Kadir AYTAR
İslamofobya -3
Cenab-ı Hak yumuşak sözlülükle (Ali İmran: 159) konuşulması ve yumuşak davranılması konusunda başta Peygamber Efendimiz olmak üzere bütün müminlere uyarıda bulunmuştur. Peygamberimiz gerçekten bu hususta tek rehberimizdir. Emre harfiyyen uymuştur. Onun yumuşak ve kendinden emin davranışları birçok kalpleri teshir etmiş ve cihanı sarmıştır. Asr-ı Saadette kavl-i leyyin ile hükümdarlara yazılan mektuplar ve âleme muallim olarak gönderdiği tebliğciler büyük bir vazife icra etmişlerdir. Peygamber Efendimiz kaba ve katı yürekli olsaydı etrafındakilerin dağılacağını yine ayetin devamında Cenab-ı Hak söylüyor.
Bugün müminler yeteri kadar yumuşak sözlülüğe ve yumuşak huyluluğa sahip değildirler. Hatta dağınıklıktırlar. Bu dağınıklığı da cehalet, kabalık ve katı yürekliliğin oranının bir hayli fazla oluşuna yormak lazımdır. Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde; “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; Sevdiriniz (müjdeleyiniz), nefret ettirmeyiniz.” buyurur. Biz İslamı mümin kardeşlerimize zorlaştırdığımız gibi, ne onlara, ne de yabancılara İslamı sevdirecek çok da bir şey yapmıyoruz, üstelik İslam adına yanlış hareketler yapıyoruz.Terör gibi İslamın yasak ettiği şeyleri İslamla yan yana andırmak cihatla asla bağdaşmaz.Bunlar nefret etmeye ve korkutmaya, hesapsız, kitapsız ve kişisel heveslere dayalı şeylerdir. Yumuşak sözlülük, sevdirmek, müjdelemek, müsbet hareket gibi güzel kavramlarla hiçbir ilgisi yoktur.
Hazret-i Bediüzzaman’ın umum Nur talebelerine vefatından önce vermiş olduğu en son derste; “Aziz kardeşlerim, bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfîhareket değildir. Rıza-yı İlâhîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır. Bizler âsâyişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde herbir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz.” (Emirdağ Lahikası, 630, 151. Mektup) nasihatinde bulunmuştur. Bu nasihat gayet tesirli olmuş ki, bugüne kadar hiçbir Nur talebesi asayişi bozacak bir harekette bulunmamıştır. Bu derse ve duruşa, başta bütün İslam milletlerinin ihtiyacı olduğu gibi, bugün dünyanın köy haline geldiğini düşünecek olursak, bütün insanlığın ihtiyacı vardır.
İslamın başına 11 Eylül gibi bir bela sarılanmaya çalışılmıştır. Karanlık güçlerin, Irak’a girmek için Bin Ladin’i maşa olarak kullandıkları açıkça belli olan bu vahşetin İslam adına yapıldığını kimse söyleyemez. Müslümanların çoğunun “En büyük hile,hilesizliktir.” (Şualar, 578) düsturuna uygun olarak hareket etmeleri nedeniyle olsa gerektir, kader bu zındıkların hile ve oyunlarını bozmuş, 11 Eylül’ü müdakkik insanların İslamı araştırmalarına vesile kılarak İslama girenlerin sayısını artırmıştır. Cenab-ı Hak onlara aksi ile tokat vurmuştur.
Bu konuda Dr. Furkan Aydıner’in sempozyumda “11 Eylül’den Önce ve Sonra Amerika’da İslamofobia”başlığı altında sunmuş olduğu bildiri dikkat çekicidir. Burada; “11 Eylül vahşetini işleyenler sadece Dünya Ticaret Kulesi’ni değil, milyonların zihnindeki İslam Kulesini de yerle bir etti. 11 Eylül’den sonra, hem yazılı hem de görsel medyada İslam’ı terörle eş kılan sayısız yorumlar yapıldı. Birçok insanın zihnine İslam ve terör kelimeleri birlikte kazındı.” denmektedir.
11 Eylül’ün bir milat olduğunu belirten Aydıner, bunca olumsuzluklara rağmen Amerika’daki dini arayışların artışını ve İslamın önlenemez yükselişini istatistiklere dayandırarak izah ediyor.
Bediüzzaman’ın Müsbet Hareket metodunun önemine de vurgu yapan Aydıner; “Amerikan Senatosu’nda bir grup senatör, 11 Eylül’ün nedenleri ve çözüm yollarıyla ilgili yaptıkları detaylı komisyon çalışmasının sonunda yayınladıkları raporda, Risale-i Nur hareketi dâhil olmak üzere, müspet hareketi esas alan İslami cemaatleri ismen zikredip, Müslüman gençlerin teröre saplanmaması için bu hareketlerin desteklenmesi gerektiğini Senato’ya tavsiye etmişti.” bilgisini aktarıyor.
Görüldüğü üzere bütün insanlığın İslama ihtiyacı var. Şer güçlerin bütün engellemelerine rağmen Allah’ın bize çok yardım ettiği bir gerçektir. Bu yardımların daha da çok artması, bizim gayet ihlaslı ve samimi bir şekilde çok çalışmamıza bağlıdır.
Müjdelemek için önce müjdeyi almak, yumuşak sözlü olmak için önce katı kalplerimizi yumuşatmak, sevdirmek için önce sevmek gerekir. Galiba biz dinimizi yeteri kadar sevmiyoruz.
Kötülüklerden sakınmak ve salih amel sevgi ise, ihlas ve samimiyet de aşk olsa gerektir. Sevgi ve aşk da yüksek enerjili bir cihadı gerektirir. Cihat ise günümüzde kalemle, yumuşak sözlülükle, belagat-ı eda ile,müsbet hareketle, sevdirmekle, müjdelemekle olacaktır, korkutmakla değildir. Zira İslam bir korku dini değildir, emniyet dinidir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.