İsterseniz hep berâber bana tuzak kurun, sonra da bana hiç mühlet vermeyin!
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Hud Suresi 53-60. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor
53 . Dediler ki: “Ey Hûd! Bize apaçık bir delil (bir mu‘cize) getirmedin; biz de senin sözünle ilâhlarımızı terk ediciler değiliz, biz sana îmân edecek kimseler de değiliz.”
54,55 . “(Biz senin hakkında) ancak: ‘İlâhlarımızdan bazısı seni fenâ çarpmış’ diyoruz.” (Hûd) dedi ki: “Şübhesiz ben (ise) Allah’ı şâhid tutuyorum; (siz de) şâhid olun ki doğrusu ben, sizin O’nu (Allah’ı) bırakıp da şirk koşmakta olduğunuz şeylerden uzağım! Artık (isterseniz) hep berâber bana tuzak kurun; sonra (da) bana hiç mühlet vermeyin!”
56 . “Şübhesiz ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a tevekkül ettim. (Yeryüzünde) hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, O (Allah) onun perçeminden (alnından) tutmuş (da tasarrufu altına almış) olmasın!(1) Muhakkak ki Rabbim, dosdoğru bir yol üzerindedir.”
57 . “Eğer şimdi yüz çevirirseniz, artık size kendisi ile gönderilmiş olduğum şeyi (emir ve yasakları) size gerçekten teblîğ ettim. Hem Rabbim (isterse), sizden başka bir kavmi yerinize getirir. O’na hiçbir zarar da veremezsiniz. Şübhe yok ki Rabbim, herşeyi hakkıyla gözetendir.”
58 . Nihâyet emrimiz gelince, Hûd’u ve berâberindeki îmân edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtuluşa erdirdik ve onları şiddetli bir azabdan kurtardık.
59 . İşte Âd (kavmi) Rablerinin âyetlerini bilerek inkâr ettiler, O’nun peygamberlerine âsî oldular ve her inadcı zorbanın emrine uydular.
60 . Böylece hem bu dünyada, hem de kıyâmet gününde lâ‘nete tâbi‘ tutuldular. Haberiniz olsun! Şübhesiz ki Âd (kavmi) Rablerini inkâr ettiler. Dikkat edin! (İsyanları yüzünden Allah’ın rahmetinden uzaklaşan) Hûd’un kavmi olan Âd, helâk olsun!(2)
1- “(Bu) gibi âyetlerin işâret ettiği hakîkat-i a‘zamın (büyük hakîkatin) bir vechi (yönü) şudur ki: Şu kâinâttaki ecrâm-ı semâviyenin (gök cisimlerinin) kıyamları (varlıkları), devamları ve bekāları (süreklilikleri), sırr-ı Kayyûmiyete (Kayyûm isminin sırrına) bağlıdır. Eğer o cilve-i Kayyûmiyet bir dakîkada yüzünü çevirse, bir kısmı küre-i arzdan (dünyadan) bin def‘a büyük milyonlar küreler, fezâ-yı gayr-ı mütenâhî (sınırsız gökyüzü) boşluğunda dağılacak, birbirine çarpacak, ademe (yokluğa) dökülecekler. (...) Herbir mevcûdun zerreleri dahi, yıldızlar gibi sırr-ı kayyûmiyetle kāim (varlıkta duruyor) ve o sır ile bekā buluyorlar ve devâm ediyorlar.” (Lem‘alar, 30. Lem‘a, 404-405)
2- Târihte Allah’ın gazabına uğramış iki Âd kavmi vardır. Burada bahsedilen birincisi olup, bunlar Hûd (AS)’ın kavmidir. Daha sonra gelen ikinci Âd ise, Kur’ân’da “Ashâb-ı İrem” olarak geçen dünyevî saltanatları yüzünden şımarmış ve isyanları yüzünden üzerlerine Arîm Seli gönderilerek helâk edilen diğer bir kavimdir. (Râzî, c. 9/18, 17)