İslamoğlu Risale-i Nur'u yine tahrif etti
Açıklamasında sehven dedi daha beterini yaptı
İbrahim Mert'in haberi:
RİSALEHABER-ÖZEL
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ve Risale-i Nur'u fikren eleştirmek yerine cümleleri tahrif ederek, kendi kafasından eklentiler yaparak hakaret eden Mustafa İslamoğlu yeni cevabında aynı tahrifatı bir kez daha yaptı.
TAHRİFATA "SEHVEN" DEDİ SAYFA NUMARALARINA SIĞINDI
Yeni kitabında Risale-i Nur'da olmayan kelimeleri cümleye ekleyerek Kur'an-ı Kerim'le Risale-i Nur aynı tutuluyormuş iftirasını yazan İslamoğlu, Risale Haber'de yayınlanan söz konusu habere cevap verirken aynı tahrifatçılığı bir kez daha yaptı.
Vakfının sitesinden "Said Nursi talebelerine... Kıymığı gösterip, ormanı saklamayın" başlığı ile açıklama yapan İslamoğlu, Risale-i Nur'a eklemeler yaptığına dair delilli haberleri "sayfa numaraları farklı" şeklinde kendini savundu.
Mustafa İslamoğlu ya kendisine yanlış aktarılıyor, ya okumuyor ya da okuduğunu anlamak istemiyor. Zira, Risale Haber yazarı Şahin Doğan, İslamoğlu'nun Risale-i Nur'un orjinal cümlesine kendi kafasından eklentiler yaptığını ispat etmesine rağmen yapılan açıklamada "sayfa numaralarına" sığınılıyor.
Aynı açıklamada yeni örnekler vermeye çalışan İslamoğlu ilk örneğinde yine tahrifat yaparak Risale-i Nur'da olmayan bir cümleyi ekliyor.
BU NASIL SAVUNMA?
İslamoğlu açıklamasına şöyle başlıyor:
"Kur’an’ı Anlama Yöntemi adlı son eserimizin 342. sayfasında yer alan 99. Dipnotumuzda uzunca Risale-i Nur Külliyatından alıntılar yaptıktan sonra “En sonunda iş risaleleri Kur’an ile eşdeğer vahiy ilan etmeye gelip dayanıyor.” İfadesini kullanarak 25. Söz’den bir alıntı yapmıştık.
"Kitabın yayınlanmasından kısa bir süre sonra Nurcu gruplar bir çok alıntımızdan sadece birisine dayanarak kitabımızdaki tespitlerin tümünün bir iftira olduğunu öne sürdüler. İftira ettiğimizin delili olarak da 25. Söz’de böyle bir ifade geçmediğini belirttiler. Bu eleştiri üzerine ilgili dipnotu tekrar gözden geçirdiğimizde 25. Söz’den iktibas edilen paragrafın kitaba sehven eklendiğini fark ettik. Aslında o alıntıya gerek bile yoktu. Çünkü söz konusu iddia Risalelerin geneline yayılmış haldeydi.
"Risale-i Nur Külliyatının farklı yayınevlerinden farklı sayfa numaraları ve düzenlemelerle basılıyor olması metinleri alıntılarken karışıklıklar oluşmasına sebep olmakta. Dipnotlarımızı teyid etmeden kitabımıza almamalıydık. Bizler kusursuz olduğumuzu, eşsiz olduğumuzu iddia etmiyoruz. Her kul gibi sehven yanlışlar yapabileceğimizi, hatalar delilleriyle gösterildiğinde ise düzelteceğimizi beyan ediyor, Kur’an’dan öğrendiğimiz en önemli edebin eleştiri ve eleştirilebilirlik ahlakı olduğunu hatırlatıyoruz. Her ne ki eleştirilemiyorsa o ilah ediliyordur her kim ki sorgulanamıyorsa Allah’a eş koşuluyordur.
"Dolayısıyla adalet gereği söz konusu bölümü 2. Baskıda tashih ederek okuyucumuzla buluşturacağız. Hatamızı yapıcı bir üslupla bize hatırlatan kardeşlerimize bu vesileyle teşekkür ediyorum. Ancak bu ufak düzelti kitabımızın ilgili bölümündeki tespitlerimizi değiştirmiyor. En sonunda iş risaleleri Kur’an ile eşdeğer vahiy ilan etmeye gelip dayanıyor.” İfademizi yalanlamıyor, “Nursi’ye iftira ettiğimiz” anlamına gelmiyor.
