Kalbi dünya sevgisinden arındırmanın yolu

Kalbi dünya sevgisinden arındırmanın yolu

Zekât, "gelişmek" ve "temizlemek" anlamlarına gelen zekâ kelimesinden türemiştir.

Zekât Nedir?

Zekât, bir kişinin mülkiyetinde bir yıl kalan ve nisab denilen belli bir miktara ulaşan maldan verilmesi gereken yıllık bir vecibedir.

Zekât, "gelişmek" ve "temizlemek" anlamlarına gelen zekâ kelimesinden türemiştir. Bu kelime, Kur'ân'da "günahlardan temizlenme" manasında da kullanılır. Peygamber'den (s.a), "kendisini takip edenleri temizleyici" [yüzekkîhim veya yüzekkîküm] olarak bahsedilir. Yahyâ (a.s) için şöyle denilir: "Çocuk iken ona hikmet, katımızdan bir yumuşak kalplilik ve temizlik (zekâten) verdik." (Meryem, 12-13)

Zekât, "malın zenginden alınıp fakire verilmesi" sebebiyle bu ismi almıştır. Zira zekât vermek hem malı çoğaltır hem de maldan vermek suretiyle onu temizler. Toplumun fakirlerine zekât vermek, her ne kadar fert için bir lütuf sebebi olsa da, genel olarak toplumun refahını yükseltir. Öte yandan zekât, verenin kalbini aşırı mal sevgisinden temizler.

Namaz-Zekât İlikisi

Zekât, genellikle namazla birlikte Kur'ân'da sıkça tekrarlanan emirlerdendir: "Onlar ki gayba îmân ederler, namazı kılarlar ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden harcarlar." (Bakara, 3). Burada imândan hemen sonra namaz ve zekât zikredilmiştir. Buna göre zekât, İslâm binasının dayandığı namazdan sonraki ikinci büyük temeldir. Bu ve pek çok âyette, namaz ile zekât birlikte zikredilir. Bu durum, her iki ibâdet arasındaki yakın ilişkiyi açıklar. Yukarıdaki âyete göz attığımızda bu ilişkiyi daha iyi anlayabiliriz: Zira gaybe imân, manevî ilerleyişte ilk adımdır. Ardından namaz vasıtasıyla gayb ile ilişki kurmak gereklidir. Bu ilişkinin üçüncü adımını ise infâk ve zekât gibi hayır işleri oluşturmalıdır. Böylece müminin manevî dünyasında bu üç aşama ile imân-ibâdet ilişkisi kurulmuş olmaktadır. İmân namaza, namaz zekâta; bunlarda mümini bütün sâlih amelleri işlemeye yöneltmelidir. Sonuç olarak kul; kalbi, bedeni ve malı ile Allah'a yönelerek gerçek kulluğu ?âyetteki ifâdesiyle muttakî olmayı? gerçekleştirmiş olmaktadır.

Zekâtın Şartları

1) Mala tamamen sahip olmak. Malın sahibinin elinde olması ve onu istediği gibi tasarruf etme hakkına sahip olması gerekir.

2) Mal, nisab miktarına ulaşmalıdır. Nisab miktarından az malın zekâtının verilmesi gerekmez.

3) Malın mülkiyetinin üzerinden bir kamerî yıl geçmelidir.

4) Mal, sahibinin zaruri ihtiyaçlarından ve borçlarından fazla olmalıdır.

Nisab

Nisab, gümüşte 200 dirhem (yaklaşık 600 gr.), altında 20 miskaldir (yaklaşık 80 gr.). Paranın nisabı, eğer para gümüş veya altın ise, gümüş veya altının nisabının aynısıdır. Nisabın belirlemesinde gümüş veya altının ağırlığı belirleyici olarak kabul edilir. Hayvanların nisabı ise her hayvan grubu için değişiktir. Küçük baş hayvanlardan koyun ve keçi cinsinden kırk, sığır cinsinden otuz, devede beş deve nisab ölçüsüdür. Resullullah (a.s.) zamanında bütün bu değişik cinsten nisab miktarları birbirlerine eşit idi ve bir aileyi normal şartlarda bir yıl geçindirmeye yeterliydi. Nisab konusunda bu ölçünün gözönünde bulundurulması daha uygun olacaktır.

Zekâtın Oranı

Zekât, toplam servetten kırkta bir yani % 2.5 oranındadır. Hayvanların zekâtı ilgili oranlar, her hayvan grubundan belli bir sayıya ulaştıkları zaman belli yaşta hayvanlar zekât olarak verilir. Bunların detaylarına girmiyoruz. Fakat bu oranlar da yine kırkta bir oranı civarındadır.

Zekât, Kimlere Verilir?

Zekât verilecek kimseler Kur'ân-ı Kerîm'de ifade edilmiştir: "Sadakalar [zekâtlar] Allah'tan bir farz olarak ancak fakirlere, miskinlere, zekât toplayan memurlara, kalpleri hakka meylettirilecek olanlara, kölelere-câriyelere, borçlulara, Allah yolunda olana ve yolda kalmışa mahsustur..." (Tevbe, 60)

Zekât, bir Müslümanın Allah'ın bir emri olarak yerine getirmesi gereken ibâdetlerden biridir. Ancak zekât sayesinde toplumun refah seviyesinin yükselmesine de katkı sağlanmış olmaktadır.

Yeni Şafak