Eser KARAKAŞ
Kemalizm ve demokrasi
Türkiye, eksileriyle, eksikleriyle büyük ve çok olumlu bir dönüşümün içinden geçiyor.
Son yaşanan istifalar da bu sürecin bir parçası; sürecin artık başında sayılmayız ama sonuna gelinmediği de kesin, kurumsallaşma düzeyinde, başta anayasa ve AB standartları olmak üzere hala büyük eksikler var.
Kemalizm artık aşılıyor, buna kuşku yok; yerine de demokrasi adına daha olumlu şeylerin geldiğine de.
Kemalizm ve demokrasi iki karşıt siyasi çerçeve; kendimce bir çerçeve çizeceğim ve bu çerçeve içinde özel alan-kamusal alan ayırımını gündeme getireceğim.
Kemalizm özel alanda mesela giyim-kuşamda, yaklaşık her türlü kültür alanında üniform, çoğulculuk içermeyen batı standartları dayatırken, kamusal alanda ise olabildiğince “bize uygun” reçetelerini devreye soktu.
Kemalistler üniversiteli kızların türbanlarını (özel alan) büyük mesele yaptılar, yasaklar getirdiler, herkesin illaki batılı gibi giyinmesini istediler ama kamusal alanda en “bize benzer” kurumlarda, mesela Milli Güvenlik Kurulu’nda, askerin devlet protokolündeki yerinde, DİB’de bir sakınca görmediler, desteklediler, savundular.
Kemalizm, batıcılık adına ortaya komik bir manzara çıkardı; en çoğulcu olması gereken özel alanda üniformite getirdiler, ulusal-standart bir kültür, yaşam tarzı dayatmak istediler ama en evrensel, en batılı olması gereken kamu alanında da ellerinden geldiğince “biz bize benzerize” abandılar.
Demokrasinin ise kemalizmin dayatmasının tam da tersi olması gerekiyor.
Özel alanda yurttaşlar kamu düzenini bozmadıkları ölçüde istedikleri gibi olabilmeliler, kimse kimseye benzemek zorunda olmamalı, üniformite en çok kaçınılması gerekli kavram olmalı.
Gerçek demokrasilerde yurttaşlar, evrensel anlamda kamu düzenine tehdit oluşturmadığı sürece, istediklerini okumalı, yazmalı, yayınlamalı, giymeli, içmeli, ibadet edebilmeli, eğitim alabilmeli, özel yaşamlarını düzenleyebilmeli; özel alan, eğitim dahil tam bir çoğulculuk ve özgürlük alanı olmalı.
Kamusal alan da bir özgürlük alanı olacak ama burada batı tipi bir stardardizasyon gerekli; kamusal alanda “biz bize benzeriz” mantığına asla yer yok, özgürlükler, insan hakları mesela Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihadları düzeyinde, sivil-asker ilişkileri NATO standartlarında olacak.
Ben, kemalizm ve demokrasi arasındaki temel ayırımı özel ve kamu alanlarına bakışta ve bu bakıştaki 180 derecelik farklılıkta görüyorum.
Bir kemalist, üniversitede kızların tümünün türban takmamasından, bu konuda üniformiteden ama aynı zamanda hiçbir batı demokrasisinde görülemeyecek sivil-asker ilişkilerinden, mesela çift başlı yargıdan yana, Genelkurmay’ın MSB’ye bağlanmasına yani tüm NATO ülkelerindeki modele ise karşı; komik ve çağdışı bir durum.
Kemalizm artık sona yaklaşıyor, bu modelin sürmesi olanaksız.
Kemalizmi ikame edecek demokrasiye ise büyük özen göstermemiz lazım.
Özel alan çoğulculuk demek olacak ama burada herkes istediğini giyecek, içecek, okuyacak, kimse kimseye baskı yapmayacak, devletin özel alanda yegane işlevi baskıları engellemek, özgürlüğü garanti altına almak olacak.
Kamusal alanda ise büyük reformlara, AB standartlarına ihtiyaç var.
Yurttaş-devlet, sivil-asker, din-devlet ilişkileri tümüyle “biz bize benzeriz” mantığının dışına çıkacak, yasalar, anayasa AB standartlarında olacak, ekonomi hukuku, mesela ihale yasaları, rekabet hukuku AB normlarına taşınacak.
Demokrasi kemalizmin tam zıddıdır ama kemalizmden kurtulmak demokrasiye ulaşmanın garantisi de pek olmayabilir.
Kemalizm özel alanda alafrangayı (mesela Cumhuriyet kadını tipi), kamusal alanda ise alaturkayı (mesela MGK) dayattı.
Demokrasilerde ise özel alanda isteyen alaturka, isteyen alafranga olacak; kamusal alanda ise anayasa, yasalar, kurumlar alafranga olacaklar.
Kemalizm ile demokrasi arasındaki 180 derece fark dediğim de bu.
Star
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.