Kendileri de yaratılıyor oldukları hâlde, hiçbir şey yaratamayacak şeyleri Allah’a şirk mi koşuyorlar?
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), A'râf Suresi 189-193. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
189 . Sizi tek bir nefisten (Âdem’den) yaratan ve ondan da gönlü ona ısınsın diye (1) eşini (Havvâ’yı) yaratan O’dur. İşte ne zaman ki (o) onu örtüp bürüdü, (eşi) hafif bir yük yüklendi de onu (bir müddet) gezdirdi. Nihâyet (yükü) ağırlaşınca Rableri olan Allah’a şöyle duâ ettiler: “Yemîn olsun ki, eğer bize kusursuz bir çocuk verirsen, elbette (bu ni‘metine de) şükredenlerden oluruz!”
190 . Fakat (onların neslinden öyle insanlar da var ki, Allah) onlara kusursuz bir çocuk verince, kendilerine verdiği (bu çocuk) hakkında O’na (Allah’a) birtakım ortaklar koşmağa başladılar. Hâlbuki Allah, onların ortak koşmakta oldukları şeylerden pek yücedir.
191 . Kendileri de yaratılıyor oldukları hâlde, hiçbir şey yaratamayacak şeyleri (Allah’a) şirk mi koşuyorlar?
192 . Hâlbuki (bu putlar) ne onlara bir yardımda bulunabilirler, ne de kendi nefislerine yardım edebilirler.
193 . Eğer onları hidâyete de da‘vet etseniz, size tâbi‘ olmazlar. Siz onları çağırsanız da suskun kimseler olsanız da sizin için birdir.
1- “İnsanın en fazla ihtiyâcını tatmîn eden, kalbine mukābil bir kalbin mevcud bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübâdele etsinler (değişsinler) ve lezâizde (lezzetlerde) birbirine ortak ve gamlı ve kederli şeylerde de yekdiğerine muâvin ve yardımcı olsunlar. Evet, bir işte mütehayyir (şaşkın) kalan veya bir şeye dalarak tefekkür eden (düşünen) adam, velev (ister) zihnen olsun; birisi gelsin, kendisiyle ohayreti, o tefekkürü paylaşsın ister. Kalblerin en latîfi (hoşu), en şefîkı (şefkatlisi); kısm-ı sânî (ikinci kısım) ile ta‘bîr edilen kadın kalbidir.” (İşârâtü’l-İ‘câz, 197-198)