Bazı ailelerin ikinci dönemde karnesinde kırık not olan çocuklarına oyun oynama ve televizyon seyretme gibi yasaklar bıraktığını söyleyen Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık (PDR) Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tuncay Ayas, bunun da okula karşı tutumu olumsuz etkilediğini belirtti.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) yarıyıl tatilinde öğrencilere ödev verilmemesi projesinin güzel bir uygulama olduğunu açıklayan Doç. Dr. Tuncay Ayas, öğrencilerin daha önce tatillerini ödev yapmakla geçirdiğini, çocukların dinlenmeden tekrar okula başladığını vurguladı.

Ödev verilmemesi, çocukların tatillerini dinlenmiş olarak geçirmelerine neden olduğunu belirten Doç. Dr. Ayas, "Dinlenmiş olarak ikinci döneme başladıkları için de daha başarılı ve uyumlu şekilde okul sürecini devam ettirebiliyorlar. Ödev yaparak okula gelmiş olsalardı, sorun yaşayabiliyorlar çünkü dinlenmemiş oluyorlar. Bu açıdan ödevin verilmemesi önemli olarak değerlendirilebilir" şeklinde konuştu.

Uyum sorununa dikkat

Öğrencilerin iki haftalık sürede okulun etkinliklerinden uzak kalmasından dolayı özellikle ilk hafta okula uyum sorunu yaşayabildiğine işaret eden Doç. Dr. Ayas, "Çocuklar tatil sürecinde evde özgür bir ortam yaşıyorlar. Bir düzen, kural yok, istedikleri saatte yatıyor, kalkıyor, yemek yiyorlar. Kuralsız dönemden sonra okulun başlamasıyla disiplinli ve kuralların olduğu bir ortama başlıyorlar. O da çocukların uyum sağlamasında önemli bir problem olarak karşımıza çıkabiliyor" diye konuştu.

Birinci dönemde öğretmen ve arkadaşlarla yaşanan sorunların da çocuğun okula başlama isteğini etkilediğini vurgulayan Doç. Dr. Ayas, şunları kaydetti: "Özellikle bazı aileler alınan karnede notların düşük olması nedeniyle çocuğa, 'kötü not aldın' diyerek, ikinci dönemde birçok şeye yasak getirebiliyorlar. Özellikle çocukların çok sevmiş olduğu oyun ve televizyon gibi şeyleri yasaklıyoruz. 'Okul açıldığı için bunları yapmana artık müsaade etmiyoruz, çünkü derslerin kötü' diyorlar. Bu da öğrencilerin okula karşı tutumunu olumsuz şekilde etkiliyor. Yani sevdiği etkinliklerin elinden alınmasına neden olan faktörün okul olduğu ortaya çıkıyor. Bu düşünceyle okula karşı olumsuz tutum sergiliyor. Burada ailelerin çocuklarıyla iyi iletişim içerisinde kalması ve çocukların derslerinin olumsuz etkilenmesine neden olan faktörleri ortaya çıkarıp bulması gerekiyor. Buna bağlı olarak okulla iyi iletişim içerisinde olmaları lazım. Çocuklarının okulda yaşamış oldukları sorunların tespit edilmesi ve çözülmesi için öğretmen ve yöneticilerle iş birliği içerisinde olması gerekiyor."

"Bütün çocuklar başarılı olacak diye bir şey yok"

Aile ortamında yaşanan olumsuzluklar ile eşlerin birbiriyle kavga etmesinin çocuğu negatif yönde etkilediğini ifade eden Doç. Dr. Ayas, bunun da okuldaki durumuna yansıdığını belirtti.
Ailelerin çocuklarının başarısı için gerekli çabayı sarf ettiklerini, ancak her çocuğun başarılı olamayacağını dile getiren Doç. Dr. Ayas, "Bireysel farklılıklarımız var, bütün çocuklarımız başarılı olacak diye bir şey yok. A dersinde başarılı olamayan, farklı alanlarda başarılı olabilir. Bu nedenle çocuk, başarılı olduğu alanlara belki yöneltilebilir. Bununla birlikte ailelerimiz çocuklarını dinlesin, değer versinler. Kendileri okula gittikleri dönemde ne yapıyorlardı, nasıl ders çalışıyorlardı? Bunu düşünerek, çocuklarına o şekilde davranmalarında fayda var" ifadesini kullandı.

"Çocukları ilk hafta akademik çalışmalardan uzak tutun"

İlk haftayı akademik çalışmalardan ziyade yaşantısal konular üzerinde değerlendirmenin, çocukların uyum sağlaması açısından önemli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Ayas, çocukların ilerleyen süreçte çok yoğun sınav maratonuna gireceğini, o nedenle öğretmenlerin çok fazla öğrencilere yüklenmemesini tavsiye etti.
Yarıyıl tatilinin bitmesine de az bir zaman kaldığını hatırlatan Ayas, çocuklara derslerini gözden geçirmeleri yerine bu süreci kitap okuyarak geçirmeleri önerisinde bulundu.

AA