Bediüzzaman Hazretleri internet ve Google gibi tüm dünyayı küçücük köy gibi, her an ulaşılabilir hale getiren enformasyon araçlarından haber vermiş. Buyrun;
"Küre-i Arzı bir köy şekline sokan şu medeniyet-i sefihe ile gaflet perdesi pek kalınlaşmıştır."(RN-Mesnevi-i Nuriye/123)

Bilirsiniz, eskiden İspanya'nın güneyinde bir şehirde yangın olsa, kuzeyindeki bir şehir 3 ay sonra haberdar olurdu bundan... 
Oysa hemen ardından bu dişlilerin hayata kolaylık değil, sefih bir medeniyetin eseri olarak gaflet getireceğini ve doyumsuz hevesleri besleyip, yoğun bilgi kirliliği altında oyalayacağı hakkında uyarmış... 
"Ta'dili, büyük bir himmete muhtaçtır. Ve keza beşeriyet ruhundan dünyaya nâzır pek çok menfezler açmıştır. Bunların kapatılması ancak Allah'ın lütfuna mazhar olanlara müyesser olur." (RN-Mesnevi-i Nuriye/123)
Dengeli ve itidalli kullanılması, açacağı yaraların ve getireceği bağımlılığın düzeltilmesi pek zor olacak diyor. 
Peki bu durum neye yol açar? İnsan binasından dünyaya ve fani, geçici eşyaya çok pencereler açılır, manevi izolasyon kırılır, açılan bu pencerelerden şeytanın girmesi kolay olur.
Geçenlerde Google bir duyuru yapmıştı, bilirsiniz:
”Güvenlik Sistemimizi kırabilene, hack’leyene 1 milyon dolar vereceğiz” diye.
Şimdi, sistemin tam 7 güvenlik duvarı var.
Doğru açıdan bakıldığında, bu bir iş ilânı.
Nasıl mı?
Sistemi tamamen kıracak kişiye ulaşmak değil asıl maksat!
Yeterli seviyede, mesela 5. ya da 6. duvara kadar aşanlar direkt işe alınacak ve müdür yapılacak. 7. Duvarı aşan şampiyon (Genel müdür) 2 ya da 3-4 duvarı aşanlar ise değerlendirilecektir.
Tıpkı bunun gibi iman kalesinin yani sisteminin de yedi kalesi (güvenlik duvarı) var.
Ve şeytan yavrularına aynı çağrıyı yapıyor.
Sırasıyla:
1- Farz
2- Vacip
3- Sünnet
4- Müstehab
5- Mendup
6- Mekruhu terk
7- Nafileler
Bu güvenlik duvarlarından 5-6 kadarını geçen direkt müdür oluyor.
7. Seviyeye çıkan imanını çalan genel müdür, 2-3 seviye ilerleyen ise illa ki değerlendirilir…
Ne yapalım, internet ya da google kullanmayalım mı? 
Kapımızdaki Düşman: Enformasyon!…
Sanal arama motoru Google ile her bilgiye ulaşabileceğimiz ve üstelik ulaştığımız her bilginin de doğru olacağı gibi KOCAMAAN bir yanılsama ile araştırıyor, yazıyor ve paylaşıyoruz!
Bir kitabın ortasından bir sayfa koparıp, önümüze koysa biri, kitabın kalanını, yazarını, tarihini, yayın evini, baskısını veya satıcısını sormak aklımıza gelebilir.
Oysa dijital ortamda, hele sosyal sitelerde, birileri ‘kopyala, yapıştır’ yöntemi ile bir eserden olduğunu iddia ettiği bir kesiti, önümüze koyduğunda, bu soruları sormak aklımıza gelmiyor, çoğu zaman olduğu gibi kabul ediyoruz!

Diğer yandan, mail adreslerimiz, telefon numaralarımız ile üye olup gezdiğimiz her site, biz çılgınca sörf yaparken, hakkımızda bilgiler toplayarak, sanal profiller oluşturuyor.
İşte bu oluşumun adı; enformasyonizm!

Bu profiller hangi kurum için potansiyel müşteri olacağımızı belirliyor.
Daha sonra sınıf sınıf kategorilenmiş profillerimiz, marketler, bankalar, restoranlar, avm’ler gibi çeşitli kurumsal sektörlere satılıyor.

Daha sonra, siz cebinize gelen bir bankanın kredi teklifi, ya da bir marketin deterjan indirimi mesajını okurken, ” tam da ihtiyacım olan şeydi, hayret!”
Diyorsunuz…

Bilgi toplarken de, bilgi verirken de perdenin arkasına bakmadan ve çok da umursamadan, âdeta ; elimize verilmiş bıçaklarla, önümüze uzatılmış ekmeklerine yağımızı seve seve sürüyoruz. Sanki keyif sürüyoruz ve adına da sörf diyoruz!

İyi de sörf tahtasının zirvesine çıktığı bu dalgaları kimler yapıyor?

Sanal dünyadan bir bilgiye ulaşmamız tevafuk gibi durabilir.
Ancak sanal âlemden, bize ulaşan bir bilgi, asla tevafuk değildir…

Görüldüğü üzere bu sefih medeniyetin çalışma metodu, şeytanınkinden elbette farklı değil...