Karun bir kez Allah deseydi kurtarırdım
Karun, Hz. Musa’nın kavminin en zenginlerindendi
Nihat Hatipoğlu'nun yazısı:
Bir kez Allah’ım deseydi kurtarırdım
Karun, Hz. Musa’nın kavminin en zenginlerindendi. Öyle zengindi ki, hazinelerinin anahtarlarını bile kalabalık bir grup insan taşırdı. Azgın, şaşkın, kibirli ve insafsızdı.
Hz. Musa’ya düşmanlıkta ileri gidiyordu. Firavun’un akıl hocası konumundaydı.
Ona, "övünme, Allah seni de malını da bir gün yok edebilir dense de oralı olmazdı. "Bu mal ve güç benim kendi imkânlarımla kazandıklarımdır" derdi. Hem imansızdı ve hem de kurnazdı. İnsanların çoğu onun yerinde olmak isterlerdi. Öyle ya, hem firavunun sırdaşı ve hem de dokunulmaz bir güç sahibi olmak kolay mı!
Ama bütün bunların hiçbiri Karun’a yetmedi. Bir gün Firavun’a dedi ki, Musa’yı etkisiz hale getirmenin yolunu biliyorum. Firavun büyük bir heyecanla “Bana bu yolu göster” deyince, Karun, Firavun’a çirkin bir plan sundu. Şöyle dedi: “Mısır’ın yoldan çıkarılmış hayat kadınlarının patronu olan bir kadın var. Bu kadın, son derece kurnaz, dilli, para göz ve meşhur bir kadındır. Para için yapmayacağı hiçbir şey yoktur. Ben bu kadınla konuşup onu ikna edeceğim ve Musa ile zina yaptığını söyleteceğim. Sen de Musa’yı büyük bayram günü halkın huzuruna davet et. Kadını çıkarırız, kadın da Musa ile zina ettiği iftirasını atar, böylece Hz. Musa’yı halkın gözünde itibarsız yaparız. Senin ilahlığının önündeki en büyük engel olan Musa böylece etkisiz hale gelmiş olur.” Bu kurnazca fikir, ilahlık iddiasındaki zavallı Firavun’un hoşuna gider.
Karun, Mısır’daki bu bilinen kadınla konuşur. Ona der ki, bayram günü halkın huzurunda Musa ile zina ettiğini söylersen seni ağırlığınca altın ile mükafatlandırırım. Kadın der ki, “İstersen bütün Mısır’la zina ettiğimi söyleyeyim. Bu benim mesleğim neticede. Kimden korkarım ki...”
Nihayet o gün gelir. Her şey kurgulanmıştır. Kadın perdenin gerisindedir. Halk platformun önünde Hz. Musa’yı beklemektedir. Hz. Musa ise, Firavun’un daveti üzerine -konunun ne olduğunu bilmeden- gelir. Firavun büyük bir vakar ve ihtişamla gelen Hz. Musa’ya şöyle sorar: “Musa! Senin dininde zina haram mı?” Hz. Musa tereddütsüz “Evet haramdır” der. “Peki” der Firavun; “zina işleyen Musa olsa da bu böyle midir.” Hz. Musa “Evet, İmran’ın oğlu Musa da olsa bu böyledir” cevabını verir.
Bu cevabı bekleyen Firavun perde gerisindeki kadına seslenir: “Çık ve Musa ile zina ettiğini ilan et!” Bir anda koca meydanda büyük bir çalkantı oluşur. Öyle ya, sıradan herhangi bir insanın dahi altından kalkamayacağı bir fiil ve isnadı, bir peygamber nasıl karşılayabilir. Hz. Musa’nın o anki hali, elbette her türlü tahminin üzerinde bir durum arz eder.
Denir ki Hz. Musa dönüp kadına bakmaz bile. Elindeki bastonunu yukarıya doğru kaldırır ve kadına sorar: “Allah’ın adına sana soruyorum ey kadın. Seninle zina ettim mi?” Firavun, Karun, Haman ve etrafındaki peygamber düşmanları büyük bir iştahla kadının cevabına odaklanırlar. Halk büyük bir şaşkınlık içinde olayı anlamaya çalışmaktadır. Herhalde orada kendinden emin olan tek kişi Hz. Musa idi. Hz. Musa’nın bu büyük sözüne, yeminine muhatap olan meşhur kadın yutkunur ve sonra bütün meydanda yankılanan şu cevabı verir. “Allah’ın adına diyorum ki ey Musa, sen elbette benimle zina etmedin. Ve sen ey Musa, gökten inen yağmur suyundan bile daha temizsin.”
Kalabalıktan sesler yükselir. Hz. Musa’nın zina ile suçlanmasına şahit olsun diye davet edilmiş halk, bir ağızdan bağırırlar. “Musa’nın Rabbine iman ettik.” Firavun ve Karun’un hazırladıkları tuzak Hz. Musa’ya yaramıştır. Rabbim, peygamberini tevhid düşmanlarının insafına terk etmemiştir.
Denir ki bu olaydan son derece rahatsız olan Hz. Musa, Yüce Allah’tan Karun’un yere batırılarak yok olmasını ve peygamberin iffetine sataşmanın bedelini ödemesini ister. Karun hem iftiranın ve hem de büyüklenmenin cezasını çekecektir. Yüce Allah da yere, Musa’yı dinlemesini emreder. Hz. Musa yere emreder ve der ki, “Karun’u ve onun hazineleriyle beraber bütün avanesini yere batır.” Yer, Karun’u ve etrafındakileri bir mucize olarak yere almaya başlar. Karun battıkça Hz. Musa’ya yalvarmaya başlar. Hz. Musa ise, yere “Onu içine al” der.
Karun debelendikçe batmaya devam eder. Sonra boğazına kadar batınca yeniden bağırır. “Musa beni affet.” Ama Hz. Musa sınırı aşmış olan bu fitne ve kibir kumkumasına acımaz ve toprağa “Onu yut” der. Toprak Karun’u içine alır.
Denir ki Yüce Allah meleğini Hz. Musa’ya gönderir ve sorar: “Musa, Karun o kadar yalvarmasına rağmen niye onu affetmedin? Yere dur deseydin, yer onu yutmayacaktı.”
Hz. Musa der ki; “Rabbim onun bana yaptığını, kavmime büyüklendiğini biliyor. Ben onun için onu affetmedim.”
Yüce Allah cevap buyurur: “Musa’ya deyin ki: Karun yere batarken bir defa pişmanlık duygusuyla bana seslenseydi, Ya Rabbi beni çıkar deseydi, büyüklüğüme yemin olsun ki ben onu kurtarırdım. Onun batmasına müsaade etmezdim.”
Elbette son derece ibretli ve düşündürücü bir hikâyedir bu. Kuran-ı Kerim Karun’un batırılmasını Kasas Suresi 75-83. ayetlerinde anlatır. Bu ayrıntı ise peygamberleri anlatan tarih kitaplarında nakledilir.
Üç ayların bu ilk gününde, Regaip Kandili’nin akabinde Yüce Allah’a sığınmak isteyenler için bir yol haritası olabilir diye naklettim bu düşündürücü olayı. Tevbe ile Yüce Allah’a yönelmek için hiç geç kalmadınız. Karun’a, Haman’a, Firavun’a bile kapıyı kapatmayan Yüce Rabbim, esirgeyiciliğini elbette bizden de esirgemez. Üç aylarınız hayırlı olsun.
Hürriyet