
İsmail BERK
Kaddafi ve müsveddeleri
Kaddafi, 42 yıl Libya’yı keyfine göre yönetti. Tartışmalı bir albay rütbesi ile darbe yaptı. Kendisini “Devrim lideri” olarak tanımladı. Tutarsız, aşırı korkak ve korumacı olduğu için dışarıya dengesiz ve sözüm ona kafa tutan çıkışlarıyla hep gündem oldu.
Önce batıya kafa tuttu, sonra onlara yaslandı. Bütün şifrelerini batı neredeyse son 10 yılda çözdü ve kendine göre güncelledi. “Çöl tilkisi” idi. Çöl çadırı ile kendini her ülkeye ve uluslararası protokole taşıdı. Bu tuhaflığını halkının bir sembolü olarak, sözde kültürünü ve geleneğini yaşatma olarak yansıttı. Arap toplumunun simgesel özellikleri üzerinden aidiyet temsili ve halk insanı havası/sahtekarlığını hep yaptı.
Kendisini batıya ve baskıya karşı bir “kahraman” olarak algılatma megalomanlığına girdi. Çevresini onunla avuttu. Bir dönem danışmanlığını yapan Suriyeli gazeteci Hüsnü Mahalli’den öğreniyoruz ki, hayatını merak ettiği ve hakkındaki Türkçe kitapların siparişini verdiği kişi Atatürk imiş.
Toplumla çatışan ama onlardanmış psikolojisi içinde İslam’ı ve Müslümanları kendi basit fenerine göre yolunu aydınlatma ve şaşırtma sorumsuzluğunda bir sıradanlıktaydı. Ülkesinde/kıtasında belirleyici olma iddiasının cehaletle beslenen cesareti içinde ilmi/felsefi konulara bile tecavüz etme gayretine girmiş bulanık bir adamdı. Ruh hastası demek daha doğru. Genel izlenimde bile fark edilen patolojik bir vakaydı.
Batının tepe tepe kullandığı ve halkına karşı duyarlılık taşımayan bir gaspçıydı. Baksanıza batı bankalarında çıkan 200 milyar dolara yakın para ve ortaklıkları var.
Ama İtalya’ya giderken, yakasına Ömer Muhtar’ın İtalyanlarca Libya işgali sırasında şehit edilişini simgeleyen ve onlara özür dinletir gibi sahte rollere girdi. Halkının izzetini beş para eden sömürücü karakterini gizlercesine. Ve milletinin kaynaklarını onlara yıllardır peşkeş çekercesine. Tam ambivalans bir durum.
***
Muhterem Mustafa Özcan’ın tespitiyle, bir çeşit “deccal gibi”. Evet, deccalın İslam coğrafyasında gölgeleri, suretleri, müstebitleri, müfterileri, inşikaka sebebiyet verenleri, iktidar ve koltuk hırsı taşıyanları, muhterisleri, huzuru fesada verenleri, sıfat ve davranış olarak, yani ahlaki boyutta deccala servis yapanları oldukça fazla. Ciddi bir yönetici ve sorumlu insanlar yığını var. Her düzeyde, her kuruluşta, her kitlede.
İtikat olarak mümin, Müslim ve hatta dindar, ama sıfat, tutum, yetki kullanımı, emanetleri şahsileştirme, kendini koruma ve kollama çabası, fitneye sebebiyet verme “yetkili” hali ve sürekli çevresini ve tabanını rahatsız edip bölme ve böldürme işlemleri itibariyle İslam dünyasına baktığımızda söylenecek çok söz var.
İşte Kaddafi türü aldığını vermeyen, bir darbe veya bir fırsat ve ölümün önünü açtığı her türlü yetersiz ama yetkili, kifayetsiz ama muhteris, çapsız ama çaplıymış gibi konuşan, büyütemeyen ama küçülten, sözde seçim ve rekabet isteyen ama sürekli kendini merkezde tutan, toplumcu görünen ama sürekli düşünen ve üreten potansiyeli rakip gören korkak ruhlu portreler. Masum ve mazlumlara aslan kesilen ama muadili ve güçlüler karşısında pozisyona tutunan ve onlara karşı gizli bir dikkat ve hayranlık karakteri taşıyan nice konumları şüpheyle bakılabilecek ve senaryoları bir başka kesitten alınıp monte edilmiş derin hesabın ürünü nice cüce ruhlu “yüce”leri bol Kaddafi müsveddeleri var.
***
Kaddafi, petrol kaynaklarını en sorumsuzca ve hanedan sisteminde ailesi ve etrafı bir avuç “insafsız avcıya hizmet eden” şürekası ile paylaştı.
Bazen bilge sahtekarlığında ideoloji uydurmaya çalıştı. “İslam sosyalizmi” diye bir “icat” yaptı. Daha doğrusu “ifsat” yaptı. 70’li yıllarda zihinlerde kendi uydurması, neseb-i gayr-i sahih ve cehaletinin siyasi zekasına sermaye olduğu bir ruh haliyle düzeltilmesi ve ıslahı gayr-i kabil sözüm ona “teoriler/icatlar” çıkardı İslam dünyasının başına.