"Nurcu grupların bir çok alıntıyı görmezden gelip sehven yapılmış bir hataya odaklanmalarının sebebi “Kıymığı gözümüzün önüne tutup ormanı göstermemeye çalışmak”tır. Kasten yapılmamış bir dipnot hatası Kitabımızda ifade ettiğimiz eleştiriyi nakzetmemektedir. Risalelerden alıntıladığımız pasajlar farklı yayınevlerinden basılan farklı nüshalarda değişik sayfa numaralarıyla bulunmakta, bazen bir yayınevi Risalelerdeki bir bölümü başka bir kitabın içerisinde yayınlayabilmektedir. Risaleler’e dair eleştiriler sanki ilk defa duyuluyormuş gibi karşılanmamalıdır. Sonuçta sayfa numaraları ve yer değişikliklerine rağmen Nursi’nin sağlığındayken katiplerine yazdırdığı bölümler değiştirilmeden elimizdeki tüm baskılarda ve internette tüm okuyucuların ulaşabilecekleri yakınlıktadır. Alıntıladığımız bölümler karşılaştırılabilir. Nurcuların savunlarının ikinci yönü ağdalı Osmanlıca ile yazılan bölümlere getirilen tevillerdir. Bizler daha sonra yapılan tevillere değil metinlerde açıkça ne dedidiği ile ilgilenmeliyiz.
“…Said Nursî şöyle der: “Kur’ân’ın gizli gerçekleri Risale-i Nur ile birlikte bize iniyor!! …Peygamber devrinde Kur’ân’ın vahiy suretiyle inmesi gibi, her asırda, Kur’ân’ın arştaki yerinden ve manevi mucizesinden feyiz ve ilham yoluyla onun gizli gerçekleri ve gerçeklerinin kesin delilleri iniyor(1) .”
DİPNOTA BAK TAHRİFATI GÖR!
İslamoğlu ilk örneğinin dipnotunda mealen verdiği cümlenin aslının ne olduğunu ayrıntılı bir şekilde veriyor ama yine tahrif ederek, orjinalinde olmayan bir cümle ekleyerek. Dipnotu şöyle:
"(1) Şualar, Birinci Şua, Yirmidördüncü Ayet ve Ayetler, Üçüncü Nokta, c. I, s. 842. İfadeler sadeleştirilmiştir. Aslı şöyledir: “Kur’an’ın gizli hakikatleri Risale-i Nur ile birlikte bize iniyor!! Tenzil’ül-Kitab cümlesinin sarih bir manası asrı saadette vahiy suretiyle Kitab-ı Mübîn'in nüzulü olduğu gibi, manayı işarîsiyle de, her asırda o Kitabı Mübin'in mertebe-i arşiyesinden ve mu'cize-i maneviyesinden feyz ve ilham tarîkıyla onun gizli hakikatları ve hakikatlarının bürhanları iniyor, nüzul ediyor...”
Risale-i Nur'un adı geçen bölümünde “Kur’an’ın gizli hakikatleri Risale-i Nur ile birlikte bize iniyor!!" cümlesi yok. Bunu da Mustafa İslamoğlu ya kendi uyduruyor ya da daha önceki alıntılarında olduğu gibi "Saadettin Merdin"in çalışmalarından alıyor.
Eleştirdiği kitabı okumayan veya yanlış okuyan birinin eleştirileri ne kadar dikkate alınırsa İslamoğlu'nun eleştirisi de o kadar dikkat alınır. Daha ilk örneğinde aynı tahrifata imza atan İslamoğlu'nun diğer örneklerini yayınlamaya gerek görmüyoruz.
İŞTE ORJİNALİ
Risale-i Nurdaki orjinal cümle şöyle:
Üçüncü nokta: Resâili’n-Nur baştan başa ism-i Hakîm ve Rahîmin mazharı olduğundan, bu üç âyetin âhirleri ism-i Hakîm ile ve gelecek yirmi beşinci dahi Rahmân ve Rahîm ile bağlamaları münasebet-i mâneviyeyi cidden kuvvetlendiriyor. İşte bu kuvvetli münasebet-i mâneviyeye binaen deriz ki: تَنْزِيلُ الْكِتَابِ cümlesinin sarîh bir mânâsı; Asr-ı Saadette vahiy suretiyle Kitab-ı Mübînin nüzulü olduğu gibi, mânâ-yı işârîsiyle de, her asırda o Kitab-ı Mübînin mertebe-i arşiyesinden ve mu’cize-i mâneviyesinden feyiz ve ilham tarîkiyle onun gizli hakikatleri ve hakikatlerinin burhanları iniyor, nüzul ediyor diyerek, şu asırda bir şakirdini ve bir lem’asını cenah-ı himayetine ve daire-i harîmine bir hususî iltifat ile alıyor.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.