Alaettin TAŞKIN
Kader insanın özgür olmasını ister!
Geçen haftaki yazımızda gördüğümüz üzere kaderin varlığına dair deliller sayısızdır. Bütün varlık âlemi ve Kur’anın pek çok ayeti her şeyin varlığından önce ve sonra yazıldığını açıkça belirtir. Bu yazıda ise kader ve cüz-i ihtiyarı /seçme özgürlüğü meselesine bakacağız ki bu mesele kadere iman bahsinde en çok gündeme gelen konudur. Kader Risalesi’nin İkinci Mehbas’ında Üstad Bediüzzaman kader ile cüz-i ihtiyari nasıl bir arada bulunur sorusuna cevap arar. Yani her şeyi ‘olmadan önce’ ölçüp biçen ve yazan bir kaderin varlığı ile aynı zamanda insanın hayatın işleyişinde yaptığı işlemlerde seçme özgürlüğünün bulunduğunu açıklayıp ispat etmeye çalışır.
Öncelikle seçme özgürlüğü insana teklif mesuliyeti için verilmiş ve herkes kendinde seçme özgürlüğünün bulunduğunu kabul eder. Kimse buna itiraz etmez. Yani hiç kimse çıkıp diyemez ki benim seçme özgürlüğüm yoktur. Çünkü kendi hayatında iradesine bakan konularda devamlı olarak seçme özgürlüğünü kullanmaktadır. Mesela mağazada gömlek alırken onlarca gömlek arasından bir karar verip öylece alıyor o gömleği. Ya da bir restoranda yemek siparişi verirken ne yiyeceğine yine kendi seçme özgürlüğünü kullanarak karar veriyor.
Kader, Cenab-ı Hakk'ın ezeli olan ilminin bir çeşididir. Ezelî ilmi bundan yıllar öncesine gidip orada bir başlangıç noktası düşünüp orada duran kader her şeyi bir senaryo gibi belirlemiş ve bütün eşya o senaryoya göre sırayla vücuda geliyor diye düşünmek yanlış olur. Başlangıç noktası mesela m.ö. 50000 senesinde duran ezeli ilim (kader) sanki her şeyi bir senaryo gibi yazmış, ondan sonra gelen bütün eşya o senaryoyu oynuyorlar. İnsan ise kendisini (düşünceleri, iradesi vb. gibi) o senaryonun dışında tutup ama yaşama girince olaylar ile muhatap olduğunda sanki kendi iradesi hiç işlemiyor, sadece o senaryodan akıp gelen hadiseleri yaşıyor diye düşünmek yanlış olur. Ezel demek ebedi de içine alır. Ezel bütün zamanları aynı anda birden görür. Cenab-Hak için Hz. Âdem’in cennette gezerken ki durumu ile benim şu anda bilgisayar başında şu yazıyı yazarken ki durumum arasında hiçbir fark yoktur. Her iki durumda aynı anda Cenab-ı Hakk'ın nazar-ı müşahedesi altındadır.
Kader ve cüz-i ihtiyari meselesini anlarken metinde geçen şu ifade, "kader, ihtiyarı teyid eder." güzelce anlaşılırsa bizde bu kader meselesi hallolmuş olur. Burada çok orijinal bir tespitte bulunur Bediüzzaman. Kader insanın seçme özgürlüğünü iptal etmez, aksine kader insanın seçme özgürlüğünün olması ister ve gerektirir. Yani, kader ilim olduğu için bir şeyi bilmesi lazım ki o ilim oluşsun. Kaderin bildiği de bizim kendi irademizle ‘neyi tercih edeceğimizdir.’ Yalnız kader ezeli ilme dayandığı için bütün zamanları içine alabilecek bir konumda olduğundan her şeyi her şeyden önce, zaman üstü bir şekilde bilir. Demek ki kader ihtiyarı, insanın seçme iradesini teyid eder, destekleyip olmasını ister. Çünkü kader ilimdir, ilime malum/bilinen şeyler lazımdır ki, o da bilsin ve bizde onun varlığından söz edebilelim. İşte kaderimizin bildiği bizim tercih hakkımızı kullanarak seçtiklerimizdir. Malum/bilinen şeyler ilme tabi değildir ki, biz tercihlerimizde kadere tabi olalım. Mesela bir çiçek hakkında bilim adamları inceleme yapıp o çiçeğin bütün özelliklerine dair bilgiler edinip bu bilgileri bir kitapta toplasalar, bu çiçeğe dair bir ilim oluşur. Şimdi bu çiçeğe dair ilim olarak bu kitaptaki bilgiler mi bu çiçeğin o şekilde olmasını belirledi? Yoksa çiçeğin sahip olduğu özelliklere göre mi bu kitaptaki bilgiler belirlendi. Tabiki, çiçeğin sahip olduğu özelliklere göre kitaptaki ilim belirlenmiştir.
Buradan hareketle kader ve cüz-i ihtiyari meselesini halledecek edecek şöyle bir cümle kurabiliriz: Kader Cenab- Hakk'ın ezeli ilmiyle bizim herhangi bir durum karşısında neyi tercih edeceğimizi ezelden bilmesidir. Yani kader ilim olduğu için bir ‘şeyleri’ bilmesi lazım ki o ilim oluşsun. Kaderin bildiği de bizim kendi irademizle neyi tercih edeceğimizdir. Demek ki kader insanın ‘özgür’ olmasını ister. Demek ki insan kendi iradesinin, tercihinin ve özgürlüğün mahkûmudur.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.