Mehmet PAKSU
İslam'ı yanlış duyanlar cehennemde mi kalacak?
Müslüman olmayanların cehennemde yanmalarını bir türlü anlayamadım. Mesela bizim yaşadığımız coğrafyada onlar, onların yaşadığı ülkelerde biz yaşasaydık durum farklı mı olurdu? Onlar bizim yerimizde olsalardı da biz Hristiyan olsaydık, ne değişirdi?
Bu mesele İslam âlimleri arasında uzun tartışmalara konu olmuş. Fakat en kısa, en ikna edici ve en güzel açıklamaları İmam-ı Gazali'de buluyoruz.
İmam-ı Gazali bu konu üzerinde genişçe durur. Meseleyi "Peygamber'in mesajının bir topluma sağlıklı bir biçimde ulaşıp ulaşmadığından" yola çıkarak anlatır. Cenâb-ı Hakk'ın azabı yönünden değil de sonsuz rahmeti yönünden bakılması gereğini hatırlatır.
Bir ayette, "Biz bir topluluğa peygamber göndermedikçe onlara azap edici değiliz" buyrulur. (1)
Bu açıdan Müslüman olmayan bir kişiye Hz. Muhammed'in (a.s.m.) peygamber olduğu sağlam ve doğru bir şekilde ulaşmışsa sorumlu olur. Araştırıp onun getirdiği hakikatleri öğrenmekle yükümlüdür. Dünya sevgisi ve dünya işleri, doğruyu araştırmasına engel olsa bile yine sorumlu olur.
Fakat Hz. Peygamber ona yanlış olarak -meselâ bir sihirbazdır şeklinde-tanıtılmışsa, sorumlu olmaz. Çünkü bu gibi durumlarda insanda doğruyu araştırma eğilimi uyanmaz.
İmam Gazali, Hz. Peygamber hakkında yanlış bilgi sahibi olanları dolaylı olarak kendi yerine koyarak hayatından bir örnek verir ve der ki:
"Ben çocukluğumda İbn-i Kuhafe adında bir adamın peygamberlik iddiasında bulunduğunu duymuştum. Bu kişi "yalancı" olduğu için üzerinde durmamıştım ve ilgilenmemiştim."
Çünkü sağlam bir İslam toplumunda bu tür kişilere iltifat edilmez. Fakat benzeri bir durum gayrimüslim bir toplumda söz konusu olsa etkili olabilir.
***
İslâm tebliğinin ulaşıp ulaşmama durumuna göre toplumları üç kısma ayıran Gazali bu sıralamayı şöyle yapar:
1. Hz. Muhammed'in (s.a.v.) ismini duymamış olanlar.
2. Hz. Peygamber'in ismini, sıfatlarını ve gösterdiği mucizeleri duymuş olanlar. Bunlar İslâm ülkelerine komşu olan yerlerde veya Müslümanlar arasında yaşayan insanlardır. Yeterli bütün bilgiler kendilerine ulaştığı halde Hz. Muhammed'i inkâr ettikleri için kâfir olarak sıfatlandırılır.
3. Bu iki kesim arasında bulunan gruptur. Hz. Peygamber'in ismini duymuşlarsa da vasıf ve özelliklerini duymamışlardır.
Daha doğrusu Hz. Peygamber bunlara küçüklüklerinden itibaren çok yanlış şekillerde tanıtılmıştır. Bunların durumu birinci grupta olanların durumu gibidir. (2)
Son Osmanlı Şeyhülislâmı Mustafa Sabri de İmam Gazalî'nin bu hükmüne katılır: "Gazalî'nin de dediği gibi, peygamberlik bahsinde, İslâm toplumundan uzak bir köşede bulunan ve Hz. Muhammed'in ismini işitmemiş veya ancak yanlış telkinler (duyumlar) arasında işitebilmiş olan halk kesimi, bana göre de mazur sayılırlar." (3)
Demek ki, Peygamberimizin tebliği bir şekilde kendisine ulaştığı ve İslâm'ı hak bir din olarak duyduğu halde kabul etmeyenler cehennem azabını hak ederken, menfi propagandalar sonucu yanlış bilgilendirilenlere bir kurtuluş kapısı açık tutuluyor.
1. İsrâ, 17:15.
2. Gazali, Feysalu't-Tefrika beyne'l-İslâm ve'z-Zendaka (İslâm'da Müsamaha), s. 71-73.
3. Yeni İslâm Müçtehitlerinin Kıymet-i İlmiyesi, s. 79.
Bugün
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.