İbrahim KAYGUSUZ
Isparta
Yarın Isparta’dayız.
Bir dönemin izini süreceğiz burada.
Kahramanlar yatağının destanlarına yerinde şahid olacağız.
Kalpleri ve ruhları ihtizaza getiren bu destanların mana köklerine ineceğiz.
Nurculuk hareketinin şehitlerini ve gazilerini konuşacağız.
Isparta, modernitenin, ezici darbelerine karşı, Kur’anın dirilişini temsil eden mübarek bir merkezdir.
Üstadımızın ifadeleri ile Isparta, eski zamanın Şam-ı Şerifi, Câmiü'l-Ezher misüllü âlem-i İslamın medrese-i umumisi ve Risale-i Nur vasıtasıyla kuvvet-i imanın ve salâbet-i diniyenin canlı misalidir.
Hususan Barla, ehl-i imanın manevî imdadına gönderilen Risale-i Nur Külliyatının telif edilmeye başlandığı ilk merkezdir.
Bu mekânlar yeniden dirilişin, manevi ve köklü bir ihyanın sembol merkezleridir.
Bu merkezde önce Anadolu’yu ve dünyayı kuşatan nurani ve Kur’ani bir çığır açıldı.
Bu çığır dünya döndükçe var olmaya devam edecek muazzam bir “iman” çığırdır.
Nurlar dünyaya Isparta’dan yayıldı.
Nur santralı, Gül ve Nur fabrikaları, Medrese-i Nuriye Şakirtleri, Mübarekler Heyeti…
Bu sinerji dolu terminolojiler zinciri nur talebeleri dışında fazla bilinmez…
Bu hayattar kavramlar, muhteşem heyecanları barındıran zengin ve rengin bir kültürün dışavurumudur.
Bu kültürün kurucu kadroları ihlâs ve tevazu abideleri...
Hele baş aktör, her yönü ile çok güçlü…
Takım arkadaşlarının takım ruhu tavan yapıyor…
İnsanı heyecanlandıran, yürekleri titreten ve vicdanları takdire sevk eden bir serencam var…
İşte bu esrarengiz dünyayı üç gün birlikte keşfe çıkacağız…
Darısı İnebolu, Kastamonu, Eskişehir, Denizli ve Afyon’un başına…
Bediüzzaman’ın izi sürülmelidir.
En ince ayrıntısına kadar!
Yarın Barla yiğitlerine, İslamköy’ün şehitler serdarına, bin kalemli Sav’ın emvatına ve ahyasına, gül fabrikasının baş mimarına…
Ve daha nicelerine.
Kuleönü, Bedre, Eğirdir…
Ve daha nice beldelerin eminlerine…
Şerefli mekinlerine…
Vefa borcumuzu ödeyeceğiz.
Dün Üstadımızın bir talebesi ile telefonda konuşuyorduk:
“Kardeşim kaç kişi ile geliyorsunuz?” diye sordu; bildiğim kadarıyla bir rakam söyledim.
“Olmaz kardeşim, bu miktarı kabul etmiyorum, bak biz iki otobüsle geliyoruz” dedi.
Muazzez ve muallâ Üstadı gören o gözlerin sahipleri sizler…
Femm-i mübarekinden çıkan o mübarek sesi duyan kulakların sahipleri sizler…
Kur’an ikliminin rahmet pınarından Risale-i Nur’un aşk ve heyecan suyu ile yoğrulmuş kalp ve vicdanın sahipleri sizler…
Biz size yetişemeyiz!
Ama sakın bize “Hey mirasyedi yaramaz çocuklar! Netice-i hayatımız siz misiniz? Heyhat! bizi akim bir kıyas ettiniz” demeyiniz…
Öyle olsak bile bize engin şefkatlerinizi eksik etmeyin, hele dualarınızdan hiç mahrum etmeyin.
Bizim bir aşkımız var!
Nurculuk yapmak istiyoruz!
Gelen neslin umutları da ufukları da çok büyük.
Dar kalıplara sığmıyorlar.
Şevkleri, aşkları var.
Bazen sath-ı arza bile sığmıyorlar.
Bu nesil, kâinat vüs’atindeki Nurculuğun ilanatını yapmak istiyor.
Bunun için ilim meclisleri açıyor, beyin fırtınaları yapıyor, müzakere zeminleri ihzar ediyor ve akıl sahiplerini havuza davet ediyor.
Şefkat kanatlarını bu nesle açan saff-ı evvel ağabeyler…
Ellerinizi kemal-i hürmetle öpüyoruz…
Bu nesli yalnız bırakmayan Isparta hükümeti…
Size medyun-u şükranız…
Üstadımız demiyor mu: “Isparta hükümeti bana ceza verse, başka bir vilayet beni beraet ettirse, yine burayı tercih ederim.”
Bu cümledeki hissenizden ötürü sizleri tebrik ediyoruz.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.