Genelde küçük/büyük çapına göre cahil müstebitlerin kompleksli hayatları yetki ile donanınca veya gasp edip bir fırsatı lehine çevirince gelen iktidar/muktedir hali, beraberinde hep kargaşa, baskı, mutsuzluk ve çatışma getirir. Bunu her seviyede ve çıplak gözle görebilirsiniz. Oluşan fanatik ve muhakemesiz bağımlıların ise ekmek teknesidir bu işler. Vatan, millet, mukaddesat, kavmiyet, sadakat, birlik v.s. gibi İslam tarihindeki bütün fitnelerde amacı dışında kullanılan tabirler birer can simidi gibi kullanılır.
Fitne çıkaranların, en çok fitne çıkacak diye İslam tarihinde fitne ürettiklerini ve ihtilafların/bölünmüşlüğün temelinde kudsiyetin kudsiyet ruhunu incitenlerce istismar edilmesinden kaynaklandığına dair bu tespiti rahmetli İbrahim Canan hocadan dinlemiştim.
***
Kaddafi’nin meşhur Yeşil Kitabı da kendi çapında ayrı bir açmazdı. Türkiye’de 1970’li yıllarda İslam devrimine ilgi duyan bir akımın el kitabıydı adeta. İslami camiaları bir dönem etkileyen bir figürdü Kaddafi. Zaten İslam dünyasının çaresizliği burada. İlmi, irfanı, felsefesi, idraki ve ehliyeti tartışmalı ama fırsatçı ve hep başkasından geçinen ve beslenen o kadar çok zevata kaptırılmış ve kapılmış alan ve sahte “kahraman” türemiş ki, temel vasıfları ancak teneşir onları koltuğundan musallaya taşır. Kendileri olmazsa, her şey “kötü” olacak. Ve birileri/kitleler “Kurtarıcı”sız kalacak. Oldukça komik, ama özellikle son yüz yılımızın sömürge valileri gibi baskılayan, ama son elli yılda bağımsız bağımlılar gibi müteharrik-i bizzat olmayan ne kadar psikopat tip varsa (örtülü veya açık) bu mazlum halkları kendi çapında devşirmekte ve aklen/zihnen/hikmeten bozmaktadır. Genetiği ile oynanmış gıdalar gibi, insan havsalasının alamayacağı idraksizliği bir düzen haline getirebilmekte ve bununla geçinebilmektedirler. İşte saklı sapkınlık bu.
Kaddafi’nin temsil ettiği yapıyı muhterem Mustafa Özcan’ın yaklaşımıyla yönetim psikolojisi ve Kaddafi müsveddeciliğinin izdüşümleri üzerinden irdelemeye çalıştım.
Kaddafi’nin askeri kurnazlıkları, küstah tavırları ve diğer tarafta Arap milliyetçisi narsist tutumları ise hep iç içe bir megeloman karakterdi.
Görevlerini asla bırakmayan ve kendilerini “devrim lideri” gören putçuklar olan diktatörler, beslendikleri iktidar hırsı, koltuk merakı ve yetersizliği örtme çabası içinde gündemi çirkefleştiren çıkış ve çapsızlıkları çoğunlukla bir birine benzer.
Ne yazık ki, son yüzyılın en belirgin bu tiplemeleri ve karakterleri en çok İslam coğrafyasında boy veriyor.
Şahıs merkezli kutsanmışlıklar ve şahsın kutsadıklarından oluşan güruh ve aveneler hep bu minvalde hüküm sürüyorlar.
***
Ankara, "Arap Baharı" Libya'da da esmeye başlayınca Kaddafi'ye şu mesajı vermiş:
"Değişim istemini gör ve buna göre tavır al. Ülkede kimsenin seni rahatsız etmeyeceği bir yere çekil. Sana bir şey yapılmayacağı garantisini veriyoruz. Kendi ailenden birini iktidara getirebilirsin. Ancak o kişi (oğullarından birisi veya kendisinin tercih edeceği bir başka yakını) belirli bir takvim içinde ülkeyi demokrasiye götürecek süreci başlatmalı. Aksi takdirde değişen bir şey olmaz."
Kaddafi, bu teklifi şöyle cevaplamış:
"Ben Cumhurbaşkanı değilim, devrim lideriyim. Cumhurbaşkanı olsam görevden ayrılabilirim ama değilim ki... Devrim liderleri görev bırakmaz, görevlerinin başında kalırlar. Bunu anlayamıyorsunuz." (23 Ekim tarihli gazeteler.)
Ve “Devrim lideri” görevini bırakmadı. Bir coğrafyanın ve İslam’ın izzetini batı karşısında küçük düşürdü. Ecnebi kılıçları ile ülke kana bulandı. Ve sefilce gitti. Keşke giden sadece kendisi olsaydı.
