Kainat, Kur'an'ın en büyük tercümanıdır
Sızıntı, Yeni Ümit ve Hira dergilerinin ortaklaşa tertiplediği "Uluslararası Kur'an ve Bilimsel Hakikatler-2" sempozyumu dün İstanbul'da başladı.
Sempozyuma İslam ülkelerinden ve Türkiye'den 1.200'e yakın bilim adamı iştirak ediyor. Toplantının açış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, kainatın ibadet eden bir Müslüman olduğunu ve bizim, onu çok iyi okumamız gerektiğini söyledi.
Bu yıl ikincisi düzenlenen "Uluslararası Kur'an ve Bilimsel Hakikatler-2" sempozyumu, Fırat Kültür Merkezi'nde (FKM) başladı. Sempozyumda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, insanların Kur'an-ı Kerim'i okudukça ve dinledikçe imanlarının arttığını belirterek, nehirleriyle, dağlarıyla, taşlarıyla ve tüm varlığıyla kainatın Müslüman olduğunu söyledi.
Sızıntı, Yeni Ümit ve Arapça yayımlanan Hira dergileri tarafından organize edilen, Kur'an'la modern bilim ilişkisinin ele alındığı iki gün sürecek sempozyuma, alanında önemli çalışmalar yapan bin 200'e yakın bilim adamı katılıyor. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, insanı küçük kainata, tabiatı da büyük kainata benzetti. Kur'an'ın insana varoluş gayesini öğrettiğini belirten Görmez, "Kur'an, insana hayatın manasını öğretir. Nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi öğretir. Kainatın dilini ve sırrını ortaya koyar." dedi. Görmez, insanoğlu gibi insanların içinde yaşadığı kainat ve tabiatın Müslüman olduğunu söyledi. Görmez, "Yerde ve gökte var olan her şey Allah'a teslim olmuştur. Kur'an'ın en büyük tercümanı, müfessiri kainatın kendisidir." diye konuştu.
Görmez, Batı'daki bilimsel gelişmelerin sonuçlarını temel alarak Kur'an'ın da bunları çok önceden bildiğini ve onlarla çelişmediğini ortaya koyma çabasının doğru bir çaba olmadığı görüşünü dile getirdi. Bilimin ortaya koyduğu sonuçların hiçbir zaman varlık dünyasını doğru açıklamak için son nokta olmadığını aktaran Görmez, "Bu gerçeği daima göz önünde bulundurmak gerekiyor. Kur'an'ın bu bakışla tefsiri ve anlaşılması çabası Kur'an'ı bir bilimler ansiklopedisi gibi ele alma çabasına zaman zaman dönüşebilmektedir. Oysa Kur'an'ın asıl amacı, insana bilim ve teknoloji öğretmek değildir. Kur'an, insana bilgiyi ve teknolojiyi ahlaklı bir şekilde nasıl kullanacağını öğreten bir kitaptır." şeklinde konuştu.
Sempozyuma Senegal'den katılan Ümmet Alimleri Birliği Genel Direktörü Prof. Dr. Abdülaziz Kene, sempozyumun Müslümanlar olarak sorumluluklarını kendilerine hatırlattığını aktardı. Kongo Cumhuriyeti Orta, Doğu ve Güney Afrika İslam Birliği Başkanı Abdullah Mangala, Gülen'e "Kardeşim" diye hitap etti. Bezmi Alem Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Yüksel ise insan vücudu ile ilgili ilginç verilere dikkat çekti. İnsan vücudunda 100 trilyon hücre bulunduğunu ve saniyede vücudumuzda 50 milyon hücrenin değişim gösterdiğini ifade eden Yüksel, bir günde 4 trilyona yakın hücrenin değişim gösterdiğini ve bir hücrede saniyede 5 bin fonksiyon görüldüğünü vurguladı. Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hamza Aktan, Yeni Ümit Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Dr. Ergün Çapan ile Hira Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Savaş da birer konuşma yaptı. Açılış konuşmalarının ardından Uluslararası İ'câz-ı İlmî Komisyonu Genel Koordinatörü Prof. Dr. Abdullah bin Abdulaziz el-Muslih açılış konferansı verdi.
Fethullah Gülen Hocaefendi'den mesaj: Gelecek, Kur'an'a açık yıllar olacak
Uluslararası Kur'an ve İlmi Hakikatler Sempozyumu'na mesaj gönderen M. Fethullah Gülen Hocaefendi, katılımcılara ve sempozyumu düzenleyenlere tebriklerini iletti. Hocaefendi, mesajında şunlara dikkat çekti:
"Günümüzde pek çok düşünür, gelecek yılların Kur'an'a açık yıllar olabileceği hususunda hemen hemen ittifak halindedir. Aslında, az dikkat edildiğinde, içinde bulunduğumuz çağın, düşünce ve tasavvurlarımızın üstünde bir süratle Kur'an'a doğru kaydığı hemen sezilecektir. Geleceğin Kur'an devri olmasını çok görmemek lazım. Zira Kur'an, geçmişi bugünle, bugünü de yarınla bir arada görüp bilen bir Zat'ın kelamıdır. Kur'an, dünden bugüne kendisine gönül verenleri aldatmayacak, hayal kırıklığına uğratmayacaktır. Zira, inanıyoruz ki, zihinler müsbet fenlerle aydınlandığı, gönüller Hak marifetiyle şahlandığı ve varlık, ilim ve hikmet adesesi altında tetkik ve araştırmaya tabi tutulduğu sürece, ilimler adına verilen her hüküm Kur'an'ın ruhuna uygunluk içinde cereyan edecektir... Öyle zannediyorum ki, çok yakın bir gelecekte insanlığı takdir ve hayranlık dolu bakışları altında, Kur'an okyanusuna doğru ilim, teknik ve sanat çağlayanları esas kaynaklarına dökülüp onunla bütünleşince, alimler, araştırmacılar ve sanatkarlar da, bir kere daha kendilerini o deryanın içinde bulacaklardır."
Zaman