıyor muyuz?
Lübnan'ı, Beyrut'u, İsrail'i, Libya'yı ve Mısır'ı...
Mısır demişken...
Ayaklanmalar esnasında Hüsnü Mübarek'in televizyon konuşmalarını hatırlayın.
Arapça konuşma, İngilizce'ye çevriliyor, oradan Türkçe'ye tercüme ediliyordu.
Anlı şanlı kanallarımızda, bir tane Arapça simültane tercüman yoktu.
Ortadoğu'daki ayaklanmaları ve "perde arkası"nı AP, REUTERS gibi yabancı ajanslardan takip ettik. Batı basınından okuduk.
Yabancı medya kuruluşları, Türkiye'deki haberleri kendi muhabirleri aracılığı ile alırken, bizim medyamıza hiç itibar etmedi.
Oysa biz... Hemen her hadisede Batı basınına atıfta bulunduk. Kimi dergiler "saygın", kimi gazeteler "etkin" olarak sunuldu. İşimize gelmeyen haberleri ise kaynak "saygın" olmasına rağmen hiç görmedik.
Misal... Popüler İngiliz gazetesi Daily Star yazarlarından Richard Peppiatt görevinden istifa etti. Nedeni ne biliyor musunuz? Kendi ağzından dinleyelim:
-Gazete bana resmen var olmayan bir İslami tehdide karşın haberler uydurmamı emretmişti, ben de "İngiliz halkının vergileriyle, sırf İngiltere'de yaşayan Müslümanlar öyle istiyor diye umumi tuvaletlerde alafranga tuvaletler kaldırılacak ve Müslümanlar'ın istediği biçimde değiştirilecek" diye yazılar yazıyordum, bunların gerçekle ilgisi yoktu, istifa ediyorum.
**
Bizim basında aramayın, haberini bulamazsınız.
Onlar şu günlerde, oruç tutmayanlara "saldıranları" kovalıyor.
Uydurmaları emredilse de, emredilmese de..."