***
Kaddafi kanalette bulununca, yakalayan askere ilk sözü “Ben Kaddafi değilim” olmuş. Asker saçını kaldırıp yüzüne bakınca alıp üstlerine götürmüş. (26.10.2011 tarihli gazetelerden)
Bu da ibretlik. Temel karakterleri korkaktırlar, korktukları için bütün hayatları korkutmakla geçer ama günü geldiğinde “Ben değilim, ben yapmadım, ben demedim” yalancılığı da sermayeleridir.
Fıtrat yalan söylemez. Son anında Kaddafi bile Kaddafiyi reddetmiş.
Çare olarak; İslam dünyası hakkı, hukuku, İslami idare ahlakını yok sayan, zulmeden kendi Kaddafi müsveddelerini ve İslam tarihindeki bu irili ufaklı müstebitleri bolca teşhir etmeli, tefsir etmeli ve bu mazlum halkların önüne imanlı hürriyeti ve faziletli medeniyeti koymalı.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
(İşte Kaddafi türü aldığını vermeyen, bir darbe veya bir fırsat ve ölümün önünü açtığı her türlü yetersiz ama yetkili, kifayetsiz ama muhteris, çapsız ama çaplıymış gibi konuşan, büyütemeyen ama küçülten, sözde seçim ve rekabet isteyen ama sürekli kendini merkezde tutan, toplumcu görünen ama sürekli düşünen ve üreten potansiyeli rakip gören korkak ruhlu portreler. )..(Görevlerini asla bırakmayan ve kendilerini “devrim lideri” gören)
Yanıtla (0) (0)İsmail beyi yukarıya aldığım tespitleri yerinde ve güzel olmuş
Eline sağlık İsmail bey, Arap baharına karşı çıkan diktatörlerin sonları, ve nihayet ; diktatörlerin sonları hep (MK) Muammer Kaddafi'nın sonu gibi olacak, herkes lâyığını bulacak, şimdi Suriye'deki diktatör de direniyor ve etrafında bir kısım dalkavuklar da güya destek veriyor, ama yarın M.K. gibi linç edilirken yanında kimse olmayacak, halkın umumunun karşısında, değişimin karşısında kimse duramaz ve durmayacak, duramayacak, kurtarıcılardan kurtulduğumuz gün, bayramımız olacak, biz de bizdeki kemalizmden boynumuzu ve boyunduruğumuzu kurtardığımız gün, bizim de ülkemizin de baharı olacak, güzel-güzel rengarenk çiçekler açacak inşallah, cumhura ve cemaate sırt çeviren liderler, en nihayet halkın nefretiyle giderler, gitmesini bilmeyeni işte böyle gönderirler, vezir olarak değil de, rezil olarak, o zaman; "İzzet-i ikbâl ile çekil, bab-ı hükümetten." demesini bilmeli bu diktatörler. Omuzlarda gitmezsen, omuzlarına basıp da giderler, üstüne basa-basa. Tüm baştaki başlara, zamanı gelince gitmeyi bilsinler
Yanıtla (0) (0)Tarih boyunca müstebit Kaddafilere şerefli bir final nasip olmamış. Her zamanın Firavunları. En güçlü oldukları zaman güçsüz görülenlere karşı mağlup olmuşlar.
Yanıtla (0) (0)Kaddafileri müstebit yapan kendisinden ziyade etrafındakilerdir. Ayağı tökezlediğinde en önce karşısına geçenler de yine onlardır.
Herkes yakın çevresine baksın. Her sosyal grubun irili ufaklı "Kaddafi"vari profilleri görecektir. Kırk yılı aşkın siyasi ayak oyunları ile nemalanan "kahramanlar!..." ı görmek mümkün. Sirkenin makbulü kırk yıllık olanıymış. Dikatatörlerin de kırk yıllık olanlarıdır herhalde. Bakmakla görmek aynı şey değildir....Bakıp da görenler var.... Göremeyenler var.... Zaman en büyük müfessir...Allah imhal eder ama ihmal etmez.
Her işi aldatma ve milletine zülüm yaparak günlerni hep islamı yıkmaya çalışan Deccal gibi, Kaddafide Milletine ve islamiyete büyük zararı olmuş bir deccaldır.
Yanıtla (0) (0)Tebrikler İsmail bey; Harika bir makale yazmışın, herkesin okuyup acaba bu yazıda benim de hissem var mı? diye düşünmesi gereken bir yazı. eline, koluna aklına sağlık..
Yanıtla (0) (0)Tarihteki (silik icraatları aynı) olan insanlar ; isimlerindeki ayniyet benzerlik şaşırtıcıdır şöyleki; yalacı peygamberin ismi M.K. -sayın Özcanın belirttiği arap deccalinin ismi M.K. - Hz Ali'ninin süfyanı vasıflandırdığı isim M.K. lardan ve şerlerinden her zaman Allah'a sığınmalıdır ve ümmet uyarılmalıdır.
Yanıtla (0) (